Kritik toplantı sonrası Erdoğan’dan açıklamalar!

Gündem 14.07.2020 - 20:32, Güncelleme: 26.12.2020 - 11:34
 

Kritik toplantı sonrası Erdoğan’dan açıklamalar!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında gerçekleştirilen Kabine toplantısı sona erdi. Toplantı sonrası açıklama yapan Erdoğan, "Salgının zirve dönemini alnımızın akıyla geride bıraktık" şeklinde konuştu. Erdoğan, "Gün ulu mabedin yeniden özüne dönmesinin sevincini amasız, fakatsız, lakinsiz, hesapsız, kitapsız bir şekilde yaşama günüdür. Hiç kimse merak etmesin, Ayasofya'yı yeniden vakfiyesine uygun hale getirirken kültürel miras vasfını da ecdadın yaptığı gibi koruyacağız" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında saat 16:50’de başlayan Kabine toplantısı, 1 saat 45 dakika sürdü. Toplantının ardından açıklama yapan Erdoğan, şunları söyledi: * Bugünkü toplantımızda, üzerinde durduğumuz konunun başında corona virüsü salgını geliyor. Türkiye, başarılı bir mücadele ortaya koymuştur. * Sağlık hizmetleri başta olmak üzere, her alanda milletimizin her ihtiyaçlarını karşılayan bir sistemle süreci yönettik. Ne güvenlikte zafiyete ne de herhangi bir konuda mağduriyete meydan verdik. Salgının zirve dönemini alnımızın akıyla geride bıraktık. * Dünyanın rekorlar kırdığı bir dönemi biz gayet kontrollü ve sakin bir şekilde geçiriyoruz. Gelişmiş ülkelerin dahi çaresiz kaldığını görüyoruz, sağlam alt yapımız sayesinde kolayca salgının üstesinden geliyoruz. Tablonun sürmesi ve daha iyiye gitmesi için halkımızdan ricam dikkat etmeye devam etmeleridir. * Temizlik, maske ve mesafe ilkelerine uymanın ötesinde alınabilecek bir tedbir yoktur. Vaka ve ölü sayılarının yeniden aşağı yönlü duruma gelmesi sevindiricidir. Bu sayıları sıfıra yaklaştırmalıyız. Böylece her alanda rahat etmekle kalmayacak, önümüzdeki fırsatları da değerlendirme imkanlarına kavuşacağız. * Türkiye’nin elde ettiği bu başarıyı, ekonomik ve siyasi sınıf atlayacak konumdadır. Bu fırsatı değerlendirme kararını 83 milyon hep birlikte vereceğiz. Ekonomide toparlanma ve yeni bir adım için her türlü adımı atıyoruz. Destek paketlerimizle, nakdi yardımlarımızla ülkemizdeki her kesimi yeni döneme hazırlama gayreti içerisindeyiz. * Türkiye’nin yükselişi, kimsenin önünde duramayacağı, engellemeyeceği, geri döndüremeyeceği bir ivmeye ulaşmıştır. Yeter ki millet olarak kazanımlara sahip çıkalım, hedeflerimize ilerlemeye devam edelim. Gerisi kendiliğinden gelecektir. * Salgın döneminde, hastalığın bizi yenmesine, köşeye sıkıştırmasına, hedefinden uzaklaştırmasına, esir almasına izin vermedik. Hayatın akışını, ekonominin işleyişini, yatırımları, iç ve dış güvenlik operasyonlarımızı planladığımız şekilde sürdürdük. Yaptığımız açılışlar, icra ettiğimiz faaliyetler bunun en somut ifadesidir. Daha birkaç gün önce Beğendik Köprüsü’nü ve güzergahındaki yolları hizmete açtık. * Meclis’imiz kısa bir ara dışında çalışmalarına devam etti. Çok önemli kanunları çıkaran Meclis’imizin yeni yönetimini tebrik ediyorum. Baro yönetimleriyle ilgili kanun değişikliğini de ülkemize ve yargı camiasına hayırlı olmasını diliyorum. * Sanayide, tarımda, ihracatta yaşanan olumlu gelişmelerden memnuniyet duyuyoruz. Ekonomide açıklanan her veri bir kıpırdanışı haber veriyor. Turizm sektörümüzün de en kısa sürede beklediği çıtayı yakalayacağına inanıyorum. * Artık bu bölgede Türkiye’nin içinde yer almadığı, destek sağlamadığı hiçbir projenin yürüme şansının olmadığının kabul edildiğini umuyoruz. Yapıcı diplomasiyi işletme gayreti içerisindeyiz. * Türkiye’nin dostluğunu kazanmanın değerini bilenler, bu mekanizmayı etkin bir şekilde kullanıyor. Husumet bekleyenler ise kaybetmeye devam ediyor. Türkiye’nin barış ve işbirliği eline karşılık vermeye davet ediyorum. * Yaşadığımız dünyayı sadece belirli bir kesim için değil, herkes için daha huzurlu ve güvenli hale getirene kadar devam edeceğiz. Dünya 5’ten büyüktür çağrımızı her platformda söylemeyi sürdüreceğiz. Ecdadın asırlar boyunca yerine getirdiği bu görevi, biz de son nefesimize kadar yürüteceğiz. AYASOFYA AÇIKLAMASI * Son günlerdeki önemli bir gelişme de Ayasofya’nın statüsü konusunda yaşandı. Müzeden camiye döndürülerek, vakfiyesindekine uygun halde hizmet vermeye başlaması sevindirmiştir. Ayasofya’yı kiliseden değil müzeden camiye dönüştürüldüğünün altını çizmek istiyorum. * 1453’te harap bir vaziyette alıp camiye dönüştüren Fatih Sultan Mehmet Han’dır. Asırlar boyunca Ayasofya, tadilattan geçirilmiş, güzelleştirilmiştir. Tam anlamıyla bize ait bir eser halinde dönüştürülmüştür. Bayramlarda ve önemli günlerde Ayasofya, şehir hayatının merkezine yerleştirmektedir. * Daha yakın tarihlerde yaşanan sokak eylemlerinde, İstanbul’un duvarlarına “Zulüm 1453’te başladı” yazdığını da unutmadık. İstanbul’un fethinden utanmak, sadece kendini Türk ve Müslüman olarak görenlerin değil, bu topraklarda yaşayan hiçbir kimsenin düşüncesi olamaz. * Bu milletin tarihine, kültürüne doğrudan saldırmaya çalışanlar sinsice kendilerine yol bulmaya çalışıyorlar. Aradıkları yolların hepsi milletimizin irfanına çarpıp, yerle yeksan olmuştur. Osmanlı’nın Balkanlar ve doğu Avrupa’da bıraktığı gözacı mirasın hoyratça yok oluşlarına ettikleri tek söz duyulmamıştır. Endülüs’ten Kırım’a kadar medeniyetimizin zirvesini teşkil eden eserlerin yıkılışlarına herhangi bir serzenişi vaki değildir. * Gün ulu mabedin yeniden özüne dönmesinin sevincini, amasız, fakatsız, lakinsiz, hesapsız kitapsız bir şekilde yaşama günüdür. Hiç kimse merak etmesin, Ayasofya’yı yeniden vakfiyesine uygun hale getirirken kültürel miras vasfını da ecdadın yaptığı gibi koruyacağız. * Hangi inançtan olursa olsun tüm vatandaşlarının ibadethane ihtiyaçlarını karşılama konusunda Türkiye Cumhuriyeti dünyadaki ülkelerden daha ileri seviyedir. * İstanbul’da 435 kilise var. Bunların bir kısmını devletimizin cebinden ihya ettik, restore ettik. En son Süryanilere ait Bakırköy’deki bir arsanın bizzat temelini ben gittim attım. Balat’ta aynı şekilde demir kilise diye anılan, Ortodoks kilisesinin de açılışını Bulgaristan Başbakanı ve çeşitli dinlere mensup, patrik, papazla birlikte bizzat açılışını yaptım. * Bizim farklı dinin mensuplarına, mabetlerine karşı düşmanlığımız, hasımlığımız yok. Tam aksine bizde saygı var. Avrupa ülkelerinde Müslümanlara düşen ibadet hane sayısı ile bizim ülkemizde gayrimüslime düşen ibadethane sayısında 4-5 kat fark vardır. Avrupa’daki kilise ve sinagogların önemli bir kısmının da harap vaziyette olduğunu en iyi orada yaşayanlar bilir. * Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethettiğinde hemen Ayasofya’yı imara başladı. Ondan 250 önce Ayasofya’yı zapteden Haçlı ordusu vahşice yağmalamıştır. Bu dönemde yağmalanan eserler Avrupa’nın bazı yerlerinde hala sergileniyor. Coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, İstanbul’daki 600’e yaklaşan hakimiyetimizi bırakmak niyetinde değiliz. * Ayasofya başta olmak üzere milletimizin varlığı, birliği, özgürlüğü ile ilgili konularda kararımızı kendimiz veririz. Ayasofya’yı yanlış bir kararla olsa müzeye biz çevirmiştik, yine biz camiye döndürüyoruz. * 1934’de kimler müzeye çevirdi? Şimdi de biz aslına rücu ettiriyoruz. Bir yanlışı biz düzeltiyoruz. Olay bu kadar basit. Türkiye’nin istiklal ve istikbal davası her alanda ilelebet devam edecektir. Kadim dönemlerden beri tüm dünyanın göz bebeği bu coğrafyada yaşamayı tercih etmişsek bunun için gereken mücadeleyi vermeyi göze aldık demektir. * Sultan Alparslan’dan beri bu mücadeleyi kesintisiz sürdürüyoruz. Tarih kitaplarında Avrupa’nın Orta Çağ karanlığından çıkışının sembolü olarak İstanbul’un fethi gösterilir. * Bu dönemde diğer inanç gruplarına, kültürlerine tarih boyunca eşi benzeri görülmemiş müsamaha ile yaklaşılmış olmasıdır. Osmanlı tarih sahnesinden çekildiğinde geride inançlarını ve kültürünü tüm canlılığıyla yaşayan topluluklar bırakmıştır. Sadece 1. ve 2. Dünya Savaşlarında 100 milyonu aşkın insan hayatını kaybetmiştir. * Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak tarihi husumetleri ne kadar sabırla karşılarsak karşılayalım, çifte standarttan kurtulamamışızdır. Avrupa Birliği’nde komik bahanelerle hep dışarıda tutulduk. Salgın sonrası yaşanan normalleşme sürecinde benzer tavırlarla karşı karşıyayız. * Türkiye’yi dışarıda bırakanların zihinlerindeki saplantılarla hareket ettikleri ortadadır. Suriye’de, Libya’da bunu görüyoruz. Ülkemiz üzeriden Suriye’deki milyonlarca mazlum ve mağdur ulaştırılmasıyla ilgili programlar sırf halkın Türkiye’ye muhabbetini kırmak için engellenmiştir. Libya’da meşru hükümet Türkiye destekliyor diye yıpratılmaya çalışılmaktadır. * Biz ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz şekilde yaptığımız her şeyi Allah rızası için yapıyoruz. Tarihinde sömürge ve katliam lekesi bulunmayan bir ülke olarak aynı anlayışla çalışmamızı sürdüreceğiz. Cezayir’e, Ruanda’ya bakın. Orada insanları katleden kimler olduğunu basın mensupları olarak sizler biliyorsunuz. Hele hele Fransa’yı görmemek mümkün mü? Ayak bastığımız her yerde yaşatmanın, inşa etmenin, ihyanın gayreti içinde olmakta kararlıyız.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında gerçekleştirilen Kabine toplantısı sona erdi. Toplantı sonrası açıklama yapan Erdoğan, "Salgının zirve dönemini alnımızın akıyla geride bıraktık" şeklinde konuştu. Erdoğan, "Gün ulu mabedin yeniden özüne dönmesinin sevincini amasız, fakatsız, lakinsiz, hesapsız, kitapsız bir şekilde yaşama günüdür. Hiç kimse merak etmesin, Ayasofya'yı yeniden vakfiyesine uygun hale getirirken kültürel miras vasfını da ecdadın yaptığı gibi koruyacağız" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında saat 16:50’de başlayan Kabine toplantısı, 1 saat 45 dakika sürdü.
Toplantının ardından açıklama yapan Erdoğan, şunları söyledi:
* Bugünkü toplantımızda, üzerinde durduğumuz konunun başında corona virüsü salgını geliyor. Türkiye, başarılı bir mücadele ortaya koymuştur.
* Sağlık hizmetleri başta olmak üzere, her alanda milletimizin her ihtiyaçlarını karşılayan bir sistemle süreci yönettik. Ne güvenlikte zafiyete ne de herhangi bir konuda mağduriyete meydan verdik. Salgının zirve dönemini alnımızın akıyla geride bıraktık.
* Dünyanın rekorlar kırdığı bir dönemi biz gayet kontrollü ve sakin bir şekilde geçiriyoruz. Gelişmiş ülkelerin dahi çaresiz kaldığını görüyoruz, sağlam alt yapımız sayesinde kolayca salgının üstesinden geliyoruz. Tablonun sürmesi ve daha iyiye gitmesi için halkımızdan ricam dikkat etmeye devam etmeleridir.
* Temizlik, maske ve mesafe ilkelerine uymanın ötesinde alınabilecek bir tedbir yoktur. Vaka ve ölü sayılarının yeniden aşağı yönlü duruma gelmesi sevindiricidir. Bu sayıları sıfıra yaklaştırmalıyız. Böylece her alanda rahat etmekle kalmayacak, önümüzdeki fırsatları da değerlendirme imkanlarına kavuşacağız.
* Türkiye’nin elde ettiği bu başarıyı, ekonomik ve siyasi sınıf atlayacak konumdadır. Bu fırsatı değerlendirme kararını 83 milyon hep birlikte vereceğiz. Ekonomide toparlanma ve yeni bir adım için her türlü adımı atıyoruz. Destek paketlerimizle, nakdi yardımlarımızla ülkemizdeki her kesimi yeni döneme hazırlama gayreti içerisindeyiz.
* Türkiye’nin yükselişi, kimsenin önünde duramayacağı, engellemeyeceği, geri döndüremeyeceği bir ivmeye ulaşmıştır. Yeter ki millet olarak kazanımlara sahip çıkalım, hedeflerimize ilerlemeye devam edelim. Gerisi kendiliğinden gelecektir.
* Salgın döneminde, hastalığın bizi yenmesine, köşeye sıkıştırmasına, hedefinden uzaklaştırmasına, esir almasına izin vermedik. Hayatın akışını, ekonominin işleyişini, yatırımları, iç ve dış güvenlik operasyonlarımızı planladığımız şekilde sürdürdük. Yaptığımız açılışlar, icra ettiğimiz faaliyetler bunun en somut ifadesidir. Daha birkaç gün önce Beğendik Köprüsü’nü ve güzergahındaki yolları hizmete açtık.
* Meclis’imiz kısa bir ara dışında çalışmalarına devam etti. Çok önemli kanunları çıkaran Meclis’imizin yeni yönetimini tebrik ediyorum. Baro yönetimleriyle ilgili kanun değişikliğini de ülkemize ve yargı camiasına hayırlı olmasını diliyorum.
* Sanayide, tarımda, ihracatta yaşanan olumlu gelişmelerden memnuniyet duyuyoruz. Ekonomide açıklanan her veri bir kıpırdanışı haber veriyor. Turizm sektörümüzün de en kısa sürede beklediği çıtayı yakalayacağına inanıyorum.
* Artık bu bölgede Türkiye’nin içinde yer almadığı, destek sağlamadığı hiçbir projenin yürüme şansının olmadığının kabul edildiğini umuyoruz. Yapıcı diplomasiyi işletme gayreti içerisindeyiz.
* Türkiye’nin dostluğunu kazanmanın değerini bilenler, bu mekanizmayı etkin bir şekilde kullanıyor. Husumet bekleyenler ise kaybetmeye devam ediyor. Türkiye’nin barış ve işbirliği eline karşılık vermeye davet ediyorum.
* Yaşadığımız dünyayı sadece belirli bir kesim için değil, herkes için daha huzurlu ve güvenli hale getirene kadar devam edeceğiz. Dünya 5’ten büyüktür çağrımızı her platformda söylemeyi sürdüreceğiz. Ecdadın asırlar boyunca yerine getirdiği bu görevi, biz de son nefesimize kadar yürüteceğiz.


AYASOFYA AÇIKLAMASI
* Son günlerdeki önemli bir gelişme de Ayasofya’nın statüsü konusunda yaşandı. Müzeden camiye döndürülerek, vakfiyesindekine uygun halde hizmet vermeye başlaması sevindirmiştir. Ayasofya’yı kiliseden değil müzeden camiye dönüştürüldüğünün altını çizmek istiyorum.
* 1453’te harap bir vaziyette alıp camiye dönüştüren Fatih Sultan Mehmet Han’dır. Asırlar boyunca Ayasofya, tadilattan geçirilmiş, güzelleştirilmiştir. Tam anlamıyla bize ait bir eser halinde dönüştürülmüştür. Bayramlarda ve önemli günlerde Ayasofya, şehir hayatının merkezine yerleştirmektedir.
* Daha yakın tarihlerde yaşanan sokak eylemlerinde, İstanbul’un duvarlarına “Zulüm 1453’te başladı” yazdığını da unutmadık. İstanbul’un fethinden utanmak, sadece kendini Türk ve Müslüman olarak görenlerin değil, bu topraklarda yaşayan hiçbir kimsenin düşüncesi olamaz.
* Bu milletin tarihine, kültürüne doğrudan saldırmaya çalışanlar sinsice kendilerine yol bulmaya çalışıyorlar. Aradıkları yolların hepsi milletimizin irfanına çarpıp, yerle yeksan olmuştur. Osmanlı’nın Balkanlar ve doğu Avrupa’da bıraktığı gözacı mirasın hoyratça yok oluşlarına ettikleri tek söz duyulmamıştır. Endülüs’ten Kırım’a kadar medeniyetimizin zirvesini teşkil eden eserlerin yıkılışlarına herhangi bir serzenişi vaki değildir.
* Gün ulu mabedin yeniden özüne dönmesinin sevincini, amasız, fakatsız, lakinsiz, hesapsız kitapsız bir şekilde yaşama günüdür. Hiç kimse merak etmesin, Ayasofya’yı yeniden vakfiyesine uygun hale getirirken kültürel miras vasfını da ecdadın yaptığı gibi koruyacağız.
* Hangi inançtan olursa olsun tüm vatandaşlarının ibadethane ihtiyaçlarını karşılama konusunda Türkiye Cumhuriyeti dünyadaki ülkelerden daha ileri seviyedir.
* İstanbul’da 435 kilise var. Bunların bir kısmını devletimizin cebinden ihya ettik, restore ettik. En son Süryanilere ait Bakırköy’deki bir arsanın bizzat temelini ben gittim attım. Balat’ta aynı şekilde demir kilise diye anılan, Ortodoks kilisesinin de açılışını Bulgaristan Başbakanı ve çeşitli dinlere mensup, patrik, papazla birlikte bizzat açılışını yaptım.
* Bizim farklı dinin mensuplarına, mabetlerine karşı düşmanlığımız, hasımlığımız yok. Tam aksine bizde saygı var. Avrupa ülkelerinde Müslümanlara düşen ibadet hane sayısı ile bizim ülkemizde gayrimüslime düşen ibadethane sayısında 4-5 kat fark vardır. Avrupa’daki kilise ve sinagogların önemli bir kısmının da harap vaziyette olduğunu en iyi orada yaşayanlar bilir.
* Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethettiğinde hemen Ayasofya’yı imara başladı. Ondan 250 önce Ayasofya’yı zapteden Haçlı ordusu vahşice yağmalamıştır. Bu dönemde yağmalanan eserler Avrupa’nın bazı yerlerinde hala sergileniyor. Coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, İstanbul’daki 600’e yaklaşan hakimiyetimizi bırakmak niyetinde değiliz.
* Ayasofya başta olmak üzere milletimizin varlığı, birliği, özgürlüğü ile ilgili konularda kararımızı kendimiz veririz. Ayasofya’yı yanlış bir kararla olsa müzeye biz çevirmiştik, yine biz camiye döndürüyoruz.
* 1934’de kimler müzeye çevirdi? Şimdi de biz aslına rücu ettiriyoruz. Bir yanlışı biz düzeltiyoruz. Olay bu kadar basit. Türkiye’nin istiklal ve istikbal davası her alanda ilelebet devam edecektir. Kadim dönemlerden beri tüm dünyanın göz bebeği bu coğrafyada yaşamayı tercih etmişsek bunun için gereken mücadeleyi vermeyi göze aldık demektir.
* Sultan Alparslan’dan beri bu mücadeleyi kesintisiz sürdürüyoruz. Tarih kitaplarında Avrupa’nın Orta Çağ karanlığından çıkışının sembolü olarak İstanbul’un fethi gösterilir.
* Bu dönemde diğer inanç gruplarına, kültürlerine tarih boyunca eşi benzeri görülmemiş müsamaha ile yaklaşılmış olmasıdır. Osmanlı tarih sahnesinden çekildiğinde geride inançlarını ve kültürünü tüm canlılığıyla yaşayan topluluklar bırakmıştır. Sadece 1. ve 2. Dünya Savaşlarında 100 milyonu aşkın insan hayatını kaybetmiştir.
* Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak tarihi husumetleri ne kadar sabırla karşılarsak karşılayalım, çifte standarttan kurtulamamışızdır. Avrupa Birliği’nde komik bahanelerle hep dışarıda tutulduk. Salgın sonrası yaşanan normalleşme sürecinde benzer tavırlarla karşı karşıyayız.
* Türkiye’yi dışarıda bırakanların zihinlerindeki saplantılarla hareket ettikleri ortadadır. Suriye’de, Libya’da bunu görüyoruz. Ülkemiz üzeriden Suriye’deki milyonlarca mazlum ve mağdur ulaştırılmasıyla ilgili programlar sırf halkın Türkiye’ye muhabbetini kırmak için engellenmiştir. Libya’da meşru hükümet Türkiye destekliyor diye yıpratılmaya çalışılmaktadır.
* Biz ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz şekilde yaptığımız her şeyi Allah rızası için yapıyoruz. Tarihinde sömürge ve katliam lekesi bulunmayan bir ülke olarak aynı anlayışla çalışmamızı sürdüreceğiz. Cezayir’e, Ruanda’ya bakın. Orada insanları katleden kimler olduğunu basın mensupları olarak sizler biliyorsunuz. Hele hele Fransa’yı görmemek mümkün mü? Ayak bastığımız her yerde yaşatmanın, inşa etmenin, ihyanın gayreti içinde olmakta kararlıyız.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.