Külliyenin kütüphanesinde 165 el yazma eser vardı

Gebze 26.03.2017 - 10:57, Güncelleme: 26.12.2020 - 11:32
 

Külliyenin kütüphanesinde 165 el yazma eser vardı

Gebze’deki Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’ndeki 165 yazma eserin bulunduğu kütüphanede günlük üç akçe ücretle bir hafız-ı kütüb görev yapıyordu “Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu- IV’’’nun 2. gününde Çoban Mustafa Paşa Salonu’nda yapılan 3. oturumda Veysi Akın(Trakya Üniversitesi) ‘’Cisr-i Mustafa Paşa (Mustafa Paşa Köprüsü) ve Tarihten Günümüze Kadarki Önemi’’, Uzm. Abdullah Çakmak(Afyon Kocatepe Üniversitesi) ‘’Gebze Çoban Mustafa Paşa Kütüphanesi’’, Zeynep Morgül(Kocaeli Üniversitesi) ‘’Çoban Mustafa Paşa Külliyesinin Medrese Müderrisliğinden Şeyhülislamlığa Giden Yol’’ ve gazeteci İsmail Kahraman ‘’Gebze’nin Kentleşme Sürecinde Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin Önemi’’ konulu tebliğlerini yayınladı. CİSR-İ MUSTAFA PAŞA KAZASI Günün 3.oturumunda ilk olarak söz alan Yrd. Doç. Dr. Akın, ‘’Günümüzde Bulgaristan sınırları içerisinde kalan ve Edirne’nin 32 km. batısında Meriç nehri üzerinde kurulan köprüden ismini alan “Cisr-i Mustafa Paşa Kazası”, yeni ismi ile Svilengrad bulunduğu coğrafi konumu itibarı ile tarih boyunca önemli bir stratejik merkez olmuştur. Mustafa Paşa kasabası yakınlarında Mezek köyünde Traklardan kalan çok önemli bir timülüs ve müze bulunmaktadır. Ayrıca Bizans dönemi eseri olmakla beraber Kanuni döneminde Mustafa Paşa tarafında onarımı tamamlanan Mezek kalesi bölgenin Bizans ve Osmanlı çağındaki önemine işaret etmektedir. Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan geçiş güzergahı üzerinde hakim bir tepe üzerinde bulunan bu kale Osmanlı döneminde derbent olarak kullanılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mustafa Paşa Köprüsü’nün inşası ile stratejik önemi bir kat daha artan bölge, Edirne-Belgrad yolu üzerinde bulunması dolayısı ile bir menzil ve derbent merkezi haline gelmiştir’’ dedi MUSTAFA PAŞA KÖPRÜSÜ Akın, ‘’Osmanlılar özellikle fetih yolları üzerinde ulaşımın güvenliğine çok önem vermekteydiler. Bu maksatla menzil ve derbent teşkilatları kurmuşlar ve merkezleri oluşturmuşlardır. Osmanlı’nın Rumeli yol güzergahlarında “Orta Kol Güzergahı” üzerinde kalan Mustafa Paşa kazası da bu amaçla kurulmuş merkezlerden biridir. Burada Mustafa Paşa köprüsünün başında cami, imaret, sıbyan mektebi, han, hamam ve çarşıdan mürekkep bir külliye inşa ettirilmiştir. Kasaba ve Meriç nehri üzerindeki Mustafa Paşa Köprüsü Osmanlı döneminde seferlerde olduğu kadar, ticaret ve ulaşım için de önemli olmuştur. I. Dünya Savaşı döneminde Bulgaristan Krallığı’nın Osmanlı-Alman ittifakına katılması için yapılan bir sınır düzenlemesi ile 1915’te Bulgaristan’a bırakılan kasaba Bulgarca’da Svilengrad, köprü de Star Most olarak adlandırılmıştır. 1958 yılında yeni köprünün yapılışına kadar Avrupa-Asya transit güzergahı üzerinde kara vasıtaları için yegane geçiş aracı olan Mustafa Paşa köprüsü tarihsel önemini devam ettirmiştir. Yeni köprü ve ilerleyen dönemlerde otoban köprülerinin yapılması ile ulaşım ve ticarette Mustafa Paşa köprüsü önemini yitirse de tarihin kendisi üzerindeki bütün yıpratıcı etkisine rağmen, geçenlerinin vefasızlığına rağmen bir çınar gibi ayakta durmaktadır. Bununla beraber Svilengrad (Mustafa Paşa) kasabası yakınlarında bulunan en büyük Türkiye-Avrupa gümrüğü dolayısı ile önemini korumaktadır’’ bilgisini verdi. HAYIRSEVER BİR DEVLET ADAMIYDI ‘’Gebze Çoban Mustafa Paşa Kütüphanesi’’ konulu sunumunda Çakmak, ‘’Çoban Mustafa Paşa, Osmanlı Devleti’nde mutasarrıflık, sancakbeyliği ve vezirlik görevlerinde bulunmuş önemli devlet adamlarındandır. Ayrıca Paşa’nın siyasi kimliğinin yanında Anadolu ve Rumeli’de yaptırdığı vakıf eserlerden hareketle hayırsever biri olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönüyle hem devlete hem de halka yönelik bu hizmetlerin araştırılması, Paşa’nın yaşadığı dönemin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel tarihinin belirlenmesi bakımından önemlidir. Bu amaçla bu bildirinin konusunu Paşa’nın Gebze’de yaptırdığı külliyenin bir bölümü olan kütüphanesi oluşturmaktadır’’ açıklamasını yaptı. KÜTÜPHANEDE 165 YAZMA ESER VARDI Çakmak, ‘’Paşa, Gebze’deki külliyesine ait vakfiyede, farklı disiplinlere ait 165 yazma eserin bulunduğu kütüphanesinde günlük üç akçe ücretle bir hafız-ı kütübün görev yapmasını şart koşmuştur. Kütüphane için şart koşulan bu görev ve tahsisat, Paşa’nın, kitapların muhafazasına verdiği önemi ortaya koymaktadır. Ancak yaklaşık dört asırdır ayakta duran bu müessesenin içinde bulunan birçok kitap zamanla muhafaza edilemeyerek bir şekilde farklı yerlere intikal etmiştir’’ şeklinde konuştu. BİR ADI DA ELLİLİ MEDRESEYDİ ‘’Çoban Mustafa Paşa Külliyesinin Medrese Müderrisliğinden Şeyhülislamlığa Giden Yol’2 konulu sunumunda KOÜ’den Morgül, ‘’Osmanlı menzil külliyelerinin bir örneği olan, Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, 1523-1524 tarihlerinde inşa edilir. Külliyenin bir parçası olarak oluşturulan medrese, yüksek eğitimin alındığı bir eğitim müessesesi haline gelir. Müderrislerinin, 50 akçe aldığı ellili medrese olarak bilinen, külliye medresesini bitiren öğrenciler altmışlık medreselere devam eder. Mezuniyetlerinden sonra ilmiye sınıfı dâhilindekiler şeyhülislamlığa kadar yükselebilir. Çoban Mustafa Paşa medreselerinde müderrislikten yükselerek çeşitli kademelerde görev yaptıktan sonra Şeyhülislamlık görevini icra edenler olmuştur’’ dedi. EBUSSUUD EFENDİ BU KÜLLİYEDE YETİŞTİ Morgül, sunumunu şu sözlerle tamamladı; ‘’Bu bağlamda örnek olarak Ebussuud Efendi (1545-1574) ve Çivizade damadı Hamid Efendi’yi (1574-1577) inceleyeceğiz. Müderrislik vazifesine ilk olarak Yavuz Sultan Selim döneminde (1516) başlayan Ebussuud Efendi 1525 yılına gelindiğinde Mustafa Paşa’nın Gebze’de inşa ettirdiği medreseye tayin edilir. Bu görevinden sonra, vazifesinde Bursa Sultaniyesi payesine layık görülür. 1528’de Medaris-i Semaniyye’den Müftü Medresesi’ne müderris olur. 1533’te önce Bursa sonra İstanbul kadılığına getirilir. 1537’de Rumeli Kazaskerliğine tayin edilir ve sekiz yıl bu görevde kalır. 1545’te Şeyhülislam olur. Çivizade damadı Hamid Efendi ise yirmi iki yaşında İstanbul’a gelerek Çivizade Muhyiddin Mehmed, Sadi Efendi ve Aşçızade Hasan Efendi’den ders alır. Öğrenimini tamamladıktan sonra Bursa ve Kütahya da müderrislik yapar. 1541’de Şeyhülislam Çivizade Muhyiddin Mehmed Efendi’nin damadı olur. Daha sonra Gebze’de Mustafa Paşa Medresesi müderrisliğine tayin edilir. Buradaki vazifesinden sonra 1547’de Manisa müftüsü daha sonra da Mısır kadısı olur. 1553’te Ayasofya Medresesi müderrisliğine ertesi yıl Bursa ve 1556’da İstanbul kadılığına, 1557’de ise Rumeli Kazaskerliği’ne getirilir ve dokuz buçuk yıl bu görevde kalır. 1574’te ise Ebussuud Efendi yerine Şeyhülislamlığa getirilir.’’ GEBZE’NİN KALBİ ÇOBAN MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİNDE ATAR Gebze’de gazetecilik hayatını sürdüren kahraman da sempozyumda ‘’Gebze’nin Kentleşme Sürecinde Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin Önemi’’ konulu bir tebliğ yayınladı. Kahraman, ‘’Gebze’nin kalbi Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nde atar. Külliye, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa’nın emriyle 16. yüzyılda Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Türk süsleme sanatının tüm özelliklerine sahip bu tarihî şehir minyatürü, camii, medrese, kervansaray, paşa odaları, hankah, bimarhane, han, hamam, imarethane, kütüphane, su kuyusu, şadırvan ve türbe gibi her biri eşsiz yapılar topluluğundan oluşmaktadır. Külliyenin güney kapısı üzerinde Kanuni Sultan Süleyman’ın tuğrası göze çarpmaktadır’’ bilgisini verdi. TÜRBESİ KÜLLİYENİN İÇİNDEDİR Tek kubbeli herami, beş bölümlü son cemaat yeri ve minaresiyle caminin külliyenin tam ortasında ve Gebze’ye hakim merkezi bir mevkide yer aldığını aktaran Kahraman, ‘’Bu caminin mihrap ve duvarları kufi yazılarla süslenerek renk ve düzeni görkemli Türk çinileri ile sağlanmıştır. Türbe, camiin kıble tarafında, külliyenin diğer yapılarından bir bahçe duvarı ile ayrılan hazire avlusundadır. Çoban Mustafa Paşa 1529 yılında vefat edince Gebze’de yaptırdığı külliyenin içinde yer alan bu türbeye defnedilmiştir. Türbe dış görünümüyle klasik Osmanlı türbelerinin güzel bir örneğidir. Sekizgen planlı, giriş kısmı tamamıyla mermerlerle kaplıdır. Külliye’nin avlusuna batıda, kuzeyde ve güneyde olmak üzere üç kapıdan girilmektedir. Külliye’nin batı tarafındaki giriş kapısının üstüne inşa edilmiş kütüphane, araştırmacılar için çok önemli bir yapıydı. Kütüphanenin sol tarafında Paşa odaları, sağ tarafında da imarethane bulunuyor. Paşa odaları yüksek rütbeli kişilerin misafir edildiği bölümdür. İmarethane külliyenin mutfağı ve yemekhanesidir’’ açıklamasını yaptı.

Gebze’deki Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’ndeki 165 yazma eserin bulunduğu kütüphanede günlük üç akçe ücretle bir hafız-ı kütüb görev yapıyordu

“Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu- IV’’’nun 2. gününde Çoban Mustafa Paşa Salonu’nda yapılan 3. oturumda Veysi Akın(Trakya Üniversitesi) ‘’Cisr-i Mustafa Paşa (Mustafa Paşa Köprüsü) ve Tarihten Günümüze Kadarki Önemi’’, Uzm. Abdullah Çakmak(Afyon Kocatepe Üniversitesi) ‘’Gebze Çoban Mustafa Paşa Kütüphanesi’’, Zeynep Morgül(Kocaeli Üniversitesi) ‘’Çoban Mustafa Paşa Külliyesinin Medrese Müderrisliğinden Şeyhülislamlığa Giden Yol’’ ve gazeteci İsmail Kahraman ‘’Gebze’nin Kentleşme Sürecinde Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin Önemi’’ konulu tebliğlerini yayınladı.

CİSR-İ MUSTAFA PAŞA KAZASI

Günün 3.oturumunda ilk olarak söz alan Yrd. Doç. Dr. Akın, ‘’Günümüzde Bulgaristan sınırları içerisinde kalan ve Edirne’nin 32 km. batısında Meriç nehri üzerinde kurulan köprüden ismini alan “Cisr-i Mustafa Paşa Kazası”, yeni ismi ile Svilengrad bulunduğu coğrafi konumu itibarı ile tarih boyunca önemli bir stratejik merkez olmuştur. Mustafa Paşa kasabası yakınlarında Mezek köyünde Traklardan kalan çok önemli bir timülüs ve müze bulunmaktadır. Ayrıca Bizans dönemi eseri olmakla beraber Kanuni döneminde Mustafa Paşa tarafında onarımı tamamlanan Mezek kalesi bölgenin Bizans ve Osmanlı çağındaki önemine işaret etmektedir. Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan geçiş güzergahı üzerinde hakim bir tepe üzerinde bulunan bu kale Osmanlı döneminde derbent olarak kullanılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mustafa Paşa Köprüsü’nün inşası ile stratejik önemi bir kat daha artan bölge, Edirne-Belgrad yolu üzerinde bulunması dolayısı ile bir menzil ve derbent merkezi haline gelmiştir’’ dedi

MUSTAFA PAŞA KÖPRÜSÜ

Akın, ‘’Osmanlılar özellikle fetih yolları üzerinde ulaşımın güvenliğine çok önem vermekteydiler. Bu maksatla menzil ve derbent teşkilatları kurmuşlar ve merkezleri oluşturmuşlardır. Osmanlı’nın Rumeli yol güzergahlarında “Orta Kol Güzergahı” üzerinde kalan Mustafa Paşa kazası da bu amaçla kurulmuş merkezlerden biridir. Burada Mustafa Paşa köprüsünün başında cami, imaret, sıbyan mektebi, han, hamam ve çarşıdan mürekkep bir külliye inşa ettirilmiştir.

Kasaba ve Meriç nehri üzerindeki Mustafa Paşa Köprüsü Osmanlı döneminde seferlerde olduğu kadar, ticaret ve ulaşım için de önemli olmuştur. I. Dünya Savaşı döneminde Bulgaristan Krallığı’nın Osmanlı-Alman ittifakına katılması için yapılan bir sınır düzenlemesi ile 1915’te Bulgaristan’a bırakılan kasaba Bulgarca’da Svilengrad, köprü de Star Most olarak adlandırılmıştır. 1958 yılında yeni köprünün yapılışına kadar Avrupa-Asya transit güzergahı üzerinde kara vasıtaları için yegane geçiş aracı olan Mustafa Paşa köprüsü tarihsel önemini devam ettirmiştir. Yeni köprü ve ilerleyen dönemlerde otoban köprülerinin yapılması ile ulaşım ve ticarette Mustafa Paşa köprüsü önemini yitirse de tarihin kendisi üzerindeki bütün yıpratıcı etkisine rağmen, geçenlerinin vefasızlığına rağmen bir çınar gibi ayakta durmaktadır. Bununla beraber Svilengrad (Mustafa Paşa) kasabası yakınlarında bulunan en büyük Türkiye-Avrupa gümrüğü dolayısı ile önemini korumaktadır’’ bilgisini verdi.

HAYIRSEVER BİR DEVLET ADAMIYDI

‘’Gebze Çoban Mustafa Paşa Kütüphanesi’’ konulu sunumunda Çakmak, ‘’Çoban Mustafa Paşa, Osmanlı Devleti’nde mutasarrıflık, sancakbeyliği ve vezirlik görevlerinde bulunmuş önemli devlet adamlarındandır. Ayrıca Paşa’nın siyasi kimliğinin yanında Anadolu ve Rumeli’de yaptırdığı vakıf eserlerden hareketle hayırsever biri olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönüyle hem devlete hem de halka yönelik bu hizmetlerin araştırılması, Paşa’nın yaşadığı dönemin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel tarihinin belirlenmesi bakımından önemlidir. Bu amaçla bu bildirinin konusunu Paşa’nın Gebze’de yaptırdığı külliyenin bir bölümü olan kütüphanesi oluşturmaktadır’’ açıklamasını yaptı.

KÜTÜPHANEDE 165 YAZMA ESER VARDI

Çakmak, ‘’Paşa, Gebze’deki külliyesine ait vakfiyede, farklı disiplinlere ait 165 yazma eserin bulunduğu kütüphanesinde günlük üç akçe ücretle bir hafız-ı kütübün görev yapmasını şart koşmuştur. Kütüphane için şart koşulan bu görev ve tahsisat, Paşa’nın, kitapların muhafazasına verdiği önemi ortaya koymaktadır. Ancak yaklaşık dört asırdır ayakta duran bu müessesenin içinde bulunan birçok kitap zamanla muhafaza edilemeyerek bir şekilde farklı yerlere intikal etmiştir’’ şeklinde konuştu.

BİR ADI DA ELLİLİ MEDRESEYDİ

‘’Çoban Mustafa Paşa Külliyesinin Medrese Müderrisliğinden Şeyhülislamlığa Giden Yol’2 konulu sunumunda KOÜ’den Morgül, ‘’Osmanlı menzil külliyelerinin bir örneği olan, Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, 1523-1524 tarihlerinde inşa edilir. Külliyenin bir parçası olarak oluşturulan medrese, yüksek eğitimin alındığı bir eğitim müessesesi haline gelir. Müderrislerinin, 50 akçe aldığı ellili medrese olarak bilinen, külliye medresesini bitiren öğrenciler altmışlık medreselere devam eder. Mezuniyetlerinden sonra ilmiye sınıfı dâhilindekiler şeyhülislamlığa kadar yükselebilir. Çoban Mustafa Paşa medreselerinde müderrislikten yükselerek çeşitli kademelerde görev yaptıktan sonra Şeyhülislamlık görevini icra edenler olmuştur’’ dedi.

EBUSSUUD EFENDİ BU KÜLLİYEDE YETİŞTİ

Morgül, sunumunu şu sözlerle tamamladı; ‘’Bu bağlamda örnek olarak Ebussuud Efendi (1545-1574) ve Çivizade damadı Hamid Efendi’yi (1574-1577) inceleyeceğiz. Müderrislik vazifesine ilk olarak Yavuz Sultan Selim döneminde (1516) başlayan Ebussuud Efendi 1525 yılına gelindiğinde Mustafa Paşa’nın Gebze’de inşa ettirdiği medreseye tayin edilir. Bu görevinden sonra, vazifesinde Bursa Sultaniyesi payesine layık görülür. 1528’de Medaris-i Semaniyye’den Müftü Medresesi’ne müderris olur. 1533’te önce Bursa sonra İstanbul kadılığına getirilir. 1537’de Rumeli Kazaskerliğine tayin edilir ve sekiz yıl bu görevde kalır. 1545’te Şeyhülislam olur. Çivizade damadı Hamid Efendi ise yirmi iki yaşında İstanbul’a gelerek Çivizade Muhyiddin Mehmed, Sadi Efendi ve Aşçızade Hasan Efendi’den ders alır. Öğrenimini tamamladıktan sonra Bursa ve Kütahya da müderrislik yapar. 1541’de Şeyhülislam Çivizade Muhyiddin Mehmed Efendi’nin damadı olur. Daha sonra Gebze’de Mustafa Paşa Medresesi müderrisliğine tayin edilir. Buradaki vazifesinden sonra 1547’de Manisa müftüsü daha sonra da Mısır kadısı olur. 1553’te Ayasofya Medresesi müderrisliğine ertesi yıl Bursa ve 1556’da İstanbul kadılığına, 1557’de ise Rumeli Kazaskerliği’ne getirilir ve dokuz buçuk yıl bu görevde kalır. 1574’te ise Ebussuud Efendi yerine Şeyhülislamlığa getirilir.’’

GEBZE’NİN KALBİ ÇOBAN MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİNDE ATAR

Gebze’de gazetecilik hayatını sürdüren kahraman da sempozyumda ‘’Gebze’nin Kentleşme Sürecinde Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin Önemi’’ konulu bir tebliğ yayınladı. Kahraman, ‘’Gebze’nin kalbi Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nde atar. Külliye, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa’nın emriyle 16. yüzyılda Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Türk süsleme sanatının tüm özelliklerine sahip bu tarihî şehir minyatürü, camii, medrese, kervansaray, paşa odaları, hankah, bimarhane, han, hamam, imarethane, kütüphane, su kuyusu, şadırvan ve türbe gibi her biri eşsiz yapılar topluluğundan oluşmaktadır. Külliyenin güney kapısı üzerinde Kanuni Sultan Süleyman’ın tuğrası göze çarpmaktadır’’ bilgisini verdi.

TÜRBESİ KÜLLİYENİN İÇİNDEDİR

Tek kubbeli herami, beş bölümlü son cemaat yeri ve minaresiyle caminin külliyenin tam ortasında ve Gebze’ye hakim merkezi bir mevkide yer aldığını aktaran Kahraman, ‘’Bu caminin mihrap ve duvarları kufi yazılarla süslenerek renk ve düzeni görkemli Türk çinileri ile sağlanmıştır. Türbe, camiin kıble tarafında, külliyenin diğer yapılarından bir bahçe duvarı ile ayrılan hazire avlusundadır. Çoban Mustafa Paşa 1529 yılında vefat edince Gebze’de yaptırdığı külliyenin içinde yer alan bu türbeye defnedilmiştir. Türbe dış görünümüyle klasik Osmanlı türbelerinin güzel bir örneğidir. Sekizgen planlı, giriş kısmı tamamıyla mermerlerle kaplıdır. Külliye’nin avlusuna batıda, kuzeyde ve güneyde olmak üzere üç kapıdan girilmektedir. Külliye’nin batı tarafındaki giriş kapısının üstüne inşa edilmiş kütüphane, araştırmacılar için çok önemli bir yapıydı. Kütüphanenin sol tarafında Paşa odaları, sağ tarafında da imarethane bulunuyor. Paşa odaları yüksek rütbeli kişilerin misafir edildiği bölümdür. İmarethane külliyenin mutfağı ve yemekhanesidir’’ açıklamasını yaptı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.