Peygamberimizin yüzüne nasıl bakacaksınız?

Hani anneler gününde “Her gün annelerin günü olmalı.. Senede bir gün anneleri için özel bir durum olmamalı” klasiğinde sarfedilen sözler kutlu doğum haftası içinde aynı geçerlilikte… Peygamberimizin, ticaret anlayışını, sabır kişiliğini, devlet adamlığını, askeri komutanlığını, siyasi bakışını, hoşgörüsünü, adaletini her gün her dakika, her saniye uygulayabilsek keşke…   Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü dönemde kendisine peygamberliğin gönderilmesinin ardından geçen sürecin, günümüze gelindiğinde daha beter olaylara şahitlik ediyoruz.... 3 yaşındaki 5 yaşındaki erkek kız demeden tecavüz edilen bebek yaştaki çocukların kanalizasyon derelerine atıldığı, ormanlık alanlara gömüldüğü, çöp konteynerlerine atıldığı bir döneme geldik. Nerede peygamberimizin yaşantısı nerede bugün yaşanan olaylardaki insanlar… Kutlu doğum haftalarında peygamberimizi anlamak adına bazı din adamları saati 40-50 BinTL’ye varan rakamlarla konferans, seminer ve söyleşiler gerçekleştiriyorlar.  Nerede Allah rızası?… Peygamber bu dini anlatmak adına Mekke’den, Medine’ye, Habeşiştan’dan, Mısır’a çöl sıcaklarında, müşriklerin tüm saldırılarına rağmen bazen yaya bazen deve sırtında gezmediği yer kalmamış. Kur’an’ın mesajını iletmek adına sabahlara kadar çevresindeki insanlara dil dökmüş…. Şimdi gelin bu din adamı denilen tüccarların saat başı aldığı 40 Bin-50 Bin TL karşılığında anlattıklarını dinleyin… Peygamberimizi anlatıyor bu adamlar… Peki kendileri anlayabilmiş mi? Mekkeli müşriklerin Peygamber Efendimize (asv) yaptıkları eziyet ve işkencelerin hiç biri Resûl-i Ekrem Efendimizi (asv) İslâmı anlatmaktan alıkoyamıyordu.  Ölüm tehditleri, saldırılar, çocuklara taş attırmanın hiçbiri fayda etmeyince bu kez farklı bir teklifle geldiler. “Bizim ilahlarımıza hakaret etme, Allah’tan, İslam’dan bahsetme, milletin aklını karıştırma seni altına boğalım, paraysa para verelim… Ticaretin için gemiler, develer, güzel evler hediye edelim” dediler. Ve Bu teklifle karşı karşıya kalan Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (asv), bir müddet mahzun mahzun düşündü. Sonra, hakiki muhafızının Cenâb-ı Hak olduğunu bilmenin gönül rahatlığı içinde cevabı kılıç kadar keskin, kayalar gibi sert ve kesin oldu: “Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler, ben yine bu dinden, bu tebliğden vazgeçmem. Ya Allah, bu dini hâkim kılar, yahut ben bu uğurda canımı veririm." Şimdi bizim hocalara, din alimleri dediğimiz adamlara bir bakın… Ver 40 Bini sana İslam anlatsın, Allah anlatsın, peygamber anlatsın… Bakalım öbür tarafta nasıl yüzüne bakacağız Peygamber Efendimizin  (asv),