YILMAZ ELEŞTİRİLERE YANIT VERDİ!

Darıca 24.12.2015 - 13:57, Güncelleme: 26.12.2020 - 11:31
 

YILMAZ ELEŞTİRİLERE YANIT VERDİ!

2 Aralık 2015 Günü, İngiltere'den Türkiye'ye, ülkemizin ilk gergedanı olma onuruna layık görülen Samir isimli Hint Gergedanı’nın uzun bir yolculuk geçirmesi ve bu yolculukta vücudunda oluşan yaralarla alakalı olumsuz tepki ve eleştiri alan Darıca Faruk Yalçın Özel Hayvanat Bahçesi yetkilileri Samir isimli Hint Gergedanı ile alakalı Basında ve sosyal medyadaki olumsuz eleştirilere yanıt verdi. Darıca Faruk Yalçın Özel Hayvanat Bahçesi Genel Müdürü Yücel Yılmaz'ın yaptığı açıklama da “Hayvanat bahçelerinin günümüzde var olma sebeplerini ve görevlerini açıklayan yazıda şunlardan bahsediliyordu; 1) Hayvanat bahçelerinin birinci görevi, nesli tükenme tehlikesi altında olan hayvanları korumak, çoğaltmak, gerektiğinde doğaya ve doğal yaşam parklarına transferini sağlamak. Nesli tükenmekte ve tehlike altında olan türleri esas koruma yöntemi kendi yaşam alanlarının korunmasını sağlayarak, yaşam alanlarının eriyip gitmesine dur diyerek olması gerektiğini düşünüyoruz. Yaşam alanlarını yok ederek, avlanarak, denizleri, nehirleri, atmosferi sürekli kirleterek, yaban yaşamı ve doğayı tehdit eden insanoğlunun birden türleri koruma iddiası ile hayvanat bahçelerine sığınması oldukça kafa karıştırıcı. Hem bir hayvanat bahçeleri için yapılan harcamalar, yüksek maliyetler pekala doğal alandaki korumalara aktarılabilinir. En iyi şartlardaki hayvanat bahçeleri bile yaban hayvanının doğal yaşam alanının yerini tutamaz. Koşmak, tırmanmak, uçmak, yemek aramak, eş seçmek, kendi türleri arasında olmak gibi onlar için önemli olan şeyleri yapmaları engellenir. Sürekli hareket halinde olan yaban hayvanları belirli bir coğrafi alana ihtiyaç duyarlar. Hayvanat bahçeleri onlara bu olanağı sağlayamaz. Örneğin, hayvanat bahçelerinde yaşam alanları ortalama olarak bir aslan için 18.000 kat, bir kutup ayısı içinse 1.000.000 kat daha küçüktür. Bir canlının neslinin korunmasının yöntemi hayvanat bahçelerine hapsetmek olmamalıdır. Ayrıca şu da bir gerçektir ki, türleri yok olmaktan koruduğunu iddia eden çoğu hayvanat bahçeleri yaban hayatta tehlike altında olanlardan çok, kalabalıkları çeken popüler hayvanları bulundurmaktadırlar. Eğer hayvanat bahçeleri türlerin yok olmasını engelleme konusunda başarılı olsaydı hayvan tür sayının artmasını beklerdi; fakat aksine düşüyor. American Museum of Natural History (Amerikan Doğal Tarih Müzesi) tarafından yapılan bir çalışmanın ortaya koymuş olduğu sonuç dikkat çekici : ‘Açıkça söyleyebiliriz ki; hayvanat bahçeleri bioçeşitliliğin iyileştirilmesi hususunda bir çözüm üretmiyor. Eğer dağ gorilinin sadece hayvanat bahçelerinde yaşamlarını sürdürebilecekleri doğru ise, kendimize şu soruyu sormalıyız; hayvanların bizim planladığımız yapay bir çevrede yaşamaları, hiç doğmamış olmalarından daha mı iyi?’ 2) İkinci görevi çocuklar başta olmak üzere insanlara çevre, doğa, hayvan sevgisi ve korumasıyla ilgili eğitim vermektir. Yapılan araştırmalara göre ziyaretçiler bir hayvanı görmek için ortalama 40 saniye ile 2 dakika arasında zaman ayırıyor ve ziyaretlerin % 4'ü eğitim ve gözlem amaçlı hayvanat bahçesine geliyor. Tutsak hayvanlar esaret altında olmanın getirdiği stres sebebiyle anormal davranışlar sergiliyor, insanlar yaban hayvanlarının gerçek doğası hakkında hiçbir şey öğrenemiyor. İnsanlara ve çocuklara geçen tek şey, İNSANLAR ÖĞRENSİN, EĞLENSİN YA DA MERAKINI GİDERSİN DİYE HAYVANLARI ESARET ALTINDA TUTMANIN NORMAL OLDUĞU oluyor. Asıl problem şu: hayvanat bahçesi ziyaretçileri bilgi yada eğitim değil, eğlence arıyorlar. Ve hayvanat bahçeleri toplumu bu konuda eğitmek için pek ciddi çalışmalar yürütmüyor. Hayvanların gerçek yaşantılarını bize yansıtan belgesel kanalları aracılığıyla, hayvan davranışlarıyla ilgili olarak daha fazla bilgi edinilebilir. İnsanların ya da çocukların ilgisini arttırmak için, yaban hayvanlarının sergilenmesi  gerekliliği ise son derece yanlıştır. Eğer öyle olsa idi, hiç dinozor görmemiş çocukların, dinozorlara hiç ilgi göstermemesi gerekirdi. 3) Üçüncüsü doğadaki hayvanlar için yapılan çalışmalara destek vermektir. Doğadaki hayvanlar için yapılan çalışmalara destek vermek istiyorsak eğer, önce ülkemizde nesli tükenmekte olan hayvanların avlanmasının önüne geçmemiz ve doğal alanlarında yaşamalarına izin vermemiz gerekmektedir.  Doğal yaşam alanından uzak, kafesler arkasında tutsak ettiğimiz Samir gibi nesli tükenmekte olan canlıların mutsuz ve adeta zorla yaşatılmasından başka bir faydamız olmayacaktır. Ayrıca doğal alanlarından uzak yaşam süren hayvanat bahçelerindeki hayvanların ömrü de kısalmaktadır.  Habitatlarından uzak iklimlere gönderilmekte, kafeslere hapsedilmekte, çeşitli programlarda araç olarak kullanılmakta, acı çekmekte ve sürekli olarak insan gözetimi altında tutulmaktadır. Fakat maalesef şehirlerin en gözde turistik eğlence yeri olarak görülmeye devam ediyor. Ve bir şehir kesinlikle hayvanat bahçesi olmadan düşünülemiyor. Hayvanların birer ticari mal olarak sergilendiği hayvanat bahçeleri, yaşam kriterlerinin vazgeçilmez bir öğesiymiş gibi görülüyor. Hayvanları, doğadan uzakta yapay bir yaşam alanında, hoş olmayan koşullarda tutuyoruz. Hiçbiri doğal özelliklerini, güçlerini gösterebilecek şartlara sahip değil. Bu fırsat onlara sunulmuyor. Can sıkıntısı içinde boğuluyorlar. Ve gerçek dünyalarından çok farklı yaşayıp, tüm gerçeklikten uzak kalıyorlar.’

2 Aralık 2015 Günü, İngiltere'den Türkiye'ye, ülkemizin ilk gergedanı olma onuruna layık görülen Samir isimli Hint Gergedanı’nın uzun bir yolculuk geçirmesi ve bu yolculukta vücudunda oluşan yaralarla alakalı olumsuz tepki ve eleştiri alan Darıca Faruk Yalçın Özel Hayvanat Bahçesi yetkilileri Samir isimli Hint Gergedanı ile alakalı Basında ve sosyal medyadaki olumsuz eleştirilere yanıt verdi.

Darıca Faruk Yalçın Özel Hayvanat Bahçesi Genel Müdürü Yücel Yılmaz'ın yaptığı açıklama da “Hayvanat bahçelerinin günümüzde var olma sebeplerini ve görevlerini açıklayan yazıda şunlardan bahsediliyordu;

1) Hayvanat bahçelerinin birinci görevi, nesli tükenme tehlikesi altında olan hayvanları korumak, çoğaltmak, gerektiğinde doğaya ve doğal yaşam parklarına transferini sağlamak.
Nesli tükenmekte ve tehlike altında olan türleri esas koruma yöntemi kendi yaşam alanlarının korunmasını sağlayarak, yaşam alanlarının eriyip gitmesine dur diyerek olması gerektiğini düşünüyoruz. Yaşam alanlarını yok ederek, avlanarak, denizleri, nehirleri, atmosferi sürekli kirleterek, yaban yaşamı ve doğayı tehdit eden insanoğlunun birden türleri koruma iddiası ile hayvanat bahçelerine sığınması oldukça kafa karıştırıcı. Hem bir hayvanat bahçeleri için yapılan harcamalar, yüksek maliyetler pekala doğal alandaki korumalara aktarılabilinir.

En iyi şartlardaki hayvanat bahçeleri bile yaban hayvanının doğal yaşam alanının yerini tutamaz. Koşmak, tırmanmak, uçmak, yemek aramak, eş seçmek, kendi türleri arasında olmak gibi onlar için önemli olan şeyleri yapmaları engellenir. Sürekli hareket halinde olan yaban hayvanları belirli bir coğrafi alana ihtiyaç duyarlar. Hayvanat bahçeleri onlara bu olanağı sağlayamaz. Örneğin, hayvanat bahçelerinde yaşam alanları ortalama olarak bir aslan için 18.000 kat, bir kutup ayısı içinse 1.000.000 kat daha küçüktür.

Bir canlının neslinin korunmasının yöntemi hayvanat bahçelerine hapsetmek olmamalıdır.
Ayrıca şu da bir gerçektir ki, türleri yok olmaktan koruduğunu iddia eden çoğu hayvanat bahçeleri yaban hayatta tehlike altında olanlardan çok, kalabalıkları çeken popüler hayvanları bulundurmaktadırlar.

Eğer hayvanat bahçeleri türlerin yok olmasını engelleme konusunda başarılı olsaydı hayvan tür sayının artmasını beklerdi; fakat aksine düşüyor. American Museum of Natural History (Amerikan Doğal Tarih Müzesi) tarafından yapılan bir çalışmanın ortaya koymuş olduğu sonuç dikkat çekici :
‘Açıkça söyleyebiliriz ki; hayvanat bahçeleri bioçeşitliliğin iyileştirilmesi hususunda bir çözüm üretmiyor.

Eğer dağ gorilinin sadece hayvanat bahçelerinde yaşamlarını sürdürebilecekleri doğru ise, kendimize şu soruyu sormalıyız; hayvanların bizim planladığımız yapay bir çevrede yaşamaları, hiç doğmamış olmalarından daha mı iyi?’

2) İkinci görevi çocuklar başta olmak üzere insanlara çevre, doğa, hayvan sevgisi ve korumasıyla ilgili eğitim vermektir. Yapılan araştırmalara göre ziyaretçiler bir hayvanı görmek için ortalama 40 saniye ile 2 dakika arasında zaman ayırıyor ve ziyaretlerin % 4'ü eğitim ve gözlem amaçlı hayvanat bahçesine geliyor. Tutsak hayvanlar esaret altında olmanın getirdiği stres sebebiyle anormal davranışlar sergiliyor, insanlar yaban hayvanlarının gerçek doğası hakkında hiçbir şey öğrenemiyor. İnsanlara ve çocuklara geçen tek şey, İNSANLAR ÖĞRENSİN, EĞLENSİN YA DA MERAKINI GİDERSİN DİYE HAYVANLARI ESARET ALTINDA TUTMANIN NORMAL OLDUĞU oluyor.

Asıl problem şu: hayvanat bahçesi ziyaretçileri bilgi yada eğitim değil, eğlence arıyorlar. Ve hayvanat bahçeleri toplumu bu konuda eğitmek için pek ciddi çalışmalar yürütmüyor. Hayvanların gerçek yaşantılarını bize yansıtan belgesel kanalları aracılığıyla, hayvan davranışlarıyla ilgili olarak daha fazla bilgi edinilebilir.

İnsanların ya da çocukların ilgisini arttırmak için, yaban hayvanlarının sergilenmesi  gerekliliği ise son derece yanlıştır. Eğer öyle olsa idi, hiç dinozor görmemiş çocukların, dinozorlara hiç ilgi göstermemesi gerekirdi.

3) Üçüncüsü doğadaki hayvanlar için yapılan çalışmalara destek vermektir. Doğadaki hayvanlar için yapılan çalışmalara destek vermek istiyorsak eğer, önce ülkemizde nesli tükenmekte olan hayvanların avlanmasının önüne geçmemiz ve doğal alanlarında yaşamalarına izin vermemiz gerekmektedir. 

Doğal yaşam alanından uzak, kafesler arkasında tutsak ettiğimiz Samir gibi nesli tükenmekte olan canlıların mutsuz ve adeta zorla yaşatılmasından başka bir faydamız olmayacaktır. Ayrıca doğal alanlarından uzak yaşam süren hayvanat bahçelerindeki hayvanların ömrü de kısalmaktadır. 
Habitatlarından uzak iklimlere gönderilmekte, kafeslere hapsedilmekte, çeşitli programlarda araç olarak kullanılmakta, acı çekmekte ve sürekli olarak insan gözetimi altında tutulmaktadır.

Fakat maalesef şehirlerin en gözde turistik eğlence yeri olarak görülmeye devam ediyor. Ve bir şehir kesinlikle hayvanat bahçesi olmadan düşünülemiyor. Hayvanların birer ticari mal olarak sergilendiği hayvanat bahçeleri, yaşam kriterlerinin vazgeçilmez bir öğesiymiş gibi görülüyor.

Hayvanları, doğadan uzakta yapay bir yaşam alanında, hoş olmayan koşullarda tutuyoruz. Hiçbiri doğal özelliklerini, güçlerini gösterebilecek şartlara sahip değil. Bu fırsat onlara sunulmuyor. Can sıkıntısı içinde boğuluyorlar. Ve gerçek dünyalarından çok farklı yaşayıp, tüm gerçeklikten uzak kalıyorlar.’

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.