“Hızırla 40 Saat şiiri, semada açılmış bir gök sofrasıdır”

Edebiyat ve düşünce hayatını “Diriliş Nesli” dediği yeni bir gençliğin yetişmesine adayan Sezai Karakoç, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Uluslararası Sezai Karakoç Günleri çerçevesinde anılmaya devam ediliyor. Büyük üstadın, Hızırla 40 Saat şiirinden hareketle gerçekleştirilen etkinliklerde birbirinden önemli yazarlar görüşlerini vatandaşlarla paylaşma olanağı buldu. Sezai Karakoç’un Hızırla 40 Saat şiirinin, ‘Semada açılmış bir gök sofrası’ olduğu kaydedildi.

 

ŞİİRİN 25, 26 VE 27. BÖLÜMLERİ YORUMLANDI

Kocaeli Kongre Merkezi’nde devam eden Uluslararası Sezai Karakoç Günleri’nde edebiyat dünyasının önemli isimlerinden Necip Tosun, Cemal Şakar ve Ahmet Edip Başaran, “Gülün Gelişi” konulu bir söyleşi gerçekleştirdi. Yazarlar etkinliğin 9. oturumunda Hızırla 40 Saat şirinin 25, 26 ve 27. bölümlerini yorumladı.

 

HIZIRLA 40 SAAT ŞİİRİNDE KUŞATICI BİR TARİH YAZILMIŞTIR

Oturumda ilk konuşmayı yazar Necip Tosun yaptı. Tosun, Hızırla 40 Saat şiirinin 25. bölümü üzerinde durdu. Karakoç’un insanlığı bir bütün içinde gördüğünün altını çizen Necip Tosun, “Karakoç, şiirinde insanlık tarihini anlatmıştır. Bir insanlık meselesini ele almıştır. Bu konuda kuşatıcı bir tarih yazmıştır” dedi.

 

ŞİİR, DESTANSI BİR TÜRDÜR

Kitabın tematik bir bütünlük içinde yayınlandığını söyleyen Tosun, “İnsanlar şiiri okuduklarında türü konusunda görüş bildirmişler. Ortak kanı şiirin destansı bir tür olduğudur” şeklinde konuştu. 25. bölümde Karakoç’un İslam dünyasının iki önemli bilim insanını gündeme getirildiği kaydedildi. Bunlardan birinin Mevlana ikincisinin de Muhyiddin Arabi olduğunu söyleyen Tosun, “Karakoç, İmam Gazali, Muhyiddin Arabi ve Mevlana’yı önemser. Ayrıca şair olarak Mehmet Akif, Mevlana ve Yunus Emre’yi benimser” diye konuştu. Kehf Suresi’ndeki Hz. Musa ve Hızır’ın yolculuğundan hareket eden şiirde Karakoç’un aynı zamanda Muhyiddin Arabi ve Mevlana’ya dokunduğunu ifade eden yazar, “Karakoç, bu bölümde Şems ve Mevlana ilişkisine de değinmiştir. Şems, Mevlana ile karşılaştıktan sonra görevini yapmıştır. Artık Mevlana bundan sonra büyük eserlerini yazacaktır. Ardından da Mesnevi’yi yazmıştır. Eserde insanlığın bütün meseleleri yer alıyor. Kitap tüm dünyayı etkileyen bir eser olmuştur. Karakoç Mevla’yı çağını yenileyen biri olarak yorumlar. Şems’i kaybetmesinin kendisine Mesnevi’yi kazandırdığını bize gösterir” dedi.

 

26. BÖLÜMDEKİ HALLAC-I MANSUR İMGESİ

Yazar Cemal Şakar da şiirin 26. bölümünü tahlil etti.  Şakar, Hızırla 40 Saat şiirinin fikir merkezli olduğunu söyleyerek, 26. bölümde Hallacı Mansur’un idam sahnesinin anlatıldığını ifade etti. Bu bölümü diriliş felsefesi altında düşünmek gerektiğine işaret eden yazar, “Bölümde neredeyse bir irfan sofrası kuruluyor. Karakoç değişmeyen özü arıyor” dedi. 26. bölümün yorumlandığı oturumda ayrıca geleneğin ve kültürün toplumları etkilemesi üzerinde duruldu. Şakar, bu kapsamda Anadolu toprakları üzerindeki medeniyetlerin kurulan devletleri etkilediğine dikkat çekerek, “Karakoç da 26. bölümde Hallac-ı Mansur’dan hepimize bir parça kaldı diyor. Kimimizde dar ağacı kimimizde ışık kaldı” demek istiyor” dedi.

 

KARAKOÇ İÇİN ŞEHİRLER UZAK DEĞİLDİR

Oturumda son konuşmayı yazar Ahmet Edip Başaran yaptı. Başaran, Hızırla 40 Saat şiirinin 27. bölümünü ele aldı. Sezai Karakoç’ta zamanın döndüğünü, şiirlerindeki şehirlerin geçmişte kalmış cansız yerler olmadığını ifade eden Ahmet Edip Başaran, “Karakoç, şehir isimleriyle bize şehirlerin uzak olmadığını, sınırların yapay, coğrafyanın gerçek olduğunu anlatmaya çalışıyor” dedi.

 

KURAN-I KERİM’E EN ÇOK ATIF YAPAN ŞAİR

Hızırla 40 Saat şiirinde Karakoç’un Kuran-ı Kerim’e atıf yaptığına değinen yazar, “Yazarlık serüveninde onun kadar Kuran-ı Kerime atıf yapan başka bir yazar olmamıştır” şeklinde konuştu. Yazar Hızırla 40 Saat şiirini, “semada açılmış bir gök sofrası” olarak betimleyerek konuşmasını tamamladı.

 

“HIZIR, ŞİİRİN KORUYUCUSU”

Harun Yakarer moderatörlüğündeki “Gül Uygarlığı” adlı oturumda ise yazarlar Celal Fedai, Adnan Özer ve Mehmet Narlı katılımcılarla bir araya geldi. Karamürsel Alp Salonunda düzenlenen oturuma edebiyatseverler büyük ilgi gösterdi. Hızırla Kırk Saat adlı şiirin 29. bölümünü yorumlayan Özer, “Hızır, şiirin koruyucusudur” dedi.

 

“ERKEN YAŞLARDA HIZIRLA BULUŞMAYA HAZIRDI”

Sezai Karakoç’un önemli şiir kitaplarından biri olan ‘Hızırla Kırk Saat’ kitabını oluşturan 40 şiir etrafında, dört gün boyunca “Hızırla Kırk Saat Konuşmaları” değerli yazarlar tarafından ele alınıyor. Yazar Celal Fedai de Hızırla Kırk Saat adlı şiirin 28. bölümünü yorumladı. Fedai, “Hz. Hızır’la 40 gün buluşmaya hazır mısınız? Bu hususta bir hazırlığınız var mı? Üstat Karakoç’u iyi araştırdıysanız onun daha lise yıllarında buna hazır olduğunu görürsünüz” dedi. Üstat Karakoç’un şiir kurma konusunu çok erken yaşlarda kavradığını dile getiren Fedai, Hızırla Kırk Saat adlı şiirde bu yapının bulunabileceğini anlattı.

 

“HIZIR, MERHAMETİN KENDİSİ”

Yazar Adnan Özer ise, Hızırla Kırk Saat adlı şiirin 29. bölümünü şu sözlerle yorumladı; ‘’Sezai Karakoç’un aradığı Hızır hangisiydi? Hangi katmandan gelmişti? Kaç Hızır var? Hızır, fıtratımızın bir yansıması. Hızır ilham demek. Hızır, merhametin kendisi. Merhamet söylemeye gelmiş bir varlık. Hızır, şiirin de koruyucusu. Şiir, insanın hayatta kalmasına yardımcı olan bir ruhsa Hızır da o olsa gerek.”

 

“SEMBOLLER ÇOK SIK KULLANILIR”

Yazar Mehmet Narlı da Hızırla Kırk Saat adlı şiirde zaman zaman kimin konuştuğunun karıştığını söyledi. Narlı, “Merkezde Hızır konuşur gibi görünür ama özneler yer değiştirir. Hızır konuşurken Sezai Karakoç’tur. Seza Karakoç konuşurken Hızır’dır. ‘Ben’ ifadesi şiirin sonuna doğru azalır. Belki bu yolculuktan sonra ulaşılan nokta ‘Biz’ noktası olmuştur. Hızırla Kırk Saat’te semboller çok sık kullanılırlar” şeklinde konuştu. Oturumun sonunda yazarlar, konuklardan gelen soruları yanıtladı. Oturuma katılan yazarlara Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından katılım-teşekkür belgesi takdim edildi.