Pınar Gültekin…
Her gün korkar, her gün endişe duyar olduk..
Acaba sıradaki kadın kim olur ya da acaba sıradaki ‘ben miyim’ diye..
Bu sefer aramızdan ayrılan; ismi güzel, kendi güzel ‘Pınar’ oldu…
İsimleri tek tek yazsam ne siz okursunuz ne de sayfalara sığar zaten..
Çünkü bu böyledir..
Kadınlar hiçbir zaman okunmaya, konuşulmaya, savunulmaya değer olmadı sizlerin gözünde..
Kimimizi babamız öldürdü, kimimizi kocamız, kimimizi sevgilimiz, kimimizi sapığımız, kimimizi ise yoldan geçen bir ruh hastası..
Aslında kadının çilesi doğuştan başlar.
Cahiliye döneminden hatta belki daha eski zamanlardan beri bu böyledir. Bir adamın erkek çocuğu dünyaya gelirse, sevinir, şenlik yapar; kız çocuğu doğarsa utanır ve bir suç işlemiş konuma düşerdi o zamanlarda da…
Ancak ne zaman ki Peygamber Efendimiz Muhammed (sav.), kız çocuklarını omzunda, eşini arkasında değil de yanında gezdirdi o zaman ki kaderimiz değişti.. (Bir nebze…)
Ancak ne olduysa oldu ve geçen zamandır mıdır yoksa gelişen teknolojiden midir nedir insanlar yeniden kadınları değersizleştirmeye başladı..
Her gün bir kadınının aramızdan ayrıldığını okuduk, gördük, duyduk..
Okumaya, görmeye ve duymaya devam ediyoruz..
Belli ki daha da edeceğiz…
Çünkü kendi hem cinslerimiz bile bazen ölmemize, dayak yememize, psikolojik baskı görmemize, tacize, tecavüze uğramamızı UMURSAMIYOR…
**
“PINAR ÖLDÜRÜLDÜ HEM DE VAHŞİCE..”
Katilinin açıklaması; “Pınar ile ayrıldıktan sonra kendime gelemedim. Yeniden onunla birlikte olmak istedim, teklifimi kabul etmedi.”
Kendine gelemediği, ayrılığı kabullenemediği için öldürülmüş Pınar…
Katili, Çok sevdiğini, kıskançlık krizine girdiğini, pişman olduğunu, öldürmek değil barışmak için götürdüğünü de söylemiş…
İnanabiliyor musunuz diyeceğim ama zaten inandığımız için bu haldeyiz.. Ne acı..
Cevabını hiçbir zaman veremediğim tek bir soru var aklımda, “Peki ne oldu da bu hale gelir olduk..”
YAZAN'A DEĞİL YAZILANA ODAKLANMANIZ DİLEĞİYLE(!)