Saadet Partisi Kadın Kolları Basın Açıklaması

Bugün 17 Ağustos 1999 değil. Bugün 06 Şubat 2024, 11 İli kapsayan büyük
depremlerin yıldönümü. Ben bugün 24 yıllık acının kalbinden ülkemizin bir diğer
ucundaki acının kalbiyle sesleniyorum.
06 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi merkezli 7,7 ve
Elbistan ilçesi merkezli 7,6 büyüklüğünde iki büyük deprem yaşadık.  Onbinlerce
vatandaşımız hayatını kaybetti, kelimelerle ifade edilemeyecek şekilde maddi
ve manevi zarara uğradı.
 Evleri, ocakları başlarına yıkıldı; Canlarını, sevdiklerini kaybettiler. Saniyeler
içinde bütün emekleri , geçmişleri yok oldu.
Evet, bu büyük bir felaket! Ancak Türkiye’miz de büyük bir ülke! Önemli olan
husus, imkânlarımızı doğru değerlendirerek, süreci iyi yönetebilmektir.
Maalesef deprem öncesi hazırlık sürecini iyi yönetemediğimiz ortada; fakat
deprem sonrası süreci sağlıklı yönetmemiz de elzemdir. Üzerinden bir yıl
geçmesine rağmen elle tutulur adımlar atılamamıştır. 
Biz deprem bölgemiz ve oradaki vatandaşlarımızla sürekli olarak irtibattayız.
Durumlarını da yakından takip ediyoruz. Ancak verilen vaatlerin yerine
getirilmediğini bizzat oradaki vatandaşlarımızdan görüyoruz. 
Televizyonlarda ortak yayınlar yapılıp milyonlarca lira para toplandı. Herkes
büyük büyük laflarla yardımlar yaptığını ilan etti ama hala onlarca
insanımız sefalet içinde yaşıyor.
Resmi açıklamalara göre oldukça geniş bir coğrafyayı etkileyen Kahramanmaraş
merkezli depremlerde 50 bin 783 kişinin hayatını kaybettiği, 107.204 kişinin ise
yaralı olduğu belirtilmiştir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının
açıklamalarına göre Hatay’da 13 bin 883, Kahramanmaraş’ta 7 bin 295,
Adıyaman’da 5 bin 826, Malatya’da 4 bin 197, Gaziantep’te ise 3 bin 805 olmak
üzere bölgede 36 bin 932 bina deprem anında yıkılmıştır. Toplam 872 bin

bağımsız bölümden oluşan 311 bin bina ise aldıkları hasarlar nedeniyle
kullanılamaz hale gelmiştir. 
Ancak orada vefat eden, yaralanan, sakat kalan, evini barkını ya da yakınını
kaybeden insanlar birer sayıdan ibaret değiller. Her birinin bir hayatı ve hayali
vardı. Belki bin bir emekle büyüttüğü evladı, belki de kıt kanaat geçinerek
aldığı evini bir dakika içinde kaybetti. Bu insanlar ne dilenci ne de sizden hibe
istiyor. Bu insanlar hakları olanı devletten bekliyor. 
Deprem öncesi ciddiyetsizlik, deprem anındaki acziyet ve sonrasında
koordinasyon konusundaki beceriksizlik maddi ve manevi kayıplarımızı kat be
kat arttırmıştır. Bu bölgede, tarihi tam olarak bilinmese de, tahmini olarak
beklenen bir deprem konusunda onlarca uzman, yüzlerce kez
uyarmıştı. Yapılması gereken hazırlıklar hususunda belki binlerce rapor
hazırlanmıştır; şimdi soruyoruz hangisi dikkate alındı? Depreme hazırlık
konusunda neler yapıldı, daha doğrusu neler yapılmadı? Bunları sormak her
bir vatandaşımızın hakkı olduğu gibi, biz muhalefet partilerinin de
sorumluluğudur; bunlara cevap vermek ise iktidardakilerin görevidir!
Tüm bu ihmalkârlığın sonucunu ise insanlar ne yazık ki canları ile
ödüyor. Türkiye, yerleşim alanlarının yüksek riskli olmasını; coğrafi ve jeolojik
özelliklere uygun olmayan yer seçimi, denetimsiz betonarme inşaat süreçleri ve
yaygın bir kayıtsızlık uygulamalarına borçludur. Bu borcun bedelini ise deprem,
taşkın, heyelan, altyapı çöküşü gibi felaketlerdeki kayıplarla ödemekteyiz.
Bu felaketlere sebep olan en önemli sorumlulardan biri de belediyelerdir. Bir
binanın uzun yıllar ayakta kalmasını, hasar görmemesini ve ayıplı olmamasını
sağlamak müteahhittin görevidir. Ancak bazı prosedürlerle bunu denetlemek
belediyelerin işidir. İnsan hayatı bu kadar önemsiz olmamalı. Dün belediyelerce
denetimlerde göz yumduğu şeylerin bedelini; bugün insanımız canıyla,
sevdiklerini kaybederek ödüyor. Bu şekilde devam ederse, bunun yarın da böyle
olacağı muhakkak. Halbuki müteahhit yapıyı yapacak, yapı denetim firması
denetleyecek, yapı denetim firmasını belediye denetleyecek. Yapı denetim
şirketlerinin düzenledikleri raporları düzenli olarak kontrol etmesi gereken
kurum belediyelerdir. Bir olumsuzluk olduysa, yapı denetim tutanağı tutulduysa
belediye bu raporları dikkate alıp binayı yıktırır veya
yapılan uygulamanın düzeltilmesini ister. Bu yüzden belediyelere çok iş
düşüyor. Bizim belediyecilik anlayışımızda ise;

• Yatay, dengeli, ölçülü, insani şehirler inşa edilecektir ucuz ve kaliteli konut
projeleri ile vatandaşlarımızın barınma sorununa rant odaklı değil, insan odaklı
ve ihtiyaca göre çözümler üretilecektir. 
• Şehirler kültürel kimliğimize, tarihi ve manevi değerlerimize uygun inşa
edilecektir.
• Şehirlerin imar ve deprem planları hemen yapılacaktır.
• Şehirlerde koruyucu ve kalkınma odaklı sosyal politikalar planlanacak,
geliştirilecek ve uygulanacaktır.
• Şehirlerin doğal ve tarihi dokusu bozulmayacaktır.
• Tek merkezli ve çarpık yapılaşmaya izin verilmeyecektir.
• Kentsel dönüşümler amacına yönelik yapılacak, binasal ve rantsal dönüşüm
esas alınmayacaktır.
• Medeniyet değerlerimize ve kültürel kimliğimize uygun şehirler inşa edecek
mimarlar ve şehir planlamacıları yetiştirilecektir.
Buradan depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan
rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Mekanları cennet
olsun. Hayatta kalanlara sağlık, huzur ve korkularından emin oldukları bir yaşam
diliyorum. Umut ediyorum ki bunları gerçekleştireceğimiz günler yakındır.
Kıymetli Gölcüklüler, buradan sizlerle birlikte acının kalbine seslendik. Bu acıyı
en iyi biz biliriz. Bizim de şehrimiz başımıza yıkıldı. Aradan 24 yıl geçti. Arkamda
Gölcük’ümüzün kalbi Merkez Mahallemizde depremden sonra yapılması
gereken dönüşüm çalışmalarını görüyorsunuz. Başka birşey söylemeye gerek
yok.
İki ay sonra tüm Türkiye’de olduğu gibi Gölcük’ümüzün de kaderini
belirleyeceğiz.
Umutsuzluğu geride bırakıp, geleceğe umutla bakmak mümkün. Başımıza
yıkılan şehirlerimizi, yaşanabilir şehirler, huzur şehirleri haline getirmek
mümkün. Rantı değil insanı esas alan bir belediyecilik anlayışı mümkün.
Milli Görüş Belediyeciliği ile başka bir  Gölcük, Kocaeli, Kahramanmaraş,
Adıyaman, Hatay, İstanbul, Türkiye mümkün.

Kararlıyız milletimizi Milli Görüş Belediyeciliğine kavuşturacağız. 1 Nisan sabahı
yeni bir güne, yeni bir döneme, yeni bir Türkiye’ye uyanacağız. Zira insanımızın
hakettiği yaşam bu değil. 
Daha iyi bir yaşam herkesin hakkı.
Milli Görüş Belediyeciliği için,
Daha iyi şehirler için,
Haydi Bismillah !