Türkiye'de afet yönetimi Fransa da risk kültürü

Ülkemizde afetlere karşı merkeziyetçi bir yaklaşımın hâkim olduğu, Fransa’da ise “risk kültürü” yaklaşımıyla tüm topluma bilinç ve sorumluluk kültürünün yayıldığı ve topluluk direncinin geliştirilmesinin hedeflendiği belirtildi. “Dönüşen kentler ve Değişen Riskler Karşısında Topluluk Direnci” başlıklı araştırmada Türkiye ve Fransa’da sürdürülen afet ve risk yönetimi tartışıldı.

Türkiye’de deprem tehlike haritası sıkıntılı

Kocaeli Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Örgen Uğurlu Ortaç, TÜBİTAK 2219 araştırma projesi kapsamında Türkiye ve Fransa arasında afet ve risk yönetimi konusundaki farklılıkları anlattı.

Sözlerine Türkiye’de topluluk dirençliliğinin çok zayıf olduğunu söyleyerek başlayan Uğurlu Ortaç, iki ülke arasında sürdürülen afet ve risk yönetiminde Türkçe’de “Deprem tehlike haritası” olarak geçen çalışmanın Türkiye’de olmadığını ancak Fransa’da yürürlükte olduğunu ifade etti. Türkiye’de “deprem tehlike haritası” adıyla anılan çalışmanın aktif kullanılmadığına işaret eden araştırmacı çalışmada adres girildiğinde kişinin faya olan uzaklığını göstermesinin gerektiğini ancak sayfada zaman zaman sıkıntılar yaşandığını vurguladı. Fransa’da bulunan “Georisques” isimli çalışmada ise kişinin istediği adresi girdiğinde kapı numarasına kadar güçlü ve zayıf olmak üzere doğal ve tüm teknolojik riskleri verdiğini ifade etti.

İki ülkede de sigorta var ama sigorta içeriği farklı

Doç. Dr. Uğurlu Ortaç iki ülkedeki sigorta sisteminin de farklılıklar gösterdiğini vurguladı. Fransa’daki sigortanın tüm riskler üzerinden yapıldığını dile getiren araştırmacı Türkiye’de konutların DASK sistemiyle sadece deprem üzerinden sigortalandığına dikkat çekti.

Araştırmacı Fransa’da önemle üzerinde durulan risklerden birinin de aşırı sıcaklar olduğunu vurguladı.  Bölgede aşırı sıcaklar yüzünden 2015 yılında ölümler olduğunu ve bu nedenle yerel yönetimlerin ağaçlandırmaya çok önem verdiğini söyleyen Doç. Dr. Örgen Uğurlu Ortaç, yerel yönetimlerin bölgelerindeki florayı kullandığını, farklı bölgelerden iklime uygun olmayan ağaç türleri getirmediklerini de sözlerine ekledi. Araştırmacıya göre bölge florasına uygun ağaçlandırma ve çiçeklendirme çalışmaları park ve bahçe bakım giderlerine yol açmıyor.  

Fransa’nın belediye kurtarma planı

Doç. Dr. Uğurlu Ortaç, Fransa ve Türkiye arasında afet ve risk yönetimi üzerine gördüğü bir diğer farklılığın “belediye kurtarma planı” olarak Türkçeleştirilen belge olduğunu “keşke olsa dediğim belediye kurtarma planı” kelimeleriyle ifade etti. Planın belediyeden belediyeye değiştiğini ancak en geç 5 yılda bir yapılması gerektiğini vurgulayan Uğurlu Ortaç, planda öncelikle kişisel bilgilerin ardından da aile bireyleriyle ilgili bilgilerin istendiğini belirtti. Bu belgenin belediyeye mutlaka verilmesi gerektiğini, belediyenin bu belgenin doldurulmuş bir şekilde geri gelmesi için işi sıkı tuttuğunu söyledi.

Araştırmacı bu planda ayrıca hane sahibine başka bir yerleşim bölgesinde afet olursa evinde afetzede kabul edip edemeyeceğinin ve kaç kişi kabul edeceğinin de sorulduğuna dikkat çekti.

Fransa'da her ayın ilk çarşambası çalan sirenler Türkiye’de çalmayan sirenler

Doç. Dr. Uğurlu Ortaç Fransa’da halkın farklı anlamlara gelen sirenlere alışması için her ayın ilk çarşamba günlerinde siren çaldığını ifade etti. Kendisinin de hava saldırısı anlamına gelen sireni ilk duyduğunda paniğe kapıldığını söyleyen araştırmacı bu siren seslerine bölge halkının alıştığını ve normal karşıladıklarını belirtti. Araştırmacı, farklı anlamlarda çalan sirenlere alıştıktan sonra tıpkı bölge halkı gibi gerektiği gibi önlem aldığını da sözlerine ekledi.

 

Taşkın ve sel için alınan önlemler Türkiye'ye örnek olmalı

Ülkemizde de sık meydana gelen taşkın ve selin bölgenin kaderi olduğu için yerel yönetimlerin ve topluluğun gelen suyun toprakla buluşması konusunda çok hassas olduğunu ifade eden araştırmacı, Fransa’da sisteme alınan taşkın erken uyarı sisteminin Türkiye'de olmadığını açıkladı. Haritadan yaklaşarak bölgedeki tüm havzaların o anki anlık canlı risk düzeyinin görülebildiğine işaret eden Uğurlu Ortaç bu sistemin Türkiye'de 2028 yılında tam anlamıyla devreye alınacağına dikkat çekti.

Kent büyüyor ama ekolojik koridorların da sayısı çoğalıyor

Doç. Dr. Uğurlu Ortaç söyleşisinde bölge halkının ve yerel yönetimin aşırı sıcaklarla başa çıkmak için ekolojik koridora da çok önem verdiğinin altını çizdi. Araştırmacı, düzenlenen söyleşide, kendi içerisinde yapılaşmanın sürdüğünü ve kentin büyüdüğünü ama özellikle faunanın bir noktadan bir noktaya kesintisiz gidebilmesi için ekolojik koridorlar yaptıklarına dikkat çekti.

Araştırmacı, dikkatini çeken bir başka noktanın ise yerel yönetimin iklim değişikliği ve aşırı sıcaklar için aldığı önlemler olduğunu ifade ederek parklarda çok sayıdaki çeşme bulunduğunu ve Türkiye’de kafelerde bulunan serinletme sisteminin parklarda kamusal hizmet olduğunu vurguladı.

Topluluklar afeti yaşadıkları deneyimlerle ilişkilendiriyor

Doç. Dr. Uğurlu Ortaç dinleyicilerin ilgiyle dinlediği söyleşide, toplulukların afet ve risk kavramını daha önce yaşadıkları afetler ve risklerle ilişkilendirdiklerine işaret etti. Araştırmacı, Türk halkının afet olarak depremi anladığını ancak bunun Fransız halkı için taşkın ve sel anlamına geldiğini ifade etti.