Gelişmiş demokrasilerde siyaset ülkeye ve bölgeye hizmet aracıdır.
Siyasi iktidarlar halkın oylarıyla yani seçimle gelir ve daha sonra yine seçimle gider.
Demokraside geçerli kural budur.
Gerçek demokrasilerde sonsuz iktidar ve muhalefet diye bir şey yoktur.
Seçimle biri gider ötekisi gelir.
Demokrasi bu şekilde gelişir ve büyür.
Batılı demokrasilerde durum tamda böyledir.
Ne var ki bizim ülkemizde demokrasi algısı ve anlayışı çok farklı bir şekilde gelişti ve bugünkü ucube duruma ulaştı.
Demokrasi kimilerince iktidara giden yolda, ‘amaç’ değil, ‘araç’ olarak kullanıldı.
‘’Demokrasi treniyle amaçladığımız durağa gideriz ve o durakta ineriz’’denildi.
Zaman içinde demokrasi budanarak gerçek nüvesinden uzaklaştırıldı.
Sonuçta ortaya hilkat garibesi bir şey çıktı.
Adı olan fakat hiç bir işlerliliği olmayan demokrasi var.
Ülkemizde ki bence en büyük sorun demokrasinin yeterli olmaması, kural ve kurumlarıyla tam olarak işletilmemesinden kaynaklanıyor.
Demokrasiyi ‘araç’ olarak görmek demokratik bir hak değildir çünkü sonuç olarak bu mantıkla demokrasi yerle yeksan etmek istenmektedir.
Ülkemizin demokrasinin üst seviye de olması demek, insan hakları, adalet, hukuk ve özgürlüklerin tam olarak işlemesi demektir.
Kardeşlik, barış demektir.
Baskıların olmaması demektir.
Kendisi gibi düşünmeyenlere yaşam hakkı demektir.
Azınlığında söz sahibi olması demektir.
Kadın ve erkek eşitliği demektir.
Herkese eşit bütçe ve insanca yaşam demektir.
Tabi demokrasi tanımını açıklayan önemli isimlerin sözleri hep ilgimi çekmiştir.
Demokrasi ile ilgili olarak ABD eski başkanı John F. Kennedy güzel bir söz söylemiş;
“Demokrasilerde bir seçmenin cehaleti bütün halkın güvenliği için tehlikedir..”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise demokrasi ile ilgili şunları söylemiş:
“Demokrasi esasına müstenit hükümetlerde, hakimiyet, halka, halkın ekseriyetine aittir. Demokrasi prensibi, hakimiyetin millete ait olduğunu, başka yerde olmayacağını iltizam eder. Bu suretle, demokrasi prensibi, siyasi kuvvetin, hakimiyetin menşeine ve meşruiyyetine temas etmektedir. Yöneticiler, iktidara saltanat sürmek için değil, millete hizmet için getirilmişlerdir. Ulusa karşı olan görevlerini kötüye kullandıkları takdirde, şu ya da bu biçimde ulusal iradenin kendi haklarında vereceği kararla karşılaşırlar. Ulus tarafından, ulus adına devleti yönetmeye yetkili kılınanlar, gerektiğinde ulusa hesap vermek zorunda olduklarını bilmelidirler…”
Sonuç olarak gerçek anlamda demokrasi iyidir.
Demokrasi varsa cehalet, baskı ve zorbalık yoktur!