crossorigin="anonymous"> google.com, pub-3332145558351436, DIRECT, f08c47fec0942fa0
Cengiz Ceylan
Köşe Yazarı
Cengiz Ceylan
 

ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR

Atasözlerimiz, geçmişten günümüze kadar önemli bir yere sahip olmuşlardır ve olmaya da devam etmektedir.  Hatta bazı atasözleri nerdeyse yaşantımızın bir parçası haline gelmişlerdir. Bunlardan biride "Ateş düştüğü yeri yakar" atasözü dür. Öyleki, kim bir acıya gark olursa, felakete uğrarsa, türlü türlü sıkıntılar yaşarsa ağzından dökülen söz; “Ateş düştüğü yeri yakar.” Sözcükleridir. Çünkü `Bir acıyı onu çekenden başkası tam anlayamaz, aynı ölçüde üzülemez. Yani herkesin derdi kendine ağırdır. Acıyı çekmeyen anlayamaz, üzülse bile bu üzüntüsü geçicidir. Ateş düştüğü yeri yakıp, kavurmuştur. Üstelik bu ateş öyle bir ateştir ki ne külü nede dumanı vardır. Farklı farklı hallere bürünerek insanların canlarını yakmayı sürdürür durur.  Bir bakarsın maden ocağında patlama olmuş, onlarca ailenin evine düşmüş, Elim bir trafik kazasında birkaç insanı hayattan koparmış, ailelerinin yüreğini yangın yerine çevirmiştir.  Bir bakarsın vatanı beklesin diye askere gönderdiğin evladın bir hain kurşunun hedefi olarak şehit olmuş. Geride kalan ailesinin evine ateş düşmüştür. Yuvasını kursun, çoluk çocuk sahibi olsun, mutlu ve mesut yaşasın diye, birisine eş olarak verdiğin kızın, kocası tarafından vahşice öldürülrmüş, katıl şartlı salıverilmiş ve kızın ailesine ateş düşmüştür. Bunlar gibi daha birçok yaşanan olaylar her gün çok sayıda yürekleri kasıp kavurmaktadır. Hem de öyle bir kasıp kavuruyor ki, günlerce söndürülemeyen orman yangınları bile bu yangınların yanında hafif kalır.  Ülkemiz coğrafyasından mıdır? Yoksa insanlarımızın kaderinden midir?  Nedendir bilinmez, çilekeş yurdum insanı; acının her türlüsünü yaşamış ve izlerini sinesinde saklamıştır.  Savaş, terör, deprem, sel, yangın maden patlaması vs derken acının binbir türlüsünü yaşayan yurdum insanı Covit-19 salgın hastalığına da sayısız kurbanlar vermiştir.  Sabır ve metanet, merhamet, acıma ve paylaşma duygularıyla donatılmış olan bu aziz millet, yüreğinin bir yangın yerine dönüşmesine rağmen boynunu büküp kaderine razı gelip, birçok “acı” ile imtihan edilmiştir.  Birde son iki yıldır resmi olarak yüzde 34’lerden başlayarak yüzde 85’lerin üzerinde olan, vatandaşın mutfağında ise yüzde 300’lere dayanan enflasyonla imtihan edilmektedir.  Durum gösteriyor ki bu imtihan hepsinden zor bir imtihan gibi görülüyor.  Enflasyon ateşinin düştüğü evlerde; ev kiraları, elektrik, su ve doğalgaz faturaları ödenemez oldu.  Mazotun, benzinin fiyatı aldı başını gidiyor. Her türlü tarım ve hayvancılığın yapıldığı bir ülke iken, semt pazarlarından bile içi doldurulamamış çantalarla evlere dönülüyor. Sokaklar ikinci el ev eşyaları satan dükkânlarla, kullanılmış giyecek satan seyyar satıcılarla dolup, taşıyor. Gençler iş bulamamaktan, evlenememekten, evde oturmaktan bunalmaya başladı, İnsanlar stres yüklü patlamaya hazır bir bombaya döndü, Açlık ve sefaletten kaynaklı olarak yapılan ahlak dışı yaşantılar TV programlarında saatlerce gösterilir oldu. TÜRK-İŞ tarafından yapılan hesaplamaya göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı (Açlık sınırı) Ekim  2021’de 3.162,75 TL, Aralık  2021’de 4.097,85 TL, Eylül 2022’de 7.245,18 TL den Ekim 2022’de 7.425,23 TL, ye yükselmiş. 4 Kişilik Aile Toplam Harcama (Yoksulluk Sınırı ) Ekim  2021’de 10.302,12 TL,   Aralık  2021’de 13.348,00 TL,   Eylül 2022’de ise 23.599,93 TL’den Ekim 2022’de 24.186,42 TL’ye çıkmıştır. Doğalgaz ve elektriğin konuttaki kullanım ücretlerine yapılan zammın ardından faturalardaki bir yıllık artış oranı elektrikte yüzde 148,5’e, doğalgazda yüzde 164,25’e ulaştı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı veriler doğrultusunda, 2023'te uygulanacak yeniden değerleme oranı (YDO) na göre 2023'te sabit parasal değeri olan maktu vergiler, harçlar, cezalar yüzde 123 oranında artacak Ne hikmetse vatandaşın aleyhine olan her şeye yapılan zamlar TÜİK verilerinin katbekat fazlasıyla yapılıyor.  Aynı Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE),  2022 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre %3,54, bir önceki yılın Aralık ayına göre %57,80, bir önceki yılın aynı ayına göre (yıllık)  %85,51 ve on iki aylık ortalamalara göre %65,26 olarak gerçekleştiği açıklanıyor.. Ama işçinin, memurun, emeklinin, dul ve yetimin velhasıl emekçinin, alın teriyle çalışanın lehine olan maaş zamları ise hep TÜİK verilerinin gerisinde kaldı. Yıllardır siyasiler hep aynı söylemlerde bulundular. Yılbaşında/Temmuzda yapacağımız zamlarla; Asgari ücretliyi, memurumuzu ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz. Oysa yıllardır işçiside, memuruda, emekliside enflasyonun iri gövdesinin altından bir türlü kalkamadı. Çünkü maaş artışları hakkında yanlış sözler telaffuz ediliyor, ya da öyle telaffuz edilmesi isteniliyor. Şöyle ki Ocak ayında verilen zam, zam değil bir önceki yıldan kalan hakkın verilmesidir.. Dolayısıyla bir ocakta; önce geçen yıldan kalan ödeme maaşa ekleniyor. Sonrada memur ve emeklisi sadece sendikal haktan kaynaklı yüzdelik zammını alır, işçi emeklisi ise sıfır zam alır. Temmuz ayı gelir, Ocak ile Temmuz arasındaki altı aylık enflasyon zammını alınır. Ocakta ise Temmuz ve Aralık ayları arasında ki altı aylık enflasyon farkını alır. Sözde, memur ve memur emeklisine yeni yıla başlarken ya da Temmuz ayına başlarken altı aylık zaman dilimlerinde gerçekleşecek tahmini enflasyon zammını peşin öderler ama altı ayın sonunda memur ve memur emeklisi yine enflasyona ezilmiştir. İşçi emeklisini ise her dönem önce enflasyona ezdirilir, sonra zam yapılır.  Bu millet tarihin her döneminde acının her türlüsünü yaşadı. Bugün tarifi mümkün olmayan acıları yaşıyor olsakta, kor ateşler İçimizi yaksada, elbirliğiyle bunun üstesinden gelecek ve bunu da tarihin derinliklerine gömeceğiz. Acıların son bulacağı, kor ateşlerin söneceği o günlerin de geleceğine olan inancımızı yitirmeyeceğiz. Cengiz Ceylan Eğitimci-Yazar
Ekleme Tarihi: 03 Kasım 2022 - Perşembe

ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR

Atasözlerimiz, geçmişten günümüze kadar önemli bir yere sahip olmuşlardır ve olmaya da devam etmektedir.  Hatta bazı atasözleri nerdeyse yaşantımızın bir parçası haline gelmişlerdir. Bunlardan biride "Ateş düştüğü yeri yakar" atasözü dür. Öyleki, kim bir acıya gark olursa, felakete uğrarsa, türlü türlü sıkıntılar yaşarsa ağzından dökülen söz; “Ateş düştüğü yeri yakar.” Sözcükleridir. Çünkü `Bir acıyı onu çekenden başkası tam anlayamaz, aynı ölçüde üzülemez. Yani herkesin derdi kendine ağırdır. Acıyı çekmeyen anlayamaz, üzülse bile bu üzüntüsü geçicidir. Ateş düştüğü yeri yakıp, kavurmuştur.

Üstelik bu ateş öyle bir ateştir ki ne külü nede dumanı vardır. Farklı farklı hallere bürünerek insanların canlarını yakmayı sürdürür durur. 
Bir bakarsın maden ocağında patlama olmuş, onlarca ailenin evine düşmüş, Elim bir trafik kazasında birkaç insanı hayattan koparmış, ailelerinin yüreğini yangın yerine çevirmiştir. 
Bir bakarsın vatanı beklesin diye askere gönderdiğin evladın bir hain kurşunun hedefi olarak şehit olmuş. Geride kalan ailesinin evine ateş düşmüştür. Yuvasını kursun, çoluk çocuk sahibi olsun, mutlu ve mesut yaşasın diye, birisine eş olarak verdiğin kızın, kocası tarafından vahşice öldürülrmüş, katıl şartlı salıverilmiş ve kızın ailesine ateş düşmüştür. Bunlar gibi daha birçok yaşanan olaylar her gün çok sayıda yürekleri kasıp kavurmaktadır.
Hem de öyle bir kasıp kavuruyor ki, günlerce söndürülemeyen orman yangınları bile bu yangınların yanında hafif kalır. 
Ülkemiz coğrafyasından mıdır? Yoksa insanlarımızın kaderinden midir?  Nedendir bilinmez, çilekeş yurdum insanı; acının her türlüsünü yaşamış ve izlerini sinesinde saklamıştır.
 Savaş, terör, deprem, sel, yangın maden patlaması vs derken acının binbir türlüsünü yaşayan yurdum insanı Covit-19 salgın hastalığına da sayısız kurbanlar vermiştir. 
Sabır ve metanet, merhamet, acıma ve paylaşma duygularıyla donatılmış olan bu aziz millet, yüreğinin bir yangın yerine dönüşmesine rağmen boynunu büküp kaderine razı gelip, birçok “acı” ile imtihan edilmiştir.
 Birde son iki yıldır resmi olarak yüzde 34’lerden başlayarak yüzde 85’lerin üzerinde olan, vatandaşın mutfağında ise yüzde 300’lere dayanan enflasyonla imtihan edilmektedir. 
Durum gösteriyor ki bu imtihan hepsinden zor bir imtihan gibi görülüyor. 
Enflasyon ateşinin düştüğü evlerde; ev kiraları, elektrik, su ve doğalgaz faturaları ödenemez oldu.  Mazotun, benzinin fiyatı aldı başını gidiyor. Her türlü tarım ve hayvancılığın yapıldığı bir ülke iken, semt pazarlarından bile içi doldurulamamış çantalarla evlere dönülüyor. Sokaklar ikinci el ev eşyaları satan dükkânlarla, kullanılmış giyecek satan seyyar satıcılarla dolup, taşıyor. Gençler iş bulamamaktan, evlenememekten, evde oturmaktan bunalmaya başladı, İnsanlar stres yüklü patlamaya hazır bir bombaya döndü, Açlık ve sefaletten kaynaklı olarak yapılan ahlak dışı yaşantılar TV programlarında saatlerce gösterilir oldu.
TÜRK-İŞ tarafından yapılan hesaplamaya göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı (Açlık sınırı) Ekim  2021’de 3.162,75 TL, Aralık  2021’de 4.097,85 TL, Eylül 2022’de 7.245,18 TL den Ekim 2022’de 7.425,23 TL, ye yükselmiş.
4 Kişilik Aile Toplam Harcama (Yoksulluk Sınırı ) Ekim  2021’de 10.302,12 TL,   Aralık  2021’de 13.348,00 TL,   Eylül 2022’de ise 23.599,93 TL’den Ekim 2022’de 24.186,42 TL’ye çıkmıştır.
Doğalgaz ve elektriğin konuttaki kullanım ücretlerine yapılan zammın ardından faturalardaki bir yıllık artış oranı elektrikte yüzde 148,5’e, doğalgazda yüzde 164,25’e ulaştı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı veriler doğrultusunda, 2023'te uygulanacak yeniden değerleme oranı (YDO) na göre 2023'te sabit parasal değeri olan maktu vergiler, harçlar, cezalar yüzde 123 oranında artacak
Ne hikmetse vatandaşın aleyhine olan her şeye yapılan zamlar TÜİK verilerinin katbekat fazlasıyla yapılıyor.  Aynı Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE),  2022 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre %3,54, bir önceki yılın Aralık ayına göre %57,80, bir önceki yılın aynı ayına göre (yıllık)  %85,51 ve on iki aylık ortalamalara göre %65,26 olarak gerçekleştiği açıklanıyor..
Ama işçinin, memurun, emeklinin, dul ve yetimin velhasıl emekçinin, alın teriyle çalışanın lehine olan maaş zamları ise hep TÜİK verilerinin gerisinde kaldı.
Yıllardır siyasiler hep aynı söylemlerde bulundular. Yılbaşında/Temmuzda yapacağımız zamlarla; Asgari ücretliyi, memurumuzu ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz. Oysa yıllardır işçiside, memuruda, emekliside enflasyonun iri gövdesinin altından bir türlü kalkamadı. Çünkü maaş artışları hakkında yanlış sözler telaffuz ediliyor, ya da öyle telaffuz edilmesi isteniliyor. Şöyle ki Ocak ayında verilen zam, zam değil bir önceki yıldan kalan hakkın verilmesidir.. Dolayısıyla bir ocakta; önce geçen yıldan kalan ödeme maaşa ekleniyor. Sonrada memur ve emeklisi sadece sendikal haktan kaynaklı yüzdelik zammını alır, işçi emeklisi ise sıfır zam alır. Temmuz ayı gelir, Ocak ile Temmuz arasındaki altı aylık enflasyon zammını alınır. Ocakta ise Temmuz ve Aralık ayları arasında ki altı aylık enflasyon farkını alır. Sözde, memur ve memur emeklisine yeni yıla başlarken ya da Temmuz ayına başlarken altı aylık zaman dilimlerinde gerçekleşecek tahmini enflasyon zammını peşin öderler ama altı ayın sonunda memur ve memur emeklisi yine enflasyona ezilmiştir. İşçi emeklisini ise her dönem önce enflasyona ezdirilir, sonra zam yapılır.
 Bu millet tarihin her döneminde acının her türlüsünü yaşadı. Bugün tarifi mümkün olmayan acıları yaşıyor olsakta, kor ateşler İçimizi yaksada, elbirliğiyle bunun üstesinden gelecek ve bunu da tarihin derinliklerine gömeceğiz. Acıların son bulacağı, kor ateşlerin söneceği o günlerin de geleceğine olan inancımızı yitirmeyeceğiz.

Cengiz Ceylan
Eğitimci-Yazar

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Şerafettin CAN
(05.11.2022 14:51 - #72455)
Tebrikler Cengiz kardeşim.Güzel konulara temas ddiyorsun.Halkın uyanması için bu yazılar gerekli.Bu yaz köydeydim.İnsanların ağzına hangi sakızı koyuyorlarsa onu konuşuyorlar.Kendi fikirleri yok.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Ayhan ÇILDIZ
(06.11.2022 11:43 - #72456)
Kıymetli hocam çok doğru tespitler yapmışsınız. Lakin bunu üst kattakiler görmüyor,görmemezlikten geliyorlar.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.