Üzülerek belirtmek isterim ki her yıl okulların açılma günü yaklaştıkça yaşanılan sıkıntıları dile getirmekten pekte mutlu olmuyorum.
Çünkü 1979 yılından beri eğitim camiası içerisinde bulunan birisi olarak aradan 44 yıl geçmesine rağmen manzara aynı, vatandaşın isyanı aynı, okulların sıkıntıları aynı, öğretmenlerin sıkıntıları aynı. Kısacası öyle dişe dokunur bir iyileşme ne yazık ki gerçekleşmedi.
Eskiye nazaran bina ve okulun eğitimle ilgili donanımı gayet iyi ama, eğitimi dört duvar vermiyor. Eğitim kalitesini de arttırmıyor.
Dante Alighieri’nin dediği gibi
“ Eğitim, ekmek ve sudan sonra, halkın en zorunlu ihtiyacıdır.”
- Okullarda kaliteli bir eğitimin gerçekleşmesi için öncelikle iyi yetiştirilmiş, her türlü bilgi ve becerilerle donatılmış öğretmenlerin olması gerekir,
- Aynı sınıfta bulunan öğrenci sayısı tıpkı özel okullarda uygulan sınıfların alanına göre yanı metre kare hesabına göre öğrenci bulunmalı. Şimdiki gibi tıka basa olmamalı
- Gelişmiş, teknolojik ders araç ve gereçlerinin kullanılması gerekir,
- Eğitimin tam gün olması ve öğrencilere en azından öğle yemeği verilmeli,
- Öğrencilerin sosyal faaliyetlerde, sportif faaliyetlerde bulunabilecekleri donanımlı alanların olması gerekir,
- Veliler: Öğrencilerin ihtiyacı olan ders araç ve gereçlerini, okul kıyafetlerini ve servis giderlerini, beslenme çantalarına her gün farklı beslenme için gerekli gıdaları alıp koymalarını karşılayacak kadar gelire sahip olmalı,
- Bu tür imkâna sahip olmayan velilere destek olunmalı,
Sadece bunları sağlamakta eğitim ve öğretimde kaliteyi arttırmazsınız.
- Okulun öğretmen ve personel sayısının eksik olmaması,
- Isınma sorununun çözülmüş olması,
- Her gün kırılan, bozulan ders araç ve gereçler için gerekli paranın olması gerekir.
Peki, MEB ne yapıyor.
MEB Okul binasını yapıyor. Gerekli olan eğitimsel araç ve gereçleri kısmen veriyor, yeterince personel vermiyor, yeteri kadar bütçe vermiyor. Sonrada bir müdür atayarak eğitim ve öğretimi yürütmesi isteniliyor.
Sonra ne oluyor? Anlatayım.
Her kayıt dönemi başladığında köy ve kasaba okullarında pek yaşanmasa da il ve ilçelerde, özelliklede metropol şehirlerde kayıt dönemi veliler için bir sıkıntı dönemine dönüşüyor. Maddi durumu iyi olan veliler için bu bir sıkıntı olmayabiliyor. Çocuğunu istediği devlet okuluna da, olmadı özel okullara da kayıt yaptırabiliyorlar.
Ancak dar gelirli vatandaşlar için durum böyle olmuyor.
Son yıllarda yaşanılan yüksek enflasyon sonucu gelir dağılımı bozuldu ve işsizlik oranı arttı.
Üstüne üstlük birde 2024-2025 eğitim öğretim yılı için geri sayımın başladığı bu günlerde veliler de zam dalgasına yakalandı Dudak uçuklatan okul masrafları velileri kara kara, düşündürüyor.
Kısıtlı bütçeleriyle Okula gidecek çocuk/çocuklar için kıyafet, kırtasiye parası derken elde avuçta olanı harcıyor. Adeta okul çantalarının yükü altında veliler eziliyor. Kalitelisini alamasa da ucuz olanlarından ihtiyaç listesini tamamlamaya çalışıyor.
Sıra kayıt yaptırmaya geliyor. Nihayetinde onunda çocuğunun öğretmeni eksik olmayan, donanımlı okullarda okuma hakkı var.
Bu bir Anayasal haktır zaten.
II. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi
Madde 42 – Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır. Diyor.
Ama vatandaş kayıt için okula gittiğinde kendisinden para isteniliyor. Her okul gelişmiş imkânları ve çevrenin okula gösterdiği rağbet ölçüsünde kayıt için gelenlerden Okul Koruma Dernekleri aracılığıyla, adı “Kayıt Parası” olmasa da bir “Zorunlu bağış” alıyor. Bağış yapmak istemeyen veliden bir türlü zorlama ve ikna ile de olsa az çok demeden zorunlu bağış alınıyor.
Peki, bu paranın velilerden alınması yasal mı? Eğer para Okul Koruma Derneği makbuzuyla “Bağış” olarak sizden alınmışsa yasallılık kazanıyor.
Anayasamız “İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.” Diyorsa adı ne olursa olsun bir devlet okulunda okuyan öğrenci velisinden ne ad altına olursa olsun para talep edilmesi anayasal suçtur. Ama okul müdürleri bu suçu işlemeye âdete teşvik ediliyor.
Aslına bakılırsa okullar zorunlu para almıyorlar. Almaya zorlanıyorlar. Adı ne olursa olsun veliden bağış almayan okul müdürü okulda eğitim ve öğretimi sağlıklı yürütmesi mümkün olmaz. Sınıfa giren öğrencinin oturduğu sıra, masa sağlam olacak, dersi daha iyi kavrayabilmesine yardımcı olacak eğitim araç ve gereçleri yeterince bulunacak, Kışın sınıfı sıcak olacak, öğretmen tahta başına geçtiğinde tebeşiri, silgisi olacak, Tuvaletler kullanışlı ve sürekli temiz olacak, sosyal aktivitelerin yapılacağı alanlar olacak.
Tüm bunlar ve yazamadığım daha bir çok şey olacak ki okul yönetimi de “Yok kayıt parası ver, bağış yap, para vermiyorsan şu kadar kağıt al, şunu al, bunu al derdine düşmeden görevini yürütsün.
Her kayıt döneminde toplanan zorunlu bağışlar elbette kişisel harcamalarda kullanılmıyor. Bu paralar makbuz karşılığından alındığından ya da belirlenen okul aile birliği hesabına yatırıldığından zorunlu olarak tamamı okulun giderleri için kullanılmaktadır. Bilgisayar, ofis harcamaları, , temizlik giderleri, tebeşir, tahta silgisi, tahta kalemi gibi her türlü kırtasiye ve sınıf malzemeleri, boya, çimento gibi tamirat giderleri, kitaplık, mobilya malzemeleri, spor malzemeleri, anasınıfı malzemeleri, hikâye kitapları, kırılan, bozulan masa, sıra, cam çerçeve, musluk ve daha birçok şeylerin giderleri için harcanıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı okulların ihtiyaçlarını karşılayabileceği yeterli ödeneği sağlamadığı için okul idareleri bu yola başvurmak zorunda kalıyor.
Okul müdürleri günah keçisi yerine koyuluyorlar. Bağış istiyorlar suçlu oluyorlar. İstemiyorlar, maddi yetersizlikten dolayı eğitim ve öğretimi etkileyen olumsuzluklar yaşanıyor, suçlanan yine okul müdürleri oluyor.
Bir kez daha belirtmek isterim ki benim gönlüm, bütün çocuklarımızın sadece devlet okullarında anayasamızda açıklandığı gibi zorunlu ve parasız olarak eğitim almasından, Kayıt dönemlerinde de bu ve benzeri hoşnutsuzluklarında yaşanmamasından yanadır.
Velilerimize kolaylıklar, öğrencilerimize başarılı bir yıl geçirme dileğinde bulunmaktan sorunları kaleme almaktan başka elimizden gelen bir şey yok.
Cengiz Ceylan
Eğitimci Yazar