Ne bir siyaset bilimcisiyim, ne de aktif bir siyasetçiyim. Herkes gibi sıradan bir vatandaşım. 1979 yılından, 2004 yılına kadar öğretmenlik yaptığım ve devlet memuru olduğum için siyaset yapma yasağımız bulunuyordu. Ancak gerçek olan şu ki; her ne kadar devlet memuru olunsa da, siyaset yapılması yasaklanmış olsada siyaset yapmayan öğretmen yoktur. Siyaset yasağına rağmen siyasetçilerle birlikte çalışan, onlara oy toplayan, ayan beyan olmasa da perdenin gerisinde etkin siyasetle uğraşan çok sayıda öğretmen ve diğer statülerde çalışan devlet memurlarını biliyorum ve çok yakından tanıyorum.
Çünkü atama bekleyen, tayin isteyen, Bir kuruma yönetici olmak, kızına, oğluna iş bulmak isteyen herkesin aşındırdığı kapılar, siyasi partilerin ve siyasetçilerin kapısı olmuştur. Önceleri bu işleri yaptırmak için milletvekili veya bakandan kartviziti alınır ve kart sahibine "Hamili kart yakınımdır" ibaresi yazdırılırdı. Sonra partisinin desteklediği bir şirkete gidilir, kart gösterilir, işe girilir ya da çözüm bekleyen bir sorununu tez elden çözüme kavuştururdu. Şimdi bu yöntem değişti. ”Hamili kart yakınımdır" ibaresi yerine “Hamili kart partimizin üyesidir.” yazılıyor. Bu yazı oldu mu, parti üyeliği de kanıtlandı mı akan sular duruyor. Bir iş yetmez, iki, üç iş birden. İş için kişinin yeterli donanıma sahip olmaması da önemli değil.
Böyle bir siyası ortamda muhalefet partilerinin tamamı “Yoğurdu üfleyerek yiyorlar” Attıkları her adımı daha dikkatli atmaya özen gösteriyorlar. Biliyorlar ki; ağızlarından çıkacak bir sözün, bir kelamın içinden cımbızlanarak alınacak bir bölüm sözün, başlarının derde girmesine, mahalle baskınına uğramasına yetecektir.
Benim garibime giden kendisini iktidarın veya uygulamalarının karşısında gören TV programcıları, konuşmacıları her fırsatta muhalefet adayını neden açıklamıyor diye hayıflanıp duruyor olmaları. Bu durumu da fırsata çevirmeye bilen iktidar” Bunlar beceriksiz. Bunlar 6’li birbirine benzemezler vb. söylemlerle hem muhalefeti önemsizleştirmek, hem de halkı “Bunlar bir araya geldiler ama, bir aday dahi belirleyemeyecek kadar beceriksizler. İktidar olsalar da iş yapamazlar. Bakın biz adaylığımızı açıkladık. Onlar adaylarını belirlemeyi beceremiyorlar. Devleti en iyi biz yönetiriz” mesajı vermeye çalışıyorlar. Bu da yetmiyor. “Bunlar millet değil zillet ittifakı, terör seviciler, birde masanın altında bir parti var.” Gibi suçlamalar yapılıyor. Bunun örneklerini her gün yaşayarak görüyoruz. Önce Mansur Yavaş, Olmadı Ekrem İmamoğlu aday olacak diye iktidar yanlısı, muhalefet yanlısı veya yansız bütün haber kaynakları programlar yaptılar, günlerce tartıştılar. Sonuç ne oldu. Bu iki Büyük Şehir Belediye Başkanı yıpratıldı. Baktılar başkanlardan adaylık açıklamaları gelmiyor, Kılıçdaroğlu’na sarmaya başladılar. Önce alevi kimliğini öne çıkardılar. Halk Bir alevinin de Cumhurbaşkanı adayı olabileceğini benimseyince bir durağanlık içine girdiler. Oysa Millet ittifakının oluşmasını sağlayan, bir bakıma bu ittifakın harcı olan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrılarına karşılık; altılı masa kabul ettiği takdirde Cumhurbaşkanlığına seve seve aday olurum dedi. Açık ve aleni şekilde 6’lı masa karar verirse diyor. Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, 19 Eylül 2022 günü; Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunu seçim tarihi açıklanana kadar aramızda tartışmayalım dedik. Yılbaşından önce aday ismi zikredilmez ama altyapısı kurulur. Açıklamasında bulunmuştur.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, da 6'lı masadan çıkacağı belirtilen ortak adayla ilgili kendisine yöneltilen Cumhurbaşkanı adayının ne zaman açıklanacağı sorusuna "Şu anda seçim sathı mailine girilmiş ve seçim kararı alınmış, açıklanmış değildir. Hükümetin seçimi ilan etmesi lazım. Bunun resmen kamuoyuna deklare edilmesi gerekir. Erdoğan ne zaman açıklarsa ve seçim kararını ne zaman alırsa biz de o zaman adayı açıklarız" ifadelerine yer verdi. Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Her iki liderin ve daha önceleride 6’lı masayı oluşturan diğer genel başkanlarının benzer şekilde yapmış olduğu bu açıklamaları çok doğru, yerinde alınmış bir karar olarak görüyorum. Eminim çoğunlukta böyle düşünüyordur.
Peki, aday açıklaması erken yapılsa ne olur diyenler de var mıdır? Vardır elbette. Eğer muhalefet partileri adaylarını erkenden açıklayacak olursalar , vay hallerine. İktidar altından girer, üstünden çıkar muhalefetin adayını halkın gözünden düşürmek için olmadık karalamalarda bulunacaktır. İktidarında yeniden seçilmesi için bunlara tevessül etmesi kendileri açısından geçerli olabilir.
Muhalefetinde artık iktidar sahibi olması için yapması gerekenler olacaktır. Bu seçimler sadece Cumhurbaşkanlığı seçimi değil, aynı zamanda milletvekillerinin seçimi de yapılacaktır. Yani aynı gün iki ayrı önemli seçim yapılacak.
Her iki seçimden de zaferle çıkmak hem muhalefetin, hemde iktidarın tek hedefidir.
Bu bilgiler ışığında düşününki (YSK) Yüksek Seçim Kurulu seçim takvimini açıklamamış, Ortada fol yok, yumurta yokken, Muhalefetin adayını açıklaması için baskı yapılmasının gayesi nedir? Bunun tek gayesi olabilir, o da erken açıklanan muhalefet adayını seçim zamanına kadar olabildiğince yıpratılmak istenilmesidir.
Muhalefetin, Cumhurbaşkanı adayını açıklamadan önce, YSK’ nın seçim takvimini açıklaması beklenilmeli. seçim zamanında meydanlara çıkacak CB adayının yapacağı söz ve söylemleri, 6’lı masanın aldığı kararlarla ters düşmemesi için muhalefetin hedeflerini çok iyi bilen birinin adaylığı üzerinde yoğunlaşılmalı. Seçim öncesinde, seçim esnasında ve seçim sonrasında yapılacaklar inceden inceye görüşülüp karara bağlanmalı. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş takvimi ve ekonomik programları açıklanmalı. Tüm bu ve benzeri çalışmalar yapıldıktan sonra 6’lı masayı oluşturan CHP, DEVA Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi liderlerinin ortak bir açıklamayla, Cumhurbaşkanı adayını açıklamaları en gerçekçi yol olacaktır.
Cengiz Ceylan
Eğitimci-Yazar