Falih Rıfkı Atay anlatıyor.
'' Atatürk'e sordular: Kurtuluş savaşını kazandınız. Cumhuriyeti kurdunuz. Şimdi ne yapmak istersiniz ?
Milli Eğitimi yükseltmek.
Bu amaçla gittiği her yerde okullara uğrardı. Yurdu dolaşırken yolu bir köye rastladı. Hemen oradaki okula girdi. Öğretmen sınıfta ders veriyordu, hemen ayağa kalktı masasını Atatürk'e gösterdi.
Atatürk : Hayır dedi. Yerinize oturunuz dersinizi yapınız. Eğer izin verirseniz, biz de sizden yararlanalım.
Unutmayınız ki, Cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra gelir.
Çünkü Atatürk'e göre Osmanlı Devleti'nin çöküşünde en önemli etken,ulusal eğitim eksikliği idi. bu nedenle devlet eğitime önem vermeliydi.
Atatürk'ün kurmak istediği ulusal eğitim,bilimsel pozitivist,özgür herkese fırsat eşitliği veren,laik üretken,barışçıl bir eğitim modeli idi.
Osmanlı Devleti’nde batılılaşma sürecine girildikten sonra devlet, ülkede pek çok batı tipi eğitim kurumu kurmuş; bu kurumlar ile birlikte eski eğitim kurumları da faaliyetlerine devam etmişti.
Köy ve mahalle imamlarıyla eşlerinin yönetiminde bulunan ve çoğu vakıf kuruluşu olan sıbyan mektepleri ile mahalle mekteplerine dokunulmamıştı.
Ortaöğretim ve yükseköğretim düzeyinde ise modern tipte rüştiyeler, idadiler, sultaniler, yüksekokullar ve Darülfünun açılmış; vakıf kuruluşları olan medreselerden devlet desteği çekilmişti ancak medreseler kapatılmamıştı; halen öğrenci yetiştirmeye devam ediyorlardı. İki farklı tipte kurumdan birbirlerine zıt hayat görüşlerine sahip kimseler yetişmekteydi. Böylece toplumda bir “mektep-medrese ikiliği” doğmuştu. Üçüncü bir kategori olarak yabancı okullar misyoner okulları, azınlık okulları eğitim alanında faaliyet göstermekteydi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı’dan devraldığı bu eğitim-öğretim mirası, farklı insan tipleri yetiştiren farklı eğitim tiplerinin bir arada var olduğu bir sistemdi. Eğitimde çok başlılığı önlemek amacıyla tüm eğitim kurumların tek bir merkeze bağlanması; eğitim-öğretimin tek elden, tek esasa göre yönetilmesi gereği hissedilmekteydi.
Atatürk, öğretim birliğinin sağlanmasında kesin
kararlıdır ve nitekim 1 Mart 1924’te şöyle der
“Ulusça benimsenen eğitim ve öğretimde
birlik ilkesinin, bir an bile geçirmeden uygulanmasını
gerekli buluyoruz. Bu yolda gecikmenin zararları ve bu
alanda büyük bir istekle hemen işe başlamanın olumlu
ve derin sonuçları, kararlarımızı çabuklaştırmalıdır. “
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öğretim birliği yasası bu şekilde kuruldu,Tüm eğitim kurumları Maarif Vekiline, Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı.
Tevhid-i Tedrisat yasa tasarısı “Bir millet bireyleri ancak bir eğitim görebilir. İki türlü eğitim bir ülkede iki türlü insan yetiştirir. Bu ise, duygu ve düşünce birliği ile dayanışma amaçlarını tamamen yok eder.
Günümüzdeyse ne yazık ki karma eğitime üstü kapalı türlü türlü saldırılar gerçekleştiriliyor. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in karma eğitimi katıldığı bir canlı yayında “Kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin en baştaki argümanı, ‘Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum’ oluyor. Veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz. Veli isterse çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli” diyerek karma eğitime yönelik tartışmaları gündeme getirmişti
Sayın Bakan Eğitimdeki sorunları nasıl düzeltirim ,fırsat eşitliğini devlet okullarında nasıl sağlarım, eğitimi nasıl daha çağdaş günümüz şartlarına uyarlarım bunları düşüneceğine bunlar için kafa yoracağına neler için kafa yorduğu bu görev için yeterli olup olmadığı tartışılır.
Bir ülkenin zenginliği sadece yer altı kaynakları değildir. Bunu Ak Partili siyasetçilere anlatmak istiyorum. Bu ülkenin asıl görülemeyen zenginliği ülkenin çocuklarına , gençlerine verdiği nitelikli eğitim ve değerdir. Şu günlerde sürekli medyada ekonomiyi konuşuyoruz. Çünkü gerçekten ekonominin durumu hiç iyi değil bana soracak olursanız, Eğitimdeki sorun ekonomik sorunlardan daha önce gelir.
Eğitimde acilen düzenleme yapılmalı, Çağına uygun bir reform olmalı lakin bu reformu kim yapacak ? Ak Parti'nin üstünde bir reform çünkü 21 Yılda 15 kez eğitimde sistem değişti. Eğitim sistemi yap boza döndü. Günümüzde Ak Parti Eğitim'de R yapıyor.
Geriye doğru gidiyor. Bunları görmek gerekiyor. Ama buna karşı muhalefet partilerinde ciddi bir kaygı göremiyorum. Muhalefet Siyasi Partilerinin probaganda faaliyetlerini de bu alanda çok yetersiz buluyorum.
Güney Afrika'da Üniversite girişinde bulunan çok önemli bir yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum,
Eğitimin çökmesi,bir ulusun çökmesidir,
Bir ülkeyi yok etmek için atom bombasına,uzun menzilli füzelere ihtiyaç yoktur.
Bunun için eğitim seviyesini düşürmek yeterlidir. Bunun sonucunda,
Hastalar doktorların elinde can verir,
Binalar mühendislerin elinde çöker,
Para ekonomistlerin elinde kaybolur,
İnsanlık dinci akademisyenlerin elinde ölür,
Adalet hakimlerin elinde yok olur.
Herşeyin temelinde nitelikli bir eğitimin olduğunu unutmamak lazım.