Bir Ramazan Ayı’nı daha geride bırakıyoruz. Ramazan Bayram’ını kutlayacağız.
Milli ve dini bayramlar; millî ve dinî duygular, inançlar, örf, adet ve gelenekler ile bütünleşerek sevgi, saygı, kardeşlik ve paylaşmanın, yardımlaşma ve dayanışma geleneğinin yaşatıldığı, birlik ve beraberliğimizin tazelendiği, insanlarımızın birbirine daha fazla yakınlaştığı en güzel ve önemli günlerdir.
İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar geçen süreçte olduğu gibi, gelecekte de insanların birlik ve beraberlik içinde bir arada yaşamaları zorunluluk haline gelmiştir. Bu birlik ve beraberliği sağlayan unsurlar ise; gelenek ve görenekler, örf ve adetler, dini inanışlar, milli duygular, ortak değerler, milli ve dini bayramlardır.
Oysa;
Son yıllarda insanların bayram coşkusu, bayram heyecanı kalmamış. Birey olarak, millet olarak artık eski bayramların coşkusunu yaşamıyoruz.
Nerede O Eski Ramazanlar dediğimiz gibi, “Nerde o eski bayramlar” diyoruz. Her bayram dönemlerinde hissettiğimiz o eski bayramlara özlem duygusunu genç neslin çoğusu bilmez.
Evet, bayramlar artık eski bayramlar gibi kutlanmıyor.
Eskiden bayram havası, bayram coşkusu tüm insanlara hâkimdi. Daha günler öncesinden bayram hazırlıkları, bayram temizliği, alışverişler yapılır, bayramlıklar alınırdı. Ocaklarda, sobalarda bayram tatlıları pişirilir, gelecek misafirler için yemekler hazırlanırdı.
Uzaktan gelecek aile yakınları özlemle beklenirdi. Arife günleri ya da bayram namazı sonrası mezarlıklar ziyaret edilir, mezarlar temizlenir, Kuran okunur, dualar edilirdi.
Bayram coşkusu sadece çocuklarda yoktu, büyüklerde en az küçükler kadar heyecanlıydı. Erkekler bayram namazına gider, evde ise bayram yemekleri hazırlanır sofralar kurulurdu. Bayram namazından sonra herkes bir komşusunu birlikte bayram yemeği yemek için evine misafir ederdi.
Hep beraber sofraya oturulur, Allah ne verdiyse yenilir, içilirdi. Sonra evde bayramlaşma yapılırdı. Çocuklar dışarı çıkar komşulardan şeker toplardı.
Yetişkinler ise, önce yakın akrabalarını sonra hasta ve büyükleri ziyaret ederdi. Hal hatır sorulur, gönüller alınır, küsler barışır, dargınlıklar giderilirdi. İadeyi ziyaretler yapılırdı. İnsanlar birbirleriyle daha çok etkileşim kurarlardı.
Şimdilerde durum biraz farklı, köyden kentlere yoğun bir göçün olması, ekonomik olarak insanların daha iyi imkânlara sahip olması, günlük kıyafetlerin eski bayramlık kıyafetlerden daha iyi olması, teknolojinin gelişmesi bu alışkanlıklarımızın birçoğunu unutturdu.
Teknoloji her konuda insanlığa fazlasıyla imkânlar sağlıyor olsa da, diğer yandan da duygularımızı, düşüncelerimizi ve geleneklerimizi zaman içerisinde unutturdu. "Nerede o eski Ramazanlar/Bayramlar" dememize sebep oldu.
Günümüz çocuklarına maalesef aileler tarafından yeterince görev ve sorumluluk verilmez oldu. Örf, adet, gelenek ve göreneklerimizi, bayram coşkularımızı kendimiz yaşamadığımız gibi çocuklarımıza da yaşatmadık.
Görüldüğü üzere aslında özlediğimiz, özlemle yâd ettiğimiz eski bayramlarımız değil de hep birlikte eskittiğimiz, değerini yitirdiğimiz, kaybetmeye başladığımız değerlerimiz; adetlerimiz, gelenek ve göreneklerimizden başka bir şey değil.
Sonuç olarak belirtmek isterim ki;
Dini bayramlarımız yeme, içme ve sevinç günleri olması yanında, dinimizde Allah’a ibadetten sonra en çok saygı ve iyilik yapılması emredilmiş, onlara karşı “öf” bile denmesini yasaklanmış olduğu annemizin-babamızın ellerini öpüp hayır dualarını almak,
Diğer aile büyüklerimizi, akrabalarımızı, komşularımızı ve tanıdıklarımızı ziyaret ederek hal ve hatırlarını sormak, gönüllerini almak,
Hastanelerde ve evlerde yatan hasta yakınlarımızı ziyaret ederek şifa dileklerimizi sunmak,
Çevremizdeki yoksullara, yetimlere, kimsesiz ve bakıma muhtaç olanlara yardım elimizi uzatmak, onların da bayram sevinci yaşamalarını vesile olmak,
Bizden hayır, dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dua etmek, ruhları için hayır ve hasenatta bulunmak.
Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya ve aralarını bulmaya çalışmak.
Birlik ve beraberliği sağlayan unsurlar olan gelenek, görenek, örf, adet ve dini inanışlarımızı, milli duygularımızı canlı tutmak,
Ortak değer ve ortak miraslarımızı korumak ve tüm bunları geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza benimseterek gelecek kuşaklara taşımak adına;
Gelin bütün bu olumsuzluklara rağmen tatil beldelerine koşma yerine, bayramlarımızı ruhuna uygun olarak çocuklarımızla birlikte yaşayalım, yaşatalım.
Ramazan Bayramı tüm ulusumuza kutlu olsun.
İyi Bayramlar
Cengiz CEYLAN
Eğitimci-Yazar