Ak Parti iktidarının en önemli yaptıkları arasında şüphesiz sağlık yatırımları geliyor. Sağlık alanında özellikle fiziki yapılarda önemli gelişmelerin olduğunu söyleyebiliriz. AK Partililer de zaten en çok bu alanda kendilerini başarılı buluyordu. Aslında uygulama belli bir dönem iyi de gitti. Şahsi kanaatim pandemi sürecinde de ciddi sıkıntılar oldu ama sağlık altyapısının sürece katkıları fazla oldu.
Bunun yanı sıra özel sektörün sağlık turizmine de ciddi katkıları oldu, olmaya da devam ediyor. Ama bir tez konusu olacak “Özel sektör ve sağlık” konusunda devletin mutlaka daha ciddi önlemler alması gerekiyor. Zira, belli hastaneler soygun yeri olmuş ve vatandaş da devlet de adeta soyuluyor. Bu bölge gidemez, bir gün mutlaka patlak verir ve önceden önlem alınması gerekir. Aslında şimdi konumuz bu değil ama yine de birkaç cümle ile değinmek istedim.
Bugünün asıl konusu, kamuya ait hastaneler ve sağlık kuruluşları. Uzun bir süredir vatandaş en basit alanda bile randevu almakta zorluk çekiyor. 15-20 gün sonra saat 16.00’dan sonra araması isteniyor ve vatandaş tam 16.01’de arıyor ama yine randevu yok. Randevu alanlar da hastaneye gittiklerinde ya doktoru bulamıyor ya da farklı sıkıntılar yaşıyor. Zorunlu olarak sistem birçok insanı özel hastaneye gitmeye zorluyor. Haliyle özel hastaneye gidenlerin büyük çoğunluğu da kaz gibi yolunuyor. Daha acı olanı ise bu durumu herkes biliyor ama kimse de bir şey yapmıyor, yapamıyor.
Peki bir süredir devlet hastanelerinde, sağlık ocaklarında ve aile hekimlerinde neden bu kadar çok sıkıntı yaşanıyor. Elbette görevini adam gibi yapanları tenzih ediyoruz ama topyekun her bölgede böyle bir sorun yaşanmaya başlandığında “Acaba birileri bu işleri kışkırtmak mı istiyor?” demek geliyor insanın içinden…Kısa bir süre önce 20 TL’ye satılan salatalık 1 TL’ye kadar düşünce, 12,5’tan aldığımız patates bir den zincir markette 5 TL olunca inanın haksız da değiliz böyle düşünmekten…
Bir başka acı gerçeği hatırlatmakta fayda var. Hastanelerde ve sağlık kuruluşlarında bu kadar sıkıntıların olduğu konuşulurken adamını bulan herkes her hastaneden istediği saatte, istediği güne randevu alabiliyor. O zaman yine biz haklı çıkıyoruz. Türkiye’de asıl sorun adamını bulanlarda değil, kimsesi olmayan, hastaneye giderken bile yol parasını nereden bulacağını düşünen gariban vatandaşlar. Herkes her şeyi yapabilir ama mazlumun da Allah’ı olduğunu unutmamamız gerekiyor. Dünyanın en büyük hakemi insanın kendi vicdanıdır. Elbette sıkıntılar var ama bu milleti önce kedi vicdanı ile baş-başa bırakmamız gerekiyor. Devlet her vatandaşın başına bir polis, bir zabıta veya bir güvenlik görevlisi dikemeyeceğine göre; herkes önce kendi vicdanının sesine kulak vermeli ve ona göre hareket etmelidir…Son bir hatırlatma daha…”Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste…Zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah’ı vardır”