Bildiğiniz gibi cumartesi günleri bu satırları değerli bulduğum alıntılara ayırıyorum, Bugün de beğeneceğinizi umduğum iki alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Biri Dostayevski’nin bir anısı, diğeri de güzel sözlerle ilgili. İşte zevkle okuyacağınızı düşündüğüm o alıntılar:
Dostoyevski hapishanedeki bir köpeğin yanından geçen her mahkum tarafından tekmelendiğini gözlemler.
Köpek mahkumlardan kaçmadığı gibi yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekmelenme pozisyonu almaktadır. Dostoyevski bir gün köpeğin yanına yaklaşıp başını okşar. Köpek ise şaşkın şaşkın ona bakarak hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlamaya başlar.
O günden sonra köpek Dostoyevski’yi her gördüğünde ondan kaçar. Ruhu köleleştirilmiş bu köpek bir sevgi açıdır. Bu durum insanlar için de geçerlidir. Hayatları boyunca kötü davranışlara uğramış sevgiye aç olan insanlar iyi bir davranışla karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını bilemezler.
Kötü davranan insanlara tapar, gözlerinde yüceltirler. Eşit ve iyi davrananlardan nefret eder, gözlerindeki değer birdenbire düşer.
Sevilmeye olan doğal ihtiyaç ve yapılanları sevgiyle bağdaştırmaya olan eğilim, sevgiyi umarsızca her yerde hatta yanlış yerde aramaya giden duygusal boşluklu bir parça yaratır. İstismarlı bir ilişkide bile sevgiden şüphe etmemeye ve ilişkiye tutunabilmek için türlü mazeretler bulmaya doğru iter.
Oysa sunulan sevgi gerçek değil birlikte yaşanılan kişinin kendi ihtiyaçlarını kişi üzerinizden karşılamasıdır. Bu ağır, soğuk ve hüzünlü bir meseledir. İhmallerle büyümüş, sevilmek ve istismar edilmek tuzağında sıkışıp kalmış çocukluk çaresizliğidir. Oysaki İlişkilerde sevgi ve şiddet ters orantılı hatta “hiç” orantılıdır…