Bir süredir olası bir depremde Gebze’de toplanma alanlarının olmayışından şikayet ediyorduk. Daha sonra belediyeler rastgele parklara tabelalar koydu ve sesimiz bir nebze olsun kesildi. Aslında o tabelayı oraya koyan da koyduran da toplanma merkezinin böyle olmayacağını ve bu alanların hem yetersiz, hem de donanımsız olduğunu çok iyi biliyordu ancak günü kurtarmaya çalıştık. En azından üzerinde hiçbir şey olmasa bile tabelanın olması bile bazen işe yarayacaktır deyip biraz olsun kendimizi avutmamız lazım. Önceki gün de Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum Gebze millet bahçesinde incelemelerde bulundu ve eski askeri kışla alanına yapılacak olan millet bahçesinin 29 Ekim tarihine yetiştirilmesi müjdesi verdi. Ayrıca millet bahçelerinin olası bir deprem ve afet anında toplanma merkezi olacağına dikkat çekti. Peki, bu millet bahçeleri olası bir toplanma merkezi için yeterli olacak mı? Sadece adres göstermek ve yer belirlemek ne kadar doğru? Gündüz nüfusu bir milyona yaklaşan Gebze’de hadi beş bini dışarıdan geliyor veya bir şekilde kendi önlemini alabilecek insanlardan oluşuyor, geri kalan 500 bini ne yapacağız? Hadi diyelim onun da yarısı bu alana gelmedi, sadece Sultan Orhan, Hacı Halil, Güzeller, Arapçeşme mahallelerinin burada toplandığını düşünürsek yaklaşık 50 bin kişi eder. Bu insanların sadece su ve tuvalet ihtiyacını karşılamak bile büyük sorun olacak. Hiçbir şeye “olmaz” gözüyle bakmamak gerekiyor. Üç yıl önce biri çıkıp bir virüs dünyanın yönünü değiştirecek, yüzbinlerce insan ölecek, bizde de günlerce sokağa çıkma yasağı uygulanacak dese kim inanırdı? O yüzden her şeye bugünden hazır olmamız gerekiyor.  Gebze aynı zamanda bir deprem kuşağı ve geçiş noktasında…Gebze hayatta olursa İstanbul da hayatta kalır. Gebze’de yaşanabilecek bir tıkanma, bir salgın veya başka bir olay istanbsul’a da zarar verebilir. Hedef TV’de program konuğum olan İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu çok önemli bir noktaya dikkat çekmiş, Gebze’de kimyasal gaz sızıntılarının da yaşanabileceği afetlerin olabileceğine dikkat çekmişti. Bu afetin aynı zamanda depremle birlikte olması durumunda tablonun çok daha korkutucu olacağını söyleyen Kadıoğlu, ilk 72 saatte tüm afetlere herkesi kendi bilgisi ve hazırlığının kurtaracağını söylemişti. 1999 depremini hep birlikte yaşadık ve depremden sonra bu işin çok iyi edebiyatını yaptı. Allah geçinden versin, bugün bir deprem olsa Gebze bölgesi olarak hazır değiliz ve yaşanacak facianın boyutlarını dahi düşünmek istemiyoruz. Depremi yaşadık, pandemiyi gördük ama yine de akıllandığımız söylenemez, sokaktaki vatandaş hala daha; “Bana bir şey olmaz” derken, görev başındakiler ve işi yapması gerekenler de bu işi hala daha angarya olarak görüyor. Birileri de sanıyor ki çevre ve Şehircilik Bakanı toplanma alanı gösterdi ve bütün sorunlar çözüldü….Güler misin ağlar mısın, Allah sonumuzu hayır eylesin, başka ne diyelim….