Bir süredir iç siyasette kavga ve gürültülerin peşindeyiz. Buna, artan dolar ve piyasadaki fiyat artışını da eklerseniz konuşulacak çok şey kalmıyor. Biz içeride kayıkçı kavgası yaparken yanı başımızda Türkiye Cumhuriyeti çok farklı bir role girişiyor. Hatırlanacağı gibi bir süredir Rusya’nın Ukrayna’ya çökme olayını konuşuyor bütün dünya. Ne zaman savaş çıkacak, Rusya ne zaman işgale başlayacak herkes bunun peşinde. Bugüne kadar Afrika ülkelerini sömürüp kanını emen Avrupa ise acından öleceği korkusu ile yaşamaya başladı. Avrupa’da kış ortasında en büyük sorun da doğalgaz olarak görülüyor. Rusya vurduğu an Ukrayna tüm vanaları kapatacak ve adeta donacaklar. Tam da bu noktada Türkiye çok iyi sayılabilecek bir rol üstlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya ve Ukrayna liderleri ile görüştü. Sanıyorum Türkiye’nin abiliği bu savaşın önüne geçecek ve Türkiye bu noktada iyi bir rol üstlenecektir. Velev ki Türkiye bu işin önüne geçemese bile bu coğrafyada rol üstlenmesi ve arabulucu olarak da konuşulması büyük bir başarıdır. Bu ülkenin duyarlı bir vatandaşı olarak açıkçası devletimin uluslararası alanlardaki bu tür başarıları ile gurur duymak istiyorum. İçeride kavga, dışarıda kavga bize hiçbir şey kazandırmadı.
BİR DIŞ POLİTİKA ANISI
Dış politikayı yazarken, tarihi bir not geçti elimize. Aynı zamanda MHP Gebze eski ilçe sekreteri merhum Dursun Ali Şakar’ın paylaştığı söylenen bir anı şu şekilde gelişiyor:
ECEVİT TELEFONU KAPATTI
"BU ADAM DELİ !" DEDİ
Tarih 20 Temmuz 1974.
Çayırova-Zirai Üretim İşletmesi Md.lüğünde teknik eleman olarak çalışıyordum.
O tarihte yeni inşa edilen "Gebze Cezaevi "müteahhidi çalıştığım kurumdan çim ekmek üzere teknik eleman talebinde bulunmuştu. Bunun için beni görevlendirdiler. Çayırova' dan Gebze'ye giderken Kıbrıs Barış Harekatı ile ilgili konu açıldı. O dönemin iktidar ortağı olarak (CHP-MSP Koalisyonu ) CHP 'nin İstanbul İl Binasında toplantı halindeydik.
Başbakan Ecevit, ilgili herkesle görüştü.
Son anda "arkadaşlar çok önemli birini aramayı unuttuk'' dedi.
Biz daha kim olduğunu sormadan
''Alparslan beyi arayın, Alparslan Türkeş'i bana bağlayın'' dedi.
Ecevit '' Sayın Alparslan bey, biz bu gece Kıbrıs'a çıkarma yapmaya karar verdik. Bizim için sizin fikirleriniz çok önemlidir, ne önerirsiniz" dedi ve arada sadece ''evet beyefendi, tamam beyefendi'' diyerek karşılık veriyordu. Beş dakika kadar süren konuşmadan sonra teşekkür edip elleri titreyerek, rengi kaçmış vaziyette telefonu kapattı ve 'BU ADAM DELİ!' dedi. Biz şaşkın bir vaziyette biraz bekledikten sonra :'bir şey mi oldu efendim..' diye sorunca rengi hala soluktu ve konuştuğu herşeyi 'olduğu gibi anlatacağını' söyledi.
Ecevit, Türkeş'in telefonda söylediklerini titrek bir sesle anlattı.
'Arkadaşlar, Türkeş diyor ki;' KIBRIS'IN TÜMÜNÜ ALIN ', bu adam deli, tümünü alirsak; dünyayı tamamen karşımıza alırız, dedi ve Türkeş'in 'eğer tümünü almazsak, savaş sonrası Avrupa ve ABD, Yunanistan ve Rumlar'dan yana desteğini koyar, elimizdekini dahi koruyamayız' dedi. Sesi hâlâ titriyordu. Demek ki Türkeş çok sert ve kararlı konuşmuştu.
Ardından ''Türkeş her türlü yanında ve emrinizdeyim" dedi diye de ilave etti. O gün biz de Başbakan Ecevit gibi düşünüyorduk, dünyayı karşımıza alırız diyorduk. Ama şimdi anladık ki Türkeş hem çok haklı, hem de "KUDRETLİ BİR LİDER ve BÜYÜK BİR DEVLET ADAMIYMIŞ !" Bunu anlatan CHP İstanbul eski İl Başkanı benim Ülkücü olduğumu bilmeden bir anı olarak paylaştı ve samimi yorumunu ilave ederek sözünü tamamladı.
Dursun Ali Şakar…
Bilmem bu sözler bir nebze olsun bizlere de bir şeyler anlatıyor mu?