Uzmanlar öfkeyi kısa süreli delilik olarak tanımlıyor. Bu sorunla başa çıkmaya çalışanlar kadar öfkeli insanlarla yaşamak zorunda kalanlar içinde çok zor bir durum. Öfke, bir ilişki için yıkıcı sonuçları olabilecek bir sorundur. Kimi zaman kişilik yapısının ya da bozukluğunun bir belirtisi, kimi durumda ise sonradan ortaya çıkmış psikiyatrik bir bozukluğun belirtisi olabilir. Peki, bu kısa süreli akıl tutulmalarının önüne nasıl geçebiliriz? İkili ilişkilerimizin bozulmaması için ve daha sağlıklı iletişim kurabilmemiz için neler yapmamız gerekiyor?
Bütün ilişkilerde başlangıçta iki tarafta sakin, dengeli, düşünceli ve eğlenceli yönlerini ortaya çıkarıyor. Birbirlerine karşı son derece anlayışlı davranıyor. Bu durum yavaş yavaş ne giydin? Neredesin? Kimlesin? Sorgulamalarına yerini bırakır. Daha sonra şunu yapma! Oraya gitme! Şununla görüşme! baskısıyla devam edince ilişki, "keyif" boyutundan çıkıyor ve itaat etme/ettirme dönemine geçiyor.
Bu evrede ağlamalar, krizler, gerginlikler ve şiddet artıyor. Kişi "aslında kıskanılmak hoşuma gidiyor" yalanının arkasına saklanarak istemediği bir hayatı yaşamaya başlıyor.
Bu zamanlarda kişi ne istediğini bilmiyor, karar vermekten kaçıyor, yaşamayı istediği hayattan tavizler vermeye başlıyor. Karar vermeyi başaranlar kısa bir sarsılmadan sonra iyileşiyor.
İstediği hayatı yaşayamaması, kişiyi bir taraftan öfkeli yaparken bir taraftan da yeni arayışlara itiyor. Örneğin trafikte, iş yerinde, okulda, sosyal çevrenizde, sürekli öfkeli insanlarla karşılaşıyorsanız, anlayın ki hayatlarında bir şeyler, istedikleri gibi gitmiyor.
Kişi, içinde olduğu bu durumdan bir an olsun uzaklaşmak için, yeni psikolojik oyuna başlayacağı insanları aramaya başlıyor, algılarını hep açık tutuyor. Arayışlar sonuç verdiğinde ise bu sefer geçmişi bırakamıyor. Sorumluluk, bağımlılık gibi gerekçelerle, bir taraftan geçmişi hayatından çıkaramazken bir taraftan yeniyi denemek istiyor.
Aldatmalar ve ayrılmalar genellikle bu evrede başlıyor. Bu durumlardan en fazla etkilenen kişiler, "neden hep sorunlu insanları çekiyorum kendime" diye sızlanıp duruyor. Hayatınızda bu döngünün farkına varmadığınız sürece, yeni seçeceğiniz hayatın, sonuçları da aynı eskisi gibi olacaktır.
Peki, bu olumsuz döngüden çıkmak için ne yapmak gereklidir?
Eğer istediğimiz şey olmazsa daha iyisi olacaktır. Her insanın hayatında çözülmesi gereken, bedensel, duygusal, zihinsel ve ruhsal rahatsızlıklar veya sorunlar olabilir.
Çoğu insan bu rahatsızlıkların sebebini araştırır. “Niçin bu durum benim başıma geldi”, diyerek yakınır durur. Bu düşünce tarzıyla sorunlar daha da büyür; hatta gerçek sorunlar başlar. Önemli olan, bir problemin niçin ve ne şekilde başımıza geldiği değil, onunla nasıl başa çıkacağımızdır. Güçlü insan, sorunlara yoğunlaşır, çaresiz duruma düşmez. O, sorunları kişisel gelişim yolculuğunu aydınlatan bir rehber olarak görür. Bunu başaran kişi için artık sorun da yoktur.
Diş ağrısı olmasa, dişimizin çürüdüğünü nasıl anlayabiliriz? Aynı şekilde duygusal bakımdan çektiğimiz acılar olmasa nasıl tekâmül edebiliriz. Bu yüzden sorunların varlığına yoğunlaşmaktan ziyade, onlardan öğrenebileceklerimiz üzerinde durmamız gerekir. O zaman sorunun değil, çözümün bir parçası oluruz.
Unutmayın! Mantık öfkeyi yener çünkü öfke, haklı bir tepki olduğunuza inandığınız durumlarda bile, çok kısa bir süre içinde mantık dışına çıkar. Olabildiğince mantıklı olmaya çalışın.
Mantıklı ve dengeli ilişkiler kurmanız dileğiyle.
Sağlıcakla kalın…
Kaynak: Uzm. Klinik psikolog Erkan Çifte yazısından alıntıdır.