Türkiye’de en hızlı değişen şey eğitim sistemi olmuş ve eğitim alanında son yıllarda ciddi bir hareketlilik yaşanmış, çok sayıda düzenlemeye ve değişikliğe gidilmiştir. AKP iktidarı 20 yılda eğitimin içeriğinden, sınav sistemine kadar çok sayıda temel değişiklik yapılmış ve bu süreçte 8’de Milli Eğitim Bakanı değişmiştir.
Eğitim politikalarının hükümet politikalarıyla paralel yürütüldüğü ve bu nedenle de sürekli değişen bir eğitim politikasına sahip olan ülkemizde bu sürekli değişiklikten kaynaklanan birçok sorun yok olmak yerine, varlığını devam ettirerek yeni sorunların ortaya çıkmasına da vesile olmaktadır.
Hükümetin uygulamış olduğu eğitim politikalarına bakıldığında eğitim sistemimizdeki asıl sorunun; Milli Eğitimin bütün bir milli sistem olarak ele alınmadığı, milli eğitim sisteminde yapılması düşünülen değişikliğin akademik ehil kişilere, öğretmenlere, velilere ve öğrencilere yeterince danışılmadan plansız, programsız bir şekilde uygulanmasıdır. Oysa eğitim politikası, geçmişin izlerini taşıyan, bugünün gereksinimlerine yanıt veren, geleceğe yönelik algılamaları bünyesinde taşıyan ulusal bir proje olması gerekirken Milli Eğitimin başına geçen her bakan aynı partiden olmasına karşın kendinden önce yapılanları yok sayarak, kendinden önceki bakanların yaptıklarını çöpe atarak, kendi kadrosunu ve kendi sistemini oturtmaya çalışmıştır.
Türkiye’nin ilk Milli Eğitim Bakanı olan Rıza Nur 04 Mayıs1920 de göreve başlamış olup, o tarihten 10 Temmuz 2002 yılında göreve başlayıp 18 Kasım 2002 görevi AKP iktidarına bırakan Necdet Tekin’e kadar 82 yılda 56 bakan değişmiş.Tabi bu sürede 57 hükümet kurulmuş. Yani her iktidar olan parti bir bakanla işleri yürütmüş. Oysa 20 yıldır iktidarda olan AKP iktidarı tam sekiz Milli Eğitim Bakanı değişmiştir.AKP iktidarı süresince görev yapan bakanlar;
1-Erkan Mumcu: 19 Kasım 2002 / 17 Mart 2003
2-Hüseyin Çelik: 17 Mart 2003 / 03 Mayıs 2009
3-Nimet Çubukçu: 03 Mayıs 2009 / 7 Temmuz 2011
4-Ömer Dinçer: 7 Temmuz 2011 / 25 Ocak.2013
5-Nabi Avcı: 25 Ocak.2013 / 23 Mayıs.2016
6-İsmet Yılmaz: 24 Mayıs 2016 / 24.05.2016-10.07.2018
7-Ziya Selçuk 10.Temmuz.2018 / 05 Ağustos.2021
8-Mahmut Özer 06 Ağustos 2021/……….
Son 20 yılda Eğitim sisteminde yapılan değişikliklerden bazılarını sıralayacak olursak;
Şöyle ki: 2003 yılında katsayı farkı arttırıldı. 2004 yılında eğitim müfredatında değişiklikler yapıldı.2005 yılında 3 yıllık olan lise 4 yıla çıkarıldı.2007 yılında Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS) yerine 6,7. ve 8.sınıfın sonunda girilen Seviye Belirleme Sınavı (SBS) geldi. 2010 yılında 10 yıldır uygulanan Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) sistemini değiştirilerek. Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) sistemlerine geçildi.2010 yılında SBS, 3. yılın sonunda tek sınav modeline döndü.2010 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, yayımladığı bir genelgeyle tüm düz liselerin Anadolu liselerine dönüştürüleceğini açıkladı, uygulama hemen başlatıldı.
2012 yılında katsayı kaldırıldı.2012 yılında İlköğretimde kesintisiz 8 yıllık sistemden vazgeçildi, 4+4+4 sistemine geçildi.2012 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan "Dershaneler kapatılacak" açıklaması yaptı. Dershaneler kapatıldı.2013 yılında ilk TEOG sınavı uygulandı.
2017 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Eylül’de katıldığı bir programda “TEOG olayını istemiyorum ve bunu da artık yanlış buluyorum” dedi. 4 gün sonra Bakan İsmet Yılmaz, TEOG’un yapılmayacağını açıkladı.
ÖSYM Başkanlığı görevine Şimdiki Milli Eğitim Bakanımız Prof. Dr. Mahmut Özer getirildi.
Özer; Üniversiteye girişte YGS ve LYS kaldırılarak yerine yeni sınav sistemi getirildi. Adı Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) oldu. YÖK, yıl içinde de sınavla ilgili değişiklikler yaptı. Öğrencilerin sabah ilk basamak olan Temel Yeterlilik Testi’ne (TYT) girip sınav sonucunu bilmeden öğleden sonraki Alan Yeterlilik Testleri’ne (AYT) girecek olması çok tartışıldı.
Liselerde adrese dayalı sistem getirildi. “Eğitim Eğitim Bölgesi ve Mahalli Yerleştirme Sistemi ile öğrenciler adreslerine en yakın 5 okuldan birini seçecek, öğrencilerin yüzde 90’ı evlerine yakın bir okula yerleşecekti. Türkiye genelinde belirlenecek yaklaşık 600 nitelikli okul için ise merkezi sınav düzenlenecekti. Sınav isteğe bağlı olacaktı. Ancak yerleştirme sistemi karışık olduğu için çok tartışıldı. Çünkü kimi öğrencilerin oturdukları yerde, istediği okul türünden ya yoktu, ya da kontenjanı yeterli değildi.
Temmuz 2018’de Prof. Dr. Ziya Selçuk, Bakan oldu.
Ekim 2018’de 2023 Eğitim Vizyonu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından açıklandı. Zorunlu ders saatleri ve çeşitlerinin azaltılması, sözleşmeli öğretmenlerin görev sürelerinin kısalması, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılması, 5 yaş erken çocukluk eğitiminin zorunlu olması, pedagojik formasyon eğitiminin MEB tarafından verilmesi, elverişsiz koşullarda görev yapan öğretmenlere teşvik verilmesi vizyonda yer alan hedefler arasındaydı.
Ekim 2018’de Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu kuruldu.
2019’da kapatılacağı duyurulan özel öğretim kursları ve temel liselere ek süre tanındı.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un yerine atanan Prof. Dr. Mahmut Özer ile birlikte eğitim sisteminde de köklü değişikliklerin yapılacağı açıklandı. Harekete geçildi ve yapılacak değişiklikler tek tek açıklandı;
İlkokul müfredatları çocukların ilgi, yetenek ve mizaçlarına uygun olarak iyileştirilecek. İlkokul ve ortaokullarda çocuğun bütüncül gelişimi esas alınarak ders sayısı ve ders çizelgesi hafifletilip yeniden yapılandırılacak.
İlkokullarda not yerine çocukların gelişimsel özellikleri dikkate alınarak çok yönlü değerlendirme sistemi kurulacak. Tüm temel eğitim kurumlarında çocukların düşünsel, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını destekleyen Tasarım - Beceri Atölyeleri kurulacak ve ulusal standartları oluşturulacak.
İkili eğitim tümüyle kaldırılacak. Yardımcı kaynak ihtiyacını büyük ölçüde ortadan kaldıracak düzenlemeler yapılacak.
Çocukların kendi bölgelerinin üretim, kültür, sanat ve coğrafi kapasitesini keşfetmesine, bitki ve hayvan türlerini, yöresel yemeklerini, oyun ve folklorunu tanımasına derslerle bütünleşik veya ders dışı etkinlik olarak ağırlık verilecek. Okulların, bölgelerindeki bilim merkezleri, müzeler, sanat merkezleri, teknoparklar ve üniversitelerle iş birlikleri artırılacaktır.
Eğitim kayıt bölgelerinde okul-mahalle spor kulüpleri kurulacaktır. İlgili spor dalında yetenekli olan çocukların öğleden sonra spor kulüplerinde yoğunlaştırılmış antrenmanlara katılımı için gereken yapı kurulacak.
Tam gün eğitim yapılan, koşulları elverişsiz yerleşim yerlerindeki okullardan başlayarak çocuklara öğle yemeği verilmesi sağlanacak.
Görüldüğü gibi her bakan değiştiğinde Eğitim Sisteminde de değişiklikler olmuştur. Bakanlar göreve gelir gelmez ilk işleri sınavların isminin değiştirmek oldu. Sanki sınavın adı değişince öğrencilerimiz başarı rekorları kıracaktı. İşte sonuç; ÖSYM, 18 Temmuz’da açıkladığı sonuçlarla birlikte sayısal verileri ve birincileri de açıkladı. Buna göre TYT’ye 3 milyon 234 bin 318 aday başvurdu,YKS’nin ilk oturumu olan Temel Yeterlilik Testi (TYT) ile Sayısal, Sözel ve Eşit Ağırlık puan türlerinden 1’er, Dil puan türünden de 5 tam puan alan aday bulunuyor. TYT’de en alt puan olan 100 puanı 2 milyon 911 bin 511 aday geçti; 96 bin 518 aday sıfır çekti.
Bu kadar değişiklikten usanan vatandaşlar artık ne sistemin nede Milli Eğitim Bakanının değiştirilmesini istemiyorlar.
Oysa 2002 yılı öncesinde sadece 3 temel değişiklik yapılmıştır.
1- 1997 yılında beş yıllık ilkokul eğitiminin sekiz yıllık ve kesintisiz olmasıyla yaşandı.
2- 1997-1998 eğitim-öğretim yılında, Anadolu ve fen liselerine giriş sınavının ismi de ‘Liselere Geçiş Sınavı’ (LGS) olarak değiştirildi.
3-1999 yılında da üniversiteye giriş sisteminde büyük bir değişikliğe gidildi. ÖSS ve ÖYS olmak üzere iki basamaklı olan üniversite giriş sınavı tek basamağa indirildi. Sınava da Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) dendi. Sınav sisteminin yanı sıra üniversitelerde bölümlerin öğrenci aldığı programlar değişti. .
Peki, eğitimde bu değişikliklerin yapılması gerekli mi? Yoksa değil mi? Elbette ki bu değişiklerin yerine ve zamanına göre yapılması gereklidir. İster içinde bulunduğumuz yirmi birinci yüzyılda olsun, ister önümüzdeki yüzyıllarda olsun Eğitim, kalkınmış, daha zengin, daha müreffeh ülke olma hedefine varmak için çok önemli ve işlevsel bir araç haline gelmiştir. Eğitim, belki kısa vadede ürün vermemektedir ama bir ülkenin sosyal ve ekonomik kalkınmasını sağlayan, ihtiyaç duyulan insan gücünü hazırlayan araç olarak, gün geçtikçe ekonominin temel yatırımı haline gelmektedir.
Öyleyse, ülkemizde eğitime, bilime ve teknoloji üretimine her zaman daha çok önem vermek zorundayız. Çünkü eğitim bireyi geliştirdiği gibi, diğer yandanda ülkenin bilimsel, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasını sağladığı için önemlidir.
Eğitimin ekonomik ve toplumsal kalkınma konusundaki önemine rağmen Türk eğitim sistemi bugün gerek yapılanmasından, gerekse yönetim ve işleyişinden kaynaklanan birtakım sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlar aşılmadıkça da Türk eğitim sisteminin gelişmesi söz konusu olamaz. Bundan dolayıdır ki eğitim sisteminde değişikler yapılırken eğitimde ülkemizi başarıya ulaştıracak doğru sistem tercih edilmeli. Dünyadaki örnek sistemler araştırılarak kendi kültürümüze uygun bir sistem oluşturulmalıdır.
Önemli olan bu sorunların üstesinden gelebilmek için Milli Eğitimi bütün bir milli sistem olarak ele almak, yapılması düşünülen değişiklikle ilgili olarak akademik ehil kişilerin, öğretmenlerin, velilerin ve öğrencilerinde görüşlerine başvurularak ve uygun yöntemleri kullanarak, gerekli düzenlemeleri yapabilmek ve yeni yapılanmaları gerçekleştirebilmektir.
Eğitimci-Yazar