Öznur Tetikoğulları
Köşe Yazarı
Öznur Tetikoğulları
 

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

“Ne yaparsam yapayım sonuçta hiçbir şey fark etmiyor”, "Yapamayacağım", "Hangi işim düzgün gitti ki bu gitsin!","Konuşsam da beni anlamayacak.","Sınavda iyi not alamadım, çalışsam da başarılı olamayacağım"; bu sözler tanıdık geliyor mu size de? Bizler hayatta her şeyi öğrenerek yapıyoruz. Bazen hayatımızı kolaylaştıran, bazen de bizi çözümsüzlüğe ve sıkıntıya sokan şeyleri öğreniyoruz. Bu öğrendiklerimiz arasında öyle bir şey var ki bütün hayatımızı etkiliyor; “öğrenilmiş çaresizlik”. "Öğrenilmiş" kelimesine dikkat edin. Bu bize, “baştan beri böyle olmadığını ama çeşitli olaylar sonrasında çaresizliği öğrendiğimizi” anlatır. Öğrenilmiş çaresizlik nedir? Kişinin çok sayıda başarısızlık yaşadığında, tekrar denese de  yine aynı sonuçla karışılacağını ve  asla başarıya ulaşamayacağını düşünerek adım atmamasıdır. Öğrenilmiş çaresizliğin aynı zamanda depresyon ve daha birçok psikolojik sorunla ilişkisi olduğu da  ortaya konmuştur. “Öğrenilmiş çaresizlik” binlerce yıldır hayatımızda olsa da Pozitif Psikoloji’nin kurucularından olan Seligman ve arkadaşı Maier’in yapmış oldukları hayvan deneyleriyle başlamıştır. Kısaca yapılan birkaç deneyden bahsetmek istiyorum. Köpekler üzerindeki deney: 24 tane köpek alınır ve üç gruba ayrılır. İlk gruba kaçış grubu denir ve bunlara düğmeye bastıklarında kesebilecekleri bir şok uygulanır. İkinci gruba boyunduruk grubu denir, bu köpekler düğmeye bassalar bile şok kesilmez. Üçüncü gruptaki köpekler ise kontrol grubudur ve herhangi bir şoka maruz kalmazlar. Bir gün boyunca tüm köpeklere kısa bir çitle ikiye bölünmüş kapalı bir alanda şok verirler. Kaçış grubu ve kontrol grubu duvardan atlayıp şoktan kurtulmayı başarırken, boyunduruk grubu şoktan kurtulamaz. Yani davranışlarımızı düşündüğümüz şeyler belirler, sadece görünür bir ödül veya ceza değil! Pireler üzerindeki deney: “Pireleri bir kavanozun içine yerleştirip kapağını da açık bırakmışlar. Bir süre sonra hepsi zıplayarak kaçmış. Bunu birkaç kez tekrarladıktan sonra, bu kez de kapağı kapatmışlar. Pireler yine zıplayıp çıkmaya çalışmışlar ama her seferinde kapağa çarpıp geri düşmüşler. Uzun bir süre sonra kapak açılsa da, pirelerin zıplamasına rağmen dışarı çıkamadıkları görülmüş. Çünkü artık pirelerin kapak seviyesini geçecek kadar zıplayamadıkları fark edilmiş. İnsanlardan da örnek verelim; hasta yakınlarında görülüyor Uzun süre hastanede yatan hastaların ailelerinde öğrenilmiş çaresizlik belirtileri sıklıkla gözlemleniyor. Sevdikleri kişinin iyileşmesini sağlama konusunda ellerinden bir şey gelmediğini görüyor ve bu da öğrenilmiş çaresizliğin yerleşmesine yol açıyor. Kronik hastalıklarla boğuşan kişilerde de öğrenilmiş çaresizliğin gelişmesi muhtemel. Öğrenme güçlüğü yaşayan öğrenciler için de durum pek farklı değil. Bir kez öğrenemediklerine inandırdıkları için kendilerini okulda başarı son derece zor. Ne kadar ders çalışırsa çalışsın sınavdan düşük not alan birinin; "Nasıl olsa yüksek not alamayacağım" deyip ders çalışmaktan vazgeçmesi öğrenilmiş çaresizlik belirtisidir.   Deneyler gösteriyor ki, insan ya da hayvan fark etmiyor eğer bir şeyi elde etme konusunda ciddi olarak engellenirsek bir yerden sonra denemeyi bırakıyoruz. Denemeden yeni adımlar yeni başlangıçlar yapamıyoruz. Gördüğümüz gibi öğrenilmiş çaresizlik bizi derin bir depresyon ve işe yaramıyorum duygusuna sokabilen bir olgu. Ancak çaresizliği öğrendiğimiz gibi, bu duyguyu unutmayı ya da yerine farklı bir duyguyu koymayı da öğrenebiliriz. Yapması da demesi kadar kolay; buna inanın. Peki nasıl? Kendinizi tanıyın:“Ben kimim?” sorusunu sorun kendinize. Güçlerinizin, yapıp yapamayacaklarınızın, becerilerinizin, zayıf yönlerinizin, artılarınızın, eksilerinizin farkında olun. Hepimiz insanız ama kendimizi tanırsak diğerlerinden bizi ayıran olumlu ya da olumsuz taraflarımızın da farkında oluruz. Farklı çözüm yolları düşünün: Her zaman bir çıkış yolu vardır. Yaşadığınız olumsuz olaylar karşısında oturup ağlamak ve sızlanmak yerine, bundan bir ders çıkarıp, kendinize yeni yollar yeni çözümler keşfedebilirsiniz. Hep aynı şeyler yapıp farklı sonuçlar bekleyemeyiz. Bulduğunuz yeni çözümler özgüveninizi de artıracaktır. Olumlu düşünün: Kötü şeyleri düşünüp beklemek, bize ne kazandırır? Bunu bir düşünün önce. Bazen insanlar şöyle diyor: “En kötüyü düşünürüm, beklediğim şey iyi olduğunda daha çok sevinirim, hayal kırıklığına uğramam”. Ama şunu unutmayın; düşünce bir bumerang gibidir, kötüyü düşünerek zaten en kötüyü çekersiniz. Genelde başınıza gelen olayları şans-kader-kısmet gibi şeylere bağlarız. Oysaki yaşadığımız her şeyi kendimiz yaratırız. İyi düşünün iyi şeyler sizi bulsun. Kelimelerinizi düzeltin: Kelimelerimiz düşüncelerimizi belirler. Düşünce de davranışımızı. O yüzden de dilinizden karmaşık ifadeleri çıkarmalıyız. Hayatımızda olmasını istediğimiz şeyleri devamlı tekrarlamalıyız. Kurban rolünden çıkın: Tüm yaşantımız boyunca rollerimiz olur. Çalışkan,tembel,cesur, korkak gibi. Burada bizi ilgilendiren en önemli rollerden biri de “Kurban” rolüdür. Adı üstünde bu rolde kurbansınızdır ve bütün herkes size karşıdır. Tüm kötülükler hep sizi bulmuştur. Hiçbir şeyi doğru yapamazsınız, işler asla yolunda gitmez. Hep bir problemle karşılaşırsınız.Bu kadar olumsuzluğun tek bir kişiyi bulması mümkün mü sizce? Elbette değil. Özellikle bizi sıkıntıya sokan rol veya rollerimizin farkında olmalıyız, sonra da onlardan kurtulmak için yavaş yavaş çalışmalara başlamalıyız. Gerekirse uzman desteği almalıyız. Kimseyi örnek almayın: Anneniz, babanız, eşiniz, dostunuz ve arkadaşlarınız öyle olabilir. Ama siz milyarlarca insanın içinde TEKSİNİZ. Tanıdıklarınız, büyükleriniz, yakınlarınız öyle yapıyor veya düşünüyor diye sizde öyle olmak zorunda değilsiniz. Arka arkaya tekrarlanan başarısızlıkları sadece bir tecrübe olarak algılayın. Başarısız olmamız değil başarısızlığa yüklediğimiz anlam önemlidir. Bu farkındalığınız arttığında, öğrendiğiniz bütün olumsuz şeyleri teker teker değiştirebiliyorsunuz. Yeni bir başlangıçlardan korkmayın. Asla vazgeçmeyin ve umutsuzluğa kapılmayın, tekrar tekrar denemekten korkmayın. O yüzden geçmişteki yaşantılarınız ya da gelecekte olabilecekler yerine, şu an sahip olduklarınıza odaklanın. An’da kalın. Ve değişim için şimdi düğmeye basın. Şunu asla unutmayın daima ÇARE “SİZ” SİNİZ!  
Ekleme Tarihi: 22 Temmuz 2022 - Cuma

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

“Ne yaparsam yapayım sonuçta hiçbir şey fark etmiyor”, "Yapamayacağım", "Hangi işim düzgün gitti ki bu gitsin!","Konuşsam da beni anlamayacak.","Sınavda iyi not alamadım, çalışsam da başarılı olamayacağım"; bu sözler tanıdık geliyor mu size de?

Bizler hayatta her şeyi öğrenerek yapıyoruz. Bazen hayatımızı kolaylaştıran, bazen de bizi çözümsüzlüğe ve sıkıntıya sokan şeyleri öğreniyoruz. Bu öğrendiklerimiz arasında öyle bir şey var ki bütün hayatımızı etkiliyor; “öğrenilmiş çaresizlik”. "Öğrenilmiş" kelimesine dikkat edin. Bu bize, “baştan beri böyle olmadığını ama çeşitli olaylar sonrasında çaresizliği öğrendiğimizi” anlatır.

Öğrenilmiş çaresizlik nedir?

Kişinin çok sayıda başarısızlık yaşadığında, tekrar denese de  yine aynı sonuçla karışılacağını ve  asla başarıya ulaşamayacağını düşünerek adım atmamasıdır. Öğrenilmiş çaresizliğin aynı zamanda depresyon ve daha birçok psikolojik sorunla ilişkisi olduğu da  ortaya konmuştur.

“Öğrenilmiş çaresizlik” binlerce yıldır hayatımızda olsa da Pozitif Psikoloji’nin kurucularından olan Seligman ve arkadaşı Maier’in yapmış oldukları hayvan deneyleriyle başlamıştır. Kısaca yapılan birkaç deneyden bahsetmek istiyorum.

Köpekler üzerindeki deney:

24 tane köpek alınır ve üç gruba ayrılır. İlk gruba kaçış grubu denir ve bunlara düğmeye bastıklarında kesebilecekleri bir şok uygulanır. İkinci gruba boyunduruk grubu denir, bu köpekler düğmeye bassalar bile şok kesilmez. Üçüncü gruptaki köpekler ise kontrol grubudur ve herhangi bir şoka maruz kalmazlar. Bir gün boyunca tüm köpeklere kısa bir çitle ikiye bölünmüş kapalı bir alanda şok verirler. Kaçış grubu ve kontrol grubu duvardan atlayıp şoktan kurtulmayı başarırken, boyunduruk grubu şoktan kurtulamaz. Yani davranışlarımızı düşündüğümüz şeyler belirler, sadece görünür bir ödül veya ceza değil!

Pireler üzerindeki deney:

“Pireleri bir kavanozun içine yerleştirip kapağını da açık bırakmışlar. Bir süre sonra hepsi zıplayarak kaçmış. Bunu birkaç kez tekrarladıktan sonra, bu kez de kapağı kapatmışlar. Pireler yine zıplayıp çıkmaya çalışmışlar ama her seferinde kapağa çarpıp geri düşmüşler. Uzun bir süre sonra kapak açılsa da, pirelerin zıplamasına rağmen dışarı çıkamadıkları görülmüş. Çünkü artık pirelerin kapak seviyesini geçecek kadar zıplayamadıkları fark edilmiş.

İnsanlardan da örnek verelim; hasta yakınlarında görülüyor

Uzun süre hastanede yatan hastaların ailelerinde öğrenilmiş çaresizlik belirtileri sıklıkla gözlemleniyor. Sevdikleri kişinin iyileşmesini sağlama konusunda ellerinden bir şey gelmediğini görüyor ve bu da öğrenilmiş çaresizliğin yerleşmesine yol açıyor. Kronik hastalıklarla boğuşan kişilerde de öğrenilmiş çaresizliğin gelişmesi muhtemel.

Öğrenme güçlüğü yaşayan öğrenciler için de durum pek farklı değil. Bir kez öğrenemediklerine inandırdıkları için kendilerini okulda başarı son derece zor. Ne kadar ders çalışırsa çalışsın sınavdan düşük not alan birinin; "Nasıl olsa yüksek not alamayacağım" deyip ders çalışmaktan vazgeçmesi öğrenilmiş çaresizlik belirtisidir.

 

Deneyler gösteriyor ki, insan ya da hayvan fark etmiyor eğer bir şeyi elde etme konusunda ciddi olarak engellenirsek bir yerden sonra denemeyi bırakıyoruz. Denemeden yeni adımlar yeni başlangıçlar yapamıyoruz. Gördüğümüz gibi öğrenilmiş çaresizlik bizi derin bir depresyon ve işe yaramıyorum duygusuna sokabilen bir olgu. Ancak çaresizliği öğrendiğimiz gibi, bu duyguyu unutmayı ya da yerine farklı bir duyguyu koymayı da öğrenebiliriz. Yapması da demesi kadar kolay; buna inanın.

Peki nasıl?

Kendinizi tanıyın:“Ben kimim?” sorusunu sorun kendinize. Güçlerinizin, yapıp yapamayacaklarınızın, becerilerinizin, zayıf yönlerinizin, artılarınızın, eksilerinizin farkında olun. Hepimiz insanız ama kendimizi tanırsak diğerlerinden bizi ayıran olumlu ya da olumsuz taraflarımızın da farkında oluruz.

Farklı çözüm yolları düşünün: Her zaman bir çıkış yolu vardır. Yaşadığınız olumsuz olaylar karşısında oturup ağlamak ve sızlanmak yerine, bundan bir ders çıkarıp, kendinize yeni yollar yeni çözümler keşfedebilirsiniz. Hep aynı şeyler yapıp farklı sonuçlar bekleyemeyiz. Bulduğunuz yeni çözümler özgüveninizi de artıracaktır.

Olumlu düşünün: Kötü şeyleri düşünüp beklemek, bize ne kazandırır? Bunu bir düşünün önce. Bazen insanlar şöyle diyor: “En kötüyü düşünürüm, beklediğim şey iyi olduğunda daha çok sevinirim, hayal kırıklığına uğramam”. Ama şunu unutmayın; düşünce bir bumerang gibidir, kötüyü düşünerek zaten en kötüyü çekersiniz. Genelde başınıza gelen olayları şans-kader-kısmet gibi şeylere bağlarız. Oysaki yaşadığımız her şeyi kendimiz yaratırız. İyi düşünün iyi şeyler sizi bulsun.

Kelimelerinizi düzeltin: Kelimelerimiz düşüncelerimizi belirler. Düşünce de davranışımızı. O yüzden de dilinizden karmaşık ifadeleri çıkarmalıyız. Hayatımızda olmasını istediğimiz şeyleri devamlı tekrarlamalıyız.

Kurban rolünden çıkın: Tüm yaşantımız boyunca rollerimiz olur. Çalışkan,tembel,cesur, korkak gibi. Burada bizi ilgilendiren en önemli rollerden biri de “Kurban” rolüdür. Adı üstünde bu rolde kurbansınızdır ve bütün herkes size karşıdır. Tüm kötülükler hep sizi bulmuştur. Hiçbir şeyi doğru yapamazsınız, işler asla yolunda gitmez. Hep bir problemle karşılaşırsınız.Bu kadar olumsuzluğun tek bir kişiyi bulması mümkün mü sizce? Elbette değil. Özellikle bizi sıkıntıya sokan rol veya rollerimizin farkında olmalıyız, sonra da onlardan kurtulmak için yavaş yavaş çalışmalara başlamalıyız. Gerekirse uzman desteği almalıyız.

Kimseyi örnek almayın: Anneniz, babanız, eşiniz, dostunuz ve arkadaşlarınız öyle olabilir. Ama siz milyarlarca insanın içinde TEKSİNİZ. Tanıdıklarınız, büyükleriniz, yakınlarınız öyle yapıyor veya düşünüyor diye sizde öyle olmak zorunda değilsiniz.

Arka arkaya tekrarlanan başarısızlıkları sadece bir tecrübe olarak algılayın. Başarısız olmamız değil başarısızlığa yüklediğimiz anlam önemlidir. Bu farkındalığınız arttığında, öğrendiğiniz bütün olumsuz şeyleri teker teker değiştirebiliyorsunuz. Yeni bir başlangıçlardan korkmayın. Asla vazgeçmeyin ve umutsuzluğa kapılmayın, tekrar tekrar denemekten korkmayın. O yüzden geçmişteki yaşantılarınız ya da gelecekte olabilecekler yerine, şu an sahip olduklarınıza odaklanın. An’da kalın. Ve değişim için şimdi düğmeye basın.

Şunu asla unutmayın daima ÇARE “SİZ” SİNİZ!

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Songül
(25.07.2022 11:52 - #72276)
Severek okuyorum tüm yazılarını ❤️
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mustafa Batcı
(26.07.2022 08:50 - #72279)
İnsanın başarılı olmasında en önemli ip uçlarını verdiğniz yazınız için tebrik ve teşekkür ederim. Saygılarımla
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.