İlk adım olarak öncelikle bilinçaltımızı anlamamız gerekiyor. Hayatınızı yaşadığınız tek bir olay bile değiştirmiş olabilir. Yaşadığınız “kötü olayların” hayatınızdaki sorunları oluşturduğunu söylesem! Yani korkularınızı, fobilerinizi, başarısızlıklarınızı, takıntılarınızı, psikolojik rahatsızlıklarınızı (panik atak gibi), fiziksel rahatsızlıklarınızı, karakterinizin iyi ve kötü yanlarınızı…
Bugün yaşadığımız sorunların sebebi çocukluğumuzda yaşadığımız travmalarımız olabilir. Geçmişten getirdiğimiz korkular, acılar ve hayal kırıklıklarımızla yüzleşmediğimiz zaman bugünkü yaşantımızla ilişki kurmakta zorlanırız, devamlı mutsuz oluruz ya da öfkemizi kontrol edemeyen kişiler haline dönüşebiliriz.
Sürekli olarak aynı olayları yaşayıp, hayatımıza hep aynı tür insanları çekiyorsak, bütün bunların sebebi geçmişimizde zihnimize yerleştirdiğimiz düşünce kalıplarımızdır. Ancak birçoğumuz bunun farkına varmaz ve yaşadığı olaylardan kendini sorumlu tutmaz, etrafındaki insanları ve onların davranışlarını değiştirmeye çalışır. Ve hatta çevresindeki insanları suçlamayı seçerek kurban rolü oynamayı tercih eder.
Sevgili okuyucularım, düşünce bir enerjidir. Bu enerjiyi doğru kullanmak ise bizim elimizdedir. Diyelim ki bir arkadaşınızla tartıştınız ve kalbiniz kırıldı. Bunu hemen içinize atmak yerine, sakinleştikten sonra suçlamadan, bağırmadan, yargılamadan kırgınlığınızı arkadaşınıza size yakışan bir dille söyleyin. Negatif enerjinizi bilinçaltınıza yerleşmeden yok edin. Suçluluk ve keşkelerle kendinizi yıpratmayın.
Bilinçaltınızın sizi iyileştirme, güçlendirme gücüne inanın. Şimdi size bazı yaşadığımız hastalıkların bilinçaltı sebeplerinden bahsetmek istiyorum.
AFT (AĞIZ YARALARI): Moral bozukluğu ve stres. Aile içi iletişimsizlik. Dile getirilmemiş sorunlardan dolayı kendini yiyip bitirme. Karşı cinse öfke duymak. Cinsellikle ilgili kızgınlık ve tatminsizlik duygusu.
ALERJİLER: Yakın ilişkilerde eleştirel tutuma duyulan öfkeyi bastırmak. Kendini tıkanmış hissetmek. Dayatılan kurallara, kurumlara boyun eğmeye zorlanmak. Kontrolcü ebeveyne çocukluk döneminden gelen derin bilinçaltı tepki. Kişinin kendisi olmamasına izin verilmemesi.
ASTIM: Çocukluk korkularının tekrarlanması. Bastırılmış üzüntü ve gözyaşı. Bir ebeveynden genellikle babadan korkma. Karşı çıkmaya çalışmak ama çıkamamak.
MİGREN: Her şeyi doğal akışına bırakamamak. Mükemmeliyetçi kişilik. Zorlanmaktan hoşlanmamak ama başkalarını zorlamak. Uzun süren stresle başa çıkamamak. Kontrol bağımlılığı(her şey benim elimde olmalı).
MANİK DEPRESYON(BİPOLAR BOZUKLUK): Çok zekiyim hayat bana dar geliyor inancı. Çok değersizim hayat yaşamaya değmez inancı. Kapana kısılmışlık ve engellenmişlik duygusu. Birey olamamak ama ben varım ve önemliyim mücadelesi vermek. Kişinin zekâsını kullanabileceği aile çevre ortamının olmaması.
HUZURSUZ BACAK SENDROMU: Planlanan şeyleri hayata geçirememek. Zamanı ve enerjiyi boşa harcamanın suçluluk duygusu. Moton yaşamdan sıkılmak ama bir şey yapmamak. Sorumluluk taşımak istememek. Vücutta biriken stres yükü. Bazı aile üyelerine duyulan bilinçaltı tepki.
KANSER: İçe gömülen nefretin, derin acıların, kırgınlıkların, hayal kırıklıklarının, büyük sırların uzun süre taşınması sonucunda bedenin gösterdiği tepkidir.
Akciğer kanseri: Monoton bir yaşam. Kendi ideallerini gerçekleştirememenin bastırılmış öfkesi. Geçmişe takılı kalmak.
Böbrek kanseri: Korkularla yüzleşmekten korkmak. Sevgi ve şefkati alamamak ve verememek.
Kan kanseri (Lösemi): Yoğun öfke ve depresyon. Bir ebeveyni veya bir pozisyonu kaybetmek. Çaresizlik ve umutsuzluk duygusu.
Kolon kanseri: Bastırılmış nefret ve geçmişin öfkelerine takılı kalmak.
Lenfoma: Kindarlık. Karamsarlık. Hayat bana borçlu inancı. Vermeyi ve paylaşmayı bilmemek. Hayata karşı duyulan derin tatminsizlik.
Meme kanseri: Cinsiyetiyle barışık olmamak. Fazlaca fedakârlık yaparak yaşamak. Onay bağımlılığı. Sevildiğini hissedememek.
Prostat kanseri: Sınırlanmanın yarattığı bastırılmış kızgınlık.
Rahim kanseri: Bastırılmış öfke. Hayatı bomboş hissetmek. Bastırılmış yalnızlık duygusu. Kötü anne baba ilişkileri. Bilinçaltı ölüm arzusu. Kendini reddediş. Travmatik bir kaybın üstesinden gelememek.
HEMOROİD: Geçmişe duyulan kızgınlık, geçmişin sorumluluğu altında ezilme.
VARİS: Bulunduğun durumdan nefret etmek. Cesaretini yitirmek. Aşırı yük taşıdığını hissetmek
TIRNAK YEMEK: Çaresizlik ve düş kırıklığı. Anne babaya öfke duymak.
Ve bunun gibi nice hastalıkları ve sebeplerini paylaşabilirim. Bilinçaltı, vücudun sağlığını dengede tutmak için koruma altına alır. Vücudun kendi kendisini iyileştirme kabiliyeti olması bundandır. Yaşamınızdaki olayları değiştirmek için düşüncelerinizi değiştirin. Hayatınızdaki kafa karışıklıklarından, uyumsuzluklardan, sınırlamalardan kurtulmak için nedeni ortadan kaldırın. Bu nedenler bilinçaltımızdaki düşüncelerdir.
Sevgili okuyucularım işin özü, öncelikle kendinizi sevin. Kendinizin farkında olun. Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin. Pozitif düşüncenin gücüne inanın. Bakış açınızı daima olumlu yönde kullanın ve enerjinizi çeken, tüketen insanlardan mümkün olduğunca uzak durun.
Unutmayın! Neden değişirse sonuçta değişir. “İnsan bütün gün ne düşünüyorsa odur”
Değişime kendinizden başlayın. Sağlıcakla kalın…