crossorigin="anonymous"> google.com, pub-3332145558351436, DIRECT, f08c47fec0942fa0
Sevgi Töngel
Köşe Yazarı
Sevgi Töngel
 

ÇOÇUK VE HAYAL

Çocuğun okuldaki ilk günüydü. Çocuk çok heyecanlıydı, yeni şeyler öğrenmek için sabırsızlanıyordu. Öğretmeni “Bugün bir resim çizeceğiz” dedi. “Güzel!” diye düşündü çocuk. Resim yapmayı severdi. Her tür resmi çizebilirdi. Aslanları ve kaplanları, tavukları ve inekleri, trenleri ve vapurları. Boya kalemlerini çıkardı ve çizmeye başladı çocuk. Ama öğretmen, “Durun!” dedi; “Başlama vakti şimdi değil!” Sonra herkes ona hazır görünene kadar bekledi. “Şimdi” dedi öğretmen, “Çiçek çizeceğiz.” “Güzel!” diye düşündü çocuk. Çiçek çizmeyi severdi ve pembe ve turuncu ve mavi boya kalemleriyle güzel çiçekler çizmeye başladı. Ama öğretmen “Durun!” dedi, “Şimdi size çiçeğin nasıl çizildiğini göstereceğim” Yeşil saplı, kırmızı bir çiçek çizdi. “İşte” dedi öğretmen, “Şimdi başlayabilirsiniz” Çocuk önce öğretmenin çiçeğine, sonra kendisininkine baktı. Kendi çiçeğini öğretmeninkinden daha çok beğenmişti. Ama bunu söylemedi. Resim kağıdının diğer yüzünü çevirmekle yetindi sadece. Ve öğretmenin çiçeğine benzeyen bir çiçek çizdi. Yeşil saplı, kırmızı bir çiçek. Başka bir gün öğretmeni “Bugün hamurla bir şey yapacağız” dedi. “Güzel!” diye düşündü çocuk. Yılanlar ve kardan adamlar, filler ve fareler, arabalar, ve kamyonlar; çocuk oyun hamurunu çekiştirip mıncıklamaya başladı. Ama öğretmen “Durun!” dedi, “Başlama vakti şimdi değil!” Sonra herkes ona hazır görünene kadar bekledi. “Şimdi” dedi öğretmen, “Bir tabak yapacağız” Çocuk tabak yapmayı severdi. Her boyda ve her şekilde tabaklar yapmaya başladı. Ama öğretmen “Durun!” dedi, “Şimdi size tabağın nasıl yapıldığını göstereceğim” Ve sonra herkese, derin bir tabağın nasıl yapıldığını gösterdi. “İşte” dedi öğretmen, “Şimdi başlayabilirsiniz” Çocuk önce öğretmenin tabağına, sonra kendisininkine baktı. Kendi tabağını öğretmeninkinden daha çok beğenmişti. Ama bunu söylemedi. Elindeki oyun hamurunu hamur yeniden koca bir topa dönüşene kadar yuvarlamakla yetindi sadece. Ve öğretmeninin tabağına benzeyen bir tabak yaptı. Derin bir tabak. Aradan çok zaman geçmeden, çocuk beklemeyi öğrendi. Sonra bir gün küçük çocuk ve ailesi başka bir şehirdeki, başka bir eve taşındılar, ve küçük çocuk başka bir okula gitmek zorunda kaldı. Bu okul diğer okuldan bile büyüktü ve dışarıdan sınıfa açılan bir kapısı yoktu. Bu okulun koca basamakları tırmanıp, uzun bir koridordan yürüyüp, sınıfına gidiyordu. Okulun ilk günü geldi. Öğretmen “Bugün bir resim yapacağız” dedi. “Güzel!” diye düşündü küçük çocuk ve ona ne yapması gerektiğini söylemesi için bekledi öğretmenini. Ama öğretmen hiçbir şey söylemedi. Sadece sınıfta dolaştı. Küçük çocuğun yanına gelince sordu: “Resim çizmek istemiyor musun?”. “Evet,” dedi küçük çocuk. “Ne çizeceğiz?” diye sordu. “Sen yapana kadar bilemem,” dedi öğretmen. “Nasıl yapmalıyım?” diye sordu küçük çocuk. “Neden soruyorsun, istediğin gibi yap” dedi öğretmen. “İstediğim renkte mi?” diye sordu küçük çocuk. “İstediğin renkte” dedi öğretmen. “Eğer herkes aynı resmi yapsaydı, ve aynı renkleri kullansaydı, kimin ne yaptığını, nasıl anlarım sonra?”. “Bilmiyorum” dedi küçük çocuk, ve sonra yeşil saplı kırmızı bir çiçek yapmaya başladı. Helen E.Buckley’nin öyküleştirdiği bu olayda çocuklarımızın yaratıcılığının özgürlüğünün nasıl körelttiğimizi görüyoruz. Eğitimin ve eğiticilerin asıl görevi çocukların hayallerini köreltmek değil, onların içindeki cevheri keşfedip geliştirmektir. Çocuklarımıza hayal kurmayı öğretelim. Çünkü hayatın anlamını onlar oluşturuyor. Hepimizin, ama en çok da çocukların hayallere ihtiyacı vardır. Hayal kurma konusunda bizden daha başarılı olan çocuklarımızı hayal dünyalarından koparmamak için öncelikle kendi hayal kurma yetilerimizi canlandırma ve bu yetilerimizi ömrümüzün sonuna kadar ihmal etmemeyi öğrenmeliyiz. Daha 3-4 yaşlarındayken çok ufak hayaller kurdurup o hayallere ulaşmasını sağlamaya başlarsanız. Çocuğunuzun hayatta önüne çıkacak olan problemler karşısında onlarla başsa çıkabilmek için bir umut bir, amacın ne kadar değerli olduğunu öğretmiş olacaksınız. Hayal kurmak bilgiden daha önemlidir. Bir çocuğun hayal gücünü geliştirmek için onun daha fazla oynamasına imkân vereceğiz. Farklı ortamlarla tanıştırmak için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Ebeveyn ve öğretmen arasındaki iletişimi önemseyeceğiz. Problemleri alışılmamış yöntemlerle çözmeye özendireceğiz. Çocuğun doğal merak duygusuna set çekmeyeceğiz.. TV izlemek gibi pasif faaliyetleri sınırlandırmak yararlı olacaktır. Değişim çağındayız. Yaratıcılığa çok ihtiyacımız var Evde sınıfta yaratıcılığını besleyen sanata öncelik verem bir ortam yaratacağız. Onların biyolojimiz sevgimiz, sezgimiz dışında hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Geleceğe umutla bakan özgür düşünen, üreten, yaratıcı çocuklar yetiştirmek istiyorsak onları belirli kalıplara sokmadan yapmalıyız. Yaşamayı ve hayatı öğrenen çocuklara izin verin kendilerini kısıtlamadan ifade edebilsinler Ancak o zaman yaşadığının farkına varabilir ve kendilerinden izler bırakabilirler. Hayaller giderse geriye ne kalır ki. Hayal etmenin gücüne inanan ve hayal gücünün sınırsızlığını keşfetmiş çocuklar ve kişiler olabilmek ümidiyle KAYNAK: Helen BUCKLEY “Çocuk”    
Ekleme Tarihi: 17 Ağustos 2023 - Perşembe

ÇOÇUK VE HAYAL

Çocuğun okuldaki ilk günüydü. Çocuk çok heyecanlıydı, yeni şeyler öğrenmek için sabırsızlanıyordu. Öğretmeni “Bugün bir resim çizeceğiz” dedi. “Güzel!” diye düşündü çocuk. Resim yapmayı severdi. Her tür resmi çizebilirdi. Aslanları ve kaplanları, tavukları ve inekleri, trenleri ve vapurları. Boya kalemlerini çıkardı ve çizmeye başladı çocuk.
Ama öğretmen, “Durun!” dedi; “Başlama vakti şimdi değil!” Sonra herkes ona hazır görünene kadar bekledi. “Şimdi” dedi öğretmen, “Çiçek çizeceğiz.” “Güzel!” diye düşündü çocuk. Çiçek çizmeyi severdi ve pembe ve turuncu ve mavi boya kalemleriyle güzel çiçekler çizmeye başladı.
Ama öğretmen “Durun!” dedi, “Şimdi size çiçeğin nasıl çizildiğini göstereceğim” Yeşil saplı, kırmızı bir çiçek çizdi. “İşte” dedi öğretmen, “Şimdi başlayabilirsiniz”
Çocuk önce öğretmenin çiçeğine, sonra kendisininkine baktı. Kendi çiçeğini öğretmeninkinden daha çok beğenmişti. Ama bunu söylemedi. Resim kağıdının diğer yüzünü çevirmekle yetindi sadece. Ve öğretmenin çiçeğine benzeyen bir çiçek çizdi. Yeşil saplı, kırmızı bir çiçek.
Başka bir gün öğretmeni “Bugün hamurla bir şey yapacağız” dedi. “Güzel!” diye düşündü çocuk. Yılanlar ve kardan adamlar, filler ve fareler, arabalar, ve kamyonlar; çocuk oyun hamurunu çekiştirip mıncıklamaya başladı. Ama öğretmen “Durun!” dedi, “Başlama vakti şimdi değil!” Sonra herkes ona hazır görünene kadar bekledi. “Şimdi” dedi öğretmen, “Bir tabak yapacağız” Çocuk tabak yapmayı severdi. Her boyda ve her şekilde tabaklar yapmaya başladı. Ama öğretmen “Durun!” dedi, “Şimdi size tabağın nasıl yapıldığını göstereceğim” Ve sonra herkese, derin bir tabağın nasıl yapıldığını gösterdi. “İşte” dedi öğretmen, “Şimdi başlayabilirsiniz”
Çocuk önce öğretmenin tabağına, sonra kendisininkine baktı. Kendi tabağını öğretmeninkinden daha çok beğenmişti. Ama bunu söylemedi. Elindeki oyun hamurunu hamur yeniden koca bir topa dönüşene kadar yuvarlamakla yetindi sadece. Ve öğretmeninin tabağına benzeyen bir tabak yaptı. Derin bir tabak.
Aradan çok zaman geçmeden, çocuk beklemeyi öğrendi.

Sonra bir gün küçük çocuk ve ailesi başka bir şehirdeki, başka bir eve taşındılar, ve küçük çocuk başka bir okula gitmek zorunda kaldı.
Bu okul diğer okuldan bile büyüktü ve dışarıdan sınıfa açılan bir kapısı yoktu. Bu okulun koca basamakları tırmanıp, uzun bir koridordan yürüyüp, sınıfına gidiyordu. Okulun ilk günü geldi.
Öğretmen “Bugün bir resim yapacağız” dedi. “Güzel!” diye düşündü küçük çocuk ve ona ne yapması gerektiğini söylemesi için bekledi öğretmenini.
Ama öğretmen hiçbir şey söylemedi. Sadece sınıfta dolaştı. Küçük çocuğun yanına gelince sordu: “Resim çizmek istemiyor musun?”. “Evet,” dedi küçük çocuk. “Ne çizeceğiz?” diye sordu. “Sen yapana kadar bilemem,” dedi öğretmen. “Nasıl yapmalıyım?” diye sordu küçük çocuk. “Neden soruyorsun, istediğin gibi yap” dedi öğretmen. “İstediğim renkte mi?” diye sordu küçük çocuk. “İstediğin renkte” dedi öğretmen. “Eğer herkes aynı resmi yapsaydı, ve aynı renkleri kullansaydı, kimin ne yaptığını, nasıl anlarım sonra?”. “Bilmiyorum” dedi küçük çocuk, ve sonra yeşil saplı kırmızı bir çiçek yapmaya başladı.

Helen E.Buckley’nin öyküleştirdiği bu olayda çocuklarımızın yaratıcılığının özgürlüğünün nasıl körelttiğimizi görüyoruz. Eğitimin ve eğiticilerin asıl görevi çocukların hayallerini köreltmek değil, onların içindeki cevheri keşfedip geliştirmektir. Çocuklarımıza hayal kurmayı öğretelim. Çünkü hayatın anlamını onlar oluşturuyor. Hepimizin, ama en çok da çocukların hayallere ihtiyacı vardır. Hayal kurma konusunda bizden daha başarılı olan çocuklarımızı hayal dünyalarından koparmamak için öncelikle kendi hayal kurma yetilerimizi canlandırma ve bu yetilerimizi ömrümüzün sonuna kadar ihmal etmemeyi öğrenmeliyiz. Daha 3-4 yaşlarındayken çok ufak hayaller kurdurup o hayallere ulaşmasını sağlamaya başlarsanız. Çocuğunuzun hayatta önüne çıkacak olan problemler karşısında onlarla başsa çıkabilmek için bir umut bir, amacın ne kadar değerli olduğunu öğretmiş olacaksınız. Hayal kurmak bilgiden daha önemlidir. Bir çocuğun hayal gücünü geliştirmek için onun daha fazla oynamasına imkân vereceğiz. Farklı ortamlarla tanıştırmak için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Ebeveyn ve öğretmen arasındaki iletişimi önemseyeceğiz. Problemleri alışılmamış yöntemlerle çözmeye özendireceğiz. Çocuğun doğal merak duygusuna set çekmeyeceğiz.. TV izlemek gibi pasif faaliyetleri sınırlandırmak yararlı olacaktır. Değişim çağındayız. Yaratıcılığa çok ihtiyacımız var Evde sınıfta yaratıcılığını besleyen sanata öncelik verem bir ortam yaratacağız. Onların biyolojimiz sevgimiz, sezgimiz dışında hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Geleceğe umutla bakan özgür düşünen, üreten, yaratıcı çocuklar yetiştirmek istiyorsak onları belirli kalıplara sokmadan yapmalıyız. Yaşamayı ve hayatı öğrenen çocuklara izin verin kendilerini kısıtlamadan ifade edebilsinler Ancak o zaman yaşadığının farkına varabilir ve kendilerinden izler bırakabilirler. Hayaller giderse geriye ne kalır ki. Hayal etmenin gücüne inanan ve hayal gücünün sınırsızlığını keşfetmiş çocuklar ve kişiler olabilmek ümidiyle

KAYNAK: Helen BUCKLEY “Çocuk”


 


 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.