Beni çocuk gelişimci kimliğim ile tanıdınız. Oysa ki ben de bir anneyim. Zorlu geçen hamilelik serüvenimden sonra çocuklarını erken ve mecburi sezeryan ile doğurmuş bir anne…
Çocuklarımızı sosyal medyada paylaşırken ‘’anne olmak zor ama gülüşü yeter’’ şarkısıyla paylaşıyoruz. Birçok anne gerçekten bu sürecin ne kadar zor olduğunun bilincinde çünkü bunu yaşıyor, deneyimliyor.
Çevreden genelde hep baskılara maruz kalıyor. ‘’Aman bir tek sende mi çocuk var, biz de çocuk büyüttük, ne çok biliyorsun sen, bu çocuk üşüyecek çorap giydir, kalın giydirmişsin üzerini soy, hasta edeceksin çocuğu, bir çocuğa bakamıyorsun, çocuk ağlıyor seni istiyor, al şu çocuğu sustur, neden ağlatıyorsun istediğini versene…’’ liste uzar gider.
Hem iyi bir anne olmaya çalışan hem baskılara maruz kalan, hem yetersizlik duygusuyla karşı karşıya kalan annelerin omuzuna yük bindirdikçe bindiriyoruz.
‘’Mükemmel anne’’ yoktur. Mükemmel insan olmadığı gibi… Annelik duygusu diyoruz ve sadece çocuk kadınınmış, anneninmiş gibi davranıyoruz ve sorumluluğunu anneye veriyoruz. Annenin dünyasını ise çocuğundan ibaretmiş gibi algılatıyoruz.
Sevgili anneler bir derin nefes alın ve toplumsal baskıları, dayatmaları kendinizden uzak tutun. Çocuğunuzu sizden iyi kimse tanıyamaz, bilemez, her ne hata yaparsanız yapın çocuğunuz sizden başka bir anne istemeyecektir. Yetersiz hissedebilirsiniz, hissettirilebilirsiniz bu sizin kötü anne olduğunuzu göstermez, süreçte yorulabilirsiniz, dinlenmek isteyebilirsiniz bunun için kendinizi suçlamayın hepimiz yoruluruz ve dinlenmeye ihtiyaç duyarız, nefes almaya ihitiyacımızın olması, kendimize vakit ayırmak istememiz bizi güçlü kılar. Psikolojik olarak rahatlamamızı ve daha verimli olmamızı, daha doğru kararlar alabilmemizi sağlar. Bebeğim küçük sadece onunla vakit geçirmeliyim demeyin, arkadaşlarınızla kahve molası verin, eşinizden, babasından, çevrenizdeki kişilerden yardım isteyin, bu sizi yetersiz yapmaz.
İş yerinde işveren/işçi, okulda öğretmen, anne-babamızın yanında çocuk, evde ev hanımı, eşimize yoldaş, eşimizin ailesine gelin, çocuklarımıza anne… Birçok rol üstleniyoruz, sırtlanıyoruz, bunların hepsini belki de layıkıyla yerine getirmeye çalışsak da eksik kalıyoruz. Geçen gün 20 saat çalışan robotun bayıldığı videosuna denk geldim. Robot, demirden yapılan robot bile tempoya dayanamamış, olduğu yerde çökmüş. Demek istediğim şey açık ve net, dayanaklılığımız için rollerimizden biraz arınmamız, nefes almamız, kendimizin farkına varmamız şart.
Genelde sosyal medyada birçok direktifle, dayatmalarla karşı karşıyayız, şöyle yapın, böyle yapmayın, çocuğunuzu sevindirecek 3 şey, 5 şey… Hep karşımıza bir şeyler çıkmakta, bizler de hep iyi olsun, yapalım diye birçok şeyi deneyip yapmaktayız. Bizler yönlendirmelerimizi yapın/yapmayın şekilde veriyoruz, bilgi kirliliği de etrafta çok fazla olmakla birlikte neye inanacağınızı, ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. Sizlerden ricam lütfen gelişim dönemlerine hakim olun, anneliğin sadece fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamakla bitmediğini aynı zamanda çocuğumuza eğitici, öğretici rolünü üstlendiğimizi, onları hayata hazırladığımızı unutmayalım. Gelişiminde akranlarına oranla gerilik olduğunu düşündüğünüzde bunları çocuklarınızla paylaşmayın, özgüven yetersizliğine neden olmayın, gerekirse uzmandan yardım destek alın, bazen büyüklerimiz olur öyle şeyler derler ve kritik dönemi kaçırmanıza neden olurlar. Unutmayalım ki; çocuklarımızı en iyi biz tanırız ve iç güdülerimiz bize yanlış giden bir şeyler olduğunu söyler. Siz kendi içinize dönün bakın.
Çocuk yetiştirirken regülasyonunuz, motivasyonunuz bol olsun, sağlıcakla kalın. Sadece bugün değil, her gün bizim günümüz ve bizler çok özeliz bunu kesinlikle unutmayalım.
Simge Çelik Korkmaz