Yetinmeyi bilir misin?
Ne kadar güzel herkes işçinin, emekçinin farkında...
Herkes günün anlam ve önemini yemiş, yutmuş durumda...
Şöyle tüm gün sosyal medyayı inceledim, o kadar güzel fotoğraf ve yazılarla anlatılmış ki 1 Mayıs İşçi Bayramı hayran kaldım. Yalnız dikkatimi çeken ufak tefek ayrıntılar mevcut...
Herkes o kadar hak sahibi ki, herkes o kadar işçi ki sanki kimse işveren değil gibi...
Din, dil, ırk, mezhep, köken ayırt etmeksizin herkes işçinin emeğini veriyormuş gibi... Oysa günlük hayata baktığımızda o Afgan, o Suriyeli vb. gibi birçok ötekileştirmeyle düşük ücretle çalıştırılmak istenen, sigortası yapılmadan sırf ihtiyacı var diye daha uzun saatler çalıştırılan veya "işçinin alın teri kurumadan emeğinin karşılığını vereceksin" lafını duymamış gibi davranan, amaan çocuk işçi zaten, eline bir iki kuruş veririm, biter, gider, bir de kızdım mı, iki tokat çektim mi kendine gelir diyen o kadar çok işverenimiz var ki...
Çocukların zaten çocuklukları çalınmışken, belki de fiziksel gelişimleri bu çalışma şartlarında bozulacakken, bir de o çocukların ruhsal açıdan ordan oraya sürükleyen birçok durum varken, sırf çalışmak zorunda oldukları için ezilen, hakları verilmeyen birçok çocuktan bahsediyorum...
Birçok çocuk? 2019'da yapılan araştırmaya göre yaklaşık 17 milyon olduğu düşünülen çocuk işçi... Birçok derken ne kadar az düşünüyoruz oysaki öyle değil mi? Kayıtlarda ise 720 bin çocuk işçi görünmekte...
İşverenlere yüzeysel olarak değindik diyelim peki ülkemizde çalışan çocuklara yönelik düzenlemeler mevcutken, haklar biliniyorken bu haklar ne kadar korunmakta ya da uygulanmakta???
Ailelerin çocuklarını küçük yaşta çalışmak zorunda bırakmasını önleyici düzenlemeler, çocukların yaşlarına uygun şartlarda ve işlerde çalıştırılması, aileye uygun ekonomik şartların sağlanamaması, çocukların aile, akran, sosyal yaşamının hatta ve hatta eğitim hayatının kötü etkilenmesi, düzenli sağlık kontrolünden geçmemeleri, düşük ücretle çalıştırılmaları, kazandıkları parada çoğu zaman hak sahibi bile olamamaları, sigortasız çalıştırılmaları, yetersiz beslenmeleri, çocuklarda yarattığı psikolojik problemler, çoğu zaman istismara maruz kalmaları gibi uzayıp gidecek birçok duygusal sorunları varken hangisi ne kadar kontrol altında tutulmakta?
Sahi yetinmeyi bilir misin insanoğlu? Hak savunurken klavye şövalyeciliği mi yapıyorsun sadece?
Hani tüm çocuklar eşit haklara sahipti? Hani bizler önceliği çocuklara verecektik de geleceğimiz refah içerisinde olacaktı? Ne zaman ki kesemizi düşündük, ne zaman ki sadece kendi refahımızı düşündük işte o zaman geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımıza, ülkemize ihanet ettik...