İnsan yaşamı süreci, doğumdan ölüme kadar bebeklik, okul öncesi, okul dönemi, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerini kapsar. Yaşam dönemlerinin gelişim alanında görülen ortak özellikleri bildiğimiz takdirde, normal gelişim sınırları dışında görülen özellikler çocuğu farklı kılmaktadır. Gelişim nedeninin farklılıkları doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası diye üçe ayrılmıştır.
Gelişim yönünden farklılık gösteren bireylere günümüzde; özürlü, engelli, öğrenme farklılığı gibi birçok isimle nitelendirilmekte. Ben özel gereksinimli bireyler demeyi daha uygun buluyorum. Kısaca özel gereksinimli bireyler; fiziksel, zihinsel, iletişimsel, sosyal ve duygusal gelişimindeki özellikler nedeniyle normal gelişimden farklılık gösteren ve normal eğitimden faydalanamayan veya kısmen yararlanan bireylerdir. Özel eğitimde erken tanı çok önemlidir. Çocuklarımızın gelişim dönemleri hakkında bilgi sahibi olduğumuzda çoğu zaman bizlerin bile farkedebileceği şekilde bize ipuçları vermektedirler. Unutmamamız gereken her çocuğun eğitim hakkının olduğu, erken tanının önemli olduğu, onlar için uygun çevre sağlanması, bireysel yaklaşımda bulunmamız, sürekliliği bıkmadan, usanmadan devam ettirmemiz gibi temel ilkelerinin olduğu ve bu aşamaların hepsinin sabırla, ilgiyle, onların ayrı gelişimleri olduğunu bilerek yaklaşımlarımızı onlara göre düzenlememiz gerektiğidir.
Pandemiden önce alışveriş merkezinin yemek bölümünde denk geldiğim bir olayı paylaşmak istiyorum, anne ile özel gereksinimi olan evladı olduğunu düşündüğüm çocuk masada yemek yiyorlar, özel gereksinimli çocuğun ağzından yemek parçaları dökülüyor ve kas gelişimi her halinden zayıf olduğu görülen çocuk ağız kaslarını da yeteri kadar kullanamamakta, kol kasları eridiği için kollarını kontrol edemeyip sağa sola çarparak masadakileri devirmekte, yüksek sesle anlamsız sesler çıkarmakta, anne ise hem çocuğunu doyurmaya çalışmakta, hem etrafı toplamakta, hem kendi karnını doyurmak için bir yandan atıştırıp bir yandan da çevredekilere mahçup olan gözlerle bakıp gözleriyle af dilemekte... Bu sırada iki genç kız ellerinde yemek tepsisi ile masa aramakta, etraf kalabalık boş olan masa tahmin ettiğiniz gibi baş kahramanlarımızın karşısındaki masa... Bir müddet ayakta durup tereddüt ettiler, ne yapacaklarını bilemediler, ayakta durup kahramanlarımıza bakıp konuştular, bir dakika oturup tepsiyi alıp geri gittiler, ben de hem üzgünüm, hem de elimde tepsi neyse oh en azından yer bana kaldı diyorum içten içe, masaya ben kuruldum, başladım bir güzel karnımı doyurmaya, kafamı bir kaldırdım çocuk bana bakıyor, normalde göz teması kuramadıklarını biliyorum, bence bana bakıyor, çağıran gözlerle gözlerime veya ben öyle hissediyorum, birkaç saniye bakıştıktan sonra anlamsız kelimeler çıkardı, gülümseyerek gözlerimi kırptım, annenin dikkatini çekti o sırada, sizi çağırıyor, sevdi sizi dedi, bir müddet masalarında oturup sohbet ettim, anne dertli... Dışarı çıkamamaktan yakınıyor, dışlanmaktan yakınıyor, eleştirel gözlerle bakılmak rahatsızlık veriyor, çocuğu için birşey yapamadığını yetersiz kaldığını, kendine bir şey olsa çocuğuna ne olacağı gibi endişelerinden bahsediyor, belli ki konuşmaya, anlatmaya ihtiyacı var... Dinledim, ona da iyi geldi bana da...
Ülkemizde özel gereksinimli birey olmak çok zor, trafik bile çoğu zaman buna müsait değil. Bir sürü yasal düzenleme mevcut olmakla birlikte, yetersizliklerimiz de bu konuda çok fazla. Mesela erken tanı, erken başlama önemli diyoruz ama MEB'e bağlı resmi özel eğitim kurumları 0-4 yaş döneminde engelli çocukların eğitimlerini sağlayacak donanıma henüz sahip değil. Süreklilik esastır diyoruz, her özel gereksinimli bireye yaklaşım farklı olmalıdır diyoruz ama MEB'e bağlı kurumlar saatlik uygulama yerine tam gün veya yarım gün eğitim sağlıyorlar, bazı özel gereksinimli çocukların tam ihtiyacı bu koşullarda sağlanamamakta, bu bireylerin akademik becerilerinden çok temel yaşam becerilerini kazanabilmesi ve toplum içinde kendi bakımını yapabilmesi gibi beceriler daha önem taşımaktayken ve kaynaştırma eğitimi önemli iken çoğu zaman normal eğitim gören bireylerin velileri sınıflarında kaynaştırma öğrencisi istememektedir. Dışlanmakta, ötekileştirilmekte ve diğer çocukların zorbalıklarına maruz kalmaktadırlar. Özel gereksinimli bireylerimizin ve ailelerinin bu kadar sorunları varken, uğraşları, hayat yorgunlukları varken bir de toplumsal dışlanmayla uğraşmaları onlar açısından daha büyük bir yıkım haline gelmektedir.
Bu kadar yazdım da ne anlaşıldı? Bilgi verdim de noldu? Ne anladın? Arkadaş, abim, ablam, kardeşim, amcam, teyzem, güzel yurdumun güzel insanları, merak etmeyin özel gereksinimli bireylerimiz çocuklarımızı veya bizi yiyecek değillerdir, çocuklarımıza veya bizlere bulaştıracak hastalıkları yoktur, geneli saf sevgi verir, yeterki sevgiyle, ilgiyle yaklaşmayı ve onları anlamayı bilelim... Çocuklarınızı uzaklaştırmayın, farklılıklara saygı duymayı öğretin, içlerinde merhamet duygusuyla yardım edebilmelerini öğretin, önce siz yapın, sonra onlar, güzelleşsin dünyalar...
Hem biliyor musunuz? Normal gelişim gösteren bireylerin anneleri "Allah'ım çocuğumun ölümünü bana gösterme, ondan önce öleyim" diye dua ederken; özel gereksinimli bireylerin anneleri " Allah'ım bana bir şey olursa ona kim bakacak, ondan önce bana bir şey olmasın" diye dua eder...
Nasıl büyük ikilem, nasıl büyük yara...
Yaralara yara açmaktansa, merhem olalım...
Simge Çelik Korkmaz