30 Ağustos günü Harbiyeden mezun olan Türk Yurdu ve Türk Devletini canları pahasına korumak için eğitilen her biri birer kahraman olan Teğmenlerimiz kılıçlarını çektiler ve hep bir ağızdan şu andı içtiler;
“Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır.
Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız.
Şerefimizle doğduk şerefimizle yaşayacağız.
Ne mutlu Türküm diyene! “
İşte bu andı içen Şerefli Türk Subayları ardından gür bir sesle işgal kuvvetleri donanması İstanbul’da cirit atarken manda ve himayeyi kabul etmeyen ve bu uğurda çıkan idam fermanına aldırış etmeden “ GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER” diyerek umutsuz yüreklere umut olan ve “BEN SİZE SAVAŞMAYI DEĞİL ÖLMEYİ EMREDİYORUM” diyerek bağımsızlık uğruna çetin bir mücadeleye girip bu mücadeleden gencecik bir Türkiye Cumhuriyeti çıkarmayı başaran Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Askerleriyiz diye slogan attılar.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu ve 23 yıldır ülkeyi yöneten ve Cumhuriyetin tüm imkanlarından sınırsızca faydalanan ama ne hikmetse Cumhuriyet ve onun kurucusu ile bir türlü samimi bir bağ kuramayan Siyasal İslamcıların hedefi haline geldiler.
Ve son nokta Sayın Cumhurbaşkanı tarafından konularak bu Cumhuriyet ile hesaplaşmaya yeminli bir avuç siyasal İslamcılara cesaret veren cümleyi kurdu “O kılıçlar kime çekildi, hepsi hesap verecek” diye.
Madem unutuldu O kılıçların kime ya da kimlere çekildiği hatırlatalım o zaman;
Türk yurdunu ellerine aldıkları cetveller ile bölüp parçalamak için yurdun dört bir yanına yayılan şeyhülislam fetvasını almış vampir misali Anadolu’ya üşüşen işgal kuvvetlerine çekildi.
Türkiye Cumhuriyeti’ni bölüp parçalamak için yüz yıldır her yolu deneyen ve denemeye devam eden emperyalizmin uşaklarına çekildi.
Türkiye Cumhuriyeti’ni ve onun kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hedef alarak kurulan Laik, Demokratik Hukuk devleti yerine Ortadoğu’daki hayatı yaşamayı kendilerine şiar edinen ve her geçen gün tehlikeli bir şekilde büyüyüp güçlenen tarikat ve cemaatlere çekildi.
1919 da Samsun’dan İşgal Güçlerine, 40 yıldır ise dış güçlerin maşalığını yapan PKK, DHKPC, İŞİD vs. onlarca eli kanlı terör örgütüne ve belli ki unutuldu ama en son da 15 Temmuz 2016 da ise binlerce defa Devletin içine bu şer odaklarını yuvalandırmaktan vazgeçin uyarılarını dikkate almak yerin ne istediler de vermedik denilen okyanus ötesinin kölelerinin hain kalkışmasında Hain FETÖ’cülere çekildi ne çabuk unuttunuz.
Ama sorunun kılıçları çekmek olmadığı Gazi Mustafa Kemalin askerleriyiz söylemi olduğunu hepiniz biliyorsunuz ve hepimiz biliyoruz.
Peki o Teğmenleri ihraç ettiniz ya Gazi Mustafa Kemalin Askeri olmaktan onur duyan ve vazgeçmeyecek olan milyonlarca Türk Milletinin evladını ne yapacaksınız?
Onları da Türk Yurdunun her köşesine doluşturduğunuz Suriyeli, Afgan İstiklal şairinin de dediği gibi ‘’ kimi Hindu kimi yamyam kimi bilmem ne belaların yerine bizleri mi süreceksiniz bu topraklardan.
Yapmayın etmeyin, bir avuç siyasal İslamcının gönlü olsun diye, birilerine hoş görüneceksiniz diye seksen yedi milyonun özbeöz evlatları, göz bebeklerimiz, umudumuz, geleceğimiz, ellerini kınalayıp kalırsan gazi ölürsen şehit olursun diye mukaddes vatan toprağına emanet ettiğimiz, yeri geldiğinde bu uğurda gencecik bedenlerini yine şairin dediği gibi ‘Bir Hilal Uğruna Ya Rab Ne Güneşler Batıyor’’ diyerek al bayrağa sarılı tabutlarına sarılıp VATAN SAĞOLSUN dediğimiz evlatlarımızın üzerinden ellerinizi çekin ve sakın ha onları siyasi emellerinize kurban etmeye kalkmayın.
Ne Mutlu Türküm Diyene……….
Sinan KARAÇAY
Gazeteci Yazar