Çevrenin canlı öğelerinin hayat aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen, cansız öğelerin üzerinde ise yapısal zararlar meydana getiren ve niteliklerini bozan yabancı maddelerin hava, su ve toprağa yoğun bir şekilde karışması olayına çevre kirliliği denir diyerekten çevre kirliliğinin tanımını yaparak girişimizi yapalım.
Çevre kirliliğini aramızda bilmeyen yoktur ama umursamayan, uygulamayan çoktur diye düşünüyorum.
Teyzelerin ellerindeki şeyi sağa sola bakıp, kimsenin görmediğini düşünüp, kendisinin bile güyya haberi yokmuşçasına elinden düştüğünü düşündürecek tarzda usulca yere bıraktığı çöp varya hani...
Ergenlerimizin "Elime vur da düşürmüş gibi yapayım" diyerekten elinden bıraktığı çöpler, sonra da bir şey olmamış gibi birbirlerine bakıp gülüştüğü...
Ya da erkeklerimizin araçlarının içinde pislik görmemesi için, araç içlerini temizlerken sokağa attıkları...
Büyüklerimizin duyarlı olmadığı hiçbir şeyin küçüklerimizi de etkilemediği, umursamadığı, torunlarına "at işte şu kenara" diye rahatça söyledikleri ve onlara güzelce oynayacakları bir dünya sunmayıp bir de onları kısıtlamaya gittiklerini farketmeksizin "Ay orası mikrop yuvası, bir sürü pislik var, orada oynama çocuğum" dedikleri...
Fabrikalarımızın atıklarının nehirlere, denizlere karışıp, dumanının ise hava ile içimize girip umursamadan (olsun, neticede onlar kazanıyor!) tüm hastalıklara açık hale gelebildiğimiz...
Gençlerimizin öttürmek için taktığı egzozlardan salınan zehirli gazları düşünmeksizin zevk için çevreye bıraktıkları ve bunun farkında, bilincinde olmadıkları aynı zamanda bunun ses kirliliğine de yol açıp insanları rahatsız ettikleri...
Şehirden gelen lağım suyunun nehirlere, denizlere yayılıp, hem tenimize hem midemize karışılmasının önemsenmediği çevremiz varya hani...
Sanki sadece bizimmiş gibi davrandığımız diğer canlıları bile düşünmediğimiz çevremiz...
Bakınca içimizin açılması yerine "Ooff! Nerede oturacağız, sanki şurası biraz daha temiz" diye kendimize yer seçmeye çalışıp, o kirlilikte hiç payımız yokmuş gibi davrandığımız çevremizden bahsediyorum
Hıhh işte bu gün o çevrenin günü...
Payının olmadığını düşünme, "Ben atmıyorum ki yere bir şey" deme. Atana mani olmuyorsan, uyarmıyorsan, yerde gördüğün şeyi kaldırmıyorsan senin de suçun var. Senin de payın var.
Bizler "Temizlik imandan gelir" diye büyütülmüş insanlarız. Bu sadece kişisel veya sadece evimiz mi sizce?
Biz Müslüman ülkede yaşıyoruz diyoruz ama hep tersi davranıyoruz.
"Lanete maruz kalacağınız üç şeyi yapmaktan sakının: pınar başlarına, yol ortasına ve insanların gölgelendiği yerlere abdest bozmayın!" (Ebu Davud, taharet, 14/26; İbn-i Mace, taharet 21)
Burada biraz cinsiyetçilik yapacağım izninizle... Genelde erkeklerimizin bu konuda maşallahı var. Yiğidin malı meydanda olur diye büyütüldükleri için necaset, mikrop, edep, umurlarında olmadan sıkıştıklarını hissettikleri anda her yerde ihtiyaçlarını giderebiliyorlar. Yapmayın yahu!
Peygamberimiz (sav) buyuruyor:
"Kıyamet kopuyor olsa ve birinizin elinde bir fidan bulunsa, kıyamet kopmadan onu dikebilirse bunu hemen yapsın!"
"Rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmak sadakadır"
"Benim için yeryüzü temiz ve namaz kılmaya uygun kılınmıştır."
Niye girdim din konusuna? Ne gereği vardı ki? Ne bileyim galiba bu işler böyle yürüyor. Belki burdan gelirsem azıcık anlaşılır durum dedim. Neticede biz bu tarz yaklaşımlara alışığız toplum olarak...
Madem burdan geldim artık burdan da olayı noktalayıvereyim bari...
"Allah noksanlıklardan münezzehtir, dürüst ve doğru olan kulunu sever, temizdir, temizliği sever, kerem sahibidir, iyiliği sever. Cömerttir, cömertliği sever. Çevrenizi temiz tutun, Yahudilere benzemeyin."(Et-Tac, 3, 162)
Eee hadi o zaman benden bu kadar…
Simge Çelik Korkmaz