Sinan Karaçay
Köşe Yazarı
Sinan Karaçay
 

KAŞARA VERDİĞİMİZ DEĞERİ YAZARA VERMİYORUZ

Son dönemlerde sıklaşan memleket tanıtım günleri tüm hızıyla devam etmekte belirlenen bir etkinlik alanında birçok etkinlik alanı dolduran misafirlerin dikkatine sunulmakta ve bu yolla bir memleketin kültürüne, ürettiği ürünlere ve o memleketin değerlerine yeni bir pencere açılmaya çalışılıyor. Bu etkinliklerde genel de kültür konusu temel vurgu olurken kültüre dair en büyük görev de o bölgenin yazarlarına, şairlerine ve ressamlarına düşmektedir. Tüm tanıtımlarda gururla adları yazılan ve halk ile buluşacaklar diye en güzel cümleler ile ilan edilen bu kültür elçilerine de adına stant denilen bir masa bir sandalye ve bir kartona yazılmış adları verilerek organizasyon sahipleri görevlerini yerine getirmiş oluyorlar. Etkinlik başlar millet alanlara akın eder, siyasiler protokoldeki yerlerini alır oysa amaç halk ile iç içe olmaktır ama protokolün büyülü havası onları her seferinde cezbeder ve nedense afişlerin olmazsa olmazı kültürün ağır yükünü sırtlayan yazarlar ve şairler ya çok az insanın aklına gelir ya şöyle geçerken sanki tanrı dağlarının üzerinden geçen bir kafilenin dağın eteğindeki çobanları selamladığı gibi uzaktan bir el sallanır genelde de pek kimse dikkate bile almaz. Aylarca emek vererek bilgi fikir ve birikimlerini kâğıda döken yazarlar ve şairler eserlerini paylaşmak emeklerine ufak da olsa bir karşılık alabilmek adına kurdukları stantlarda kar, yağmur ve soğuk demeden kitaplarını okuyucular ile buluşturmak adına günlerce o etkinlik alanına gider. Onlar gitmesine gider de nedense milletimizin ekseriyeti kaşar reyonlarına, çeçil reyonlarına salam, sucuk, kavurma, kaz, bal veya türlü ürünlerin önünde adeta sıraya girer de onlarca ay emek vererek insanlar için yazıp çizenlere yokmuş muamelesi yaparlar. Kilosuna yüz TL verdikleri kaşarı sarıp sarmalar evlerine alıp götürürler de o kaşarın dörtte bir fiyatına satılan kitapları ya ellerine alıp bir sağa bir sola çevirip dönüşte geleceğim yalanını söylerler ya da hiç bu yalana bile gerek görmeden bunca emeği görmezden gelirler. Yani üç kere kahvaltı sofrasında yenilince biten kaşarlar kadar değeri olmaz bir eser için aylarca yıllarca emek veren aydınların yazarların yazdıklarının. Her reyonda birbirinin aynısı olan kaşarların reyonlarını tek, tek ziyaret edip neredeyse tüm etkinliğe ayrılan zamanının tamamına yakınını kaşarlara ayıran milletimiz iş bir kenara dizilmiş kültür emekçisi yazarlarımıza destek vermeye gelince kaşara verdikleri değerinin onda birini bile vermezler maalesef. Tabi kaşara verdiği değerin onda birini yazarına vermeyen bir milletin her fırsatta kültürden bahsedip uzun uzadıya kültür nutukları atması da ayrı bir ironi ve insanın yüreğini yakıp kavuran ayrı üzüntü vesilesi olsa gerek. Bir de bir zahmet stantlara gelen ve ancak kendi siyasal görüşünden ya da ilçesinden köyünden olan yazarların bir tek kitabına beş adet kitabın ücretini böbürlenerek öderken yan taraftaki yazarların da birer kültür emekçisi olduğunun unutarak onlara bir baş selamı vererek geçmesi de ayrı bir durum. Oysa bir kitaba beş kitap bedeli ödeyene kadar beş ayrı yazardan birer kitap alsalar belki de bu kültürün sessiz ve bir kenarda kendi mücadelesini veren yazarlara katkı vermiş olurlar aslında. Hal böyle olunca yazmanın hele yazdıklarını kitap haline getirmenin zorlukları ile boğuşan yazarlarımız ve şairlerimiz bir de iki dilim kaşardan daha az ilgi görünce ve kaşar ile yazar arasındaki tercih kaşardan yana kullanılınca zamanla yazmaktan soğumakta ve tüm yazma ve güçlerini ve kudretini kaybetmektedir. Gelin kaşar ile yazar arasındaki tercihlerinizi bundan sonra yazar için yapalım ne dersiniz?   Sinan KARAÇAY Gazeteci Yazar                     .
Ekleme Tarihi: 09 Şubat 2022 - Çarşamba

KAŞARA VERDİĞİMİZ DEĞERİ YAZARA VERMİYORUZ

Son dönemlerde sıklaşan memleket tanıtım günleri tüm hızıyla devam etmekte belirlenen bir etkinlik alanında birçok etkinlik alanı dolduran misafirlerin dikkatine sunulmakta ve bu yolla bir memleketin kültürüne, ürettiği ürünlere ve o memleketin değerlerine yeni bir pencere açılmaya çalışılıyor.

Bu etkinliklerde genel de kültür konusu temel vurgu olurken kültüre dair en büyük görev de o bölgenin yazarlarına, şairlerine ve ressamlarına düşmektedir. Tüm tanıtımlarda gururla adları yazılan ve halk ile buluşacaklar diye en güzel cümleler ile ilan edilen bu kültür elçilerine de adına stant denilen bir masa bir sandalye ve bir kartona yazılmış adları verilerek organizasyon sahipleri görevlerini yerine getirmiş oluyorlar.

Etkinlik başlar millet alanlara akın eder, siyasiler protokoldeki yerlerini alır oysa amaç halk ile iç içe olmaktır ama protokolün büyülü havası onları her seferinde cezbeder ve nedense afişlerin olmazsa olmazı kültürün ağır yükünü sırtlayan yazarlar ve şairler ya çok az insanın aklına gelir ya şöyle geçerken sanki tanrı dağlarının üzerinden geçen bir kafilenin dağın eteğindeki çobanları selamladığı gibi uzaktan bir el sallanır genelde de pek kimse dikkate bile almaz.

Aylarca emek vererek bilgi fikir ve birikimlerini kâğıda döken yazarlar ve şairler eserlerini paylaşmak emeklerine ufak da olsa bir karşılık alabilmek adına kurdukları stantlarda kar, yağmur ve soğuk demeden kitaplarını okuyucular ile buluşturmak adına günlerce o etkinlik alanına gider.

Onlar gitmesine gider de nedense milletimizin ekseriyeti kaşar reyonlarına, çeçil reyonlarına salam, sucuk, kavurma, kaz, bal veya türlü ürünlerin önünde adeta sıraya girer de onlarca ay emek vererek insanlar için yazıp çizenlere yokmuş muamelesi yaparlar.

Kilosuna yüz TL verdikleri kaşarı sarıp sarmalar evlerine alıp götürürler de o kaşarın dörtte bir fiyatına satılan kitapları ya ellerine alıp bir sağa bir sola çevirip dönüşte geleceğim yalanını söylerler ya da hiç bu yalana bile gerek görmeden bunca emeği görmezden gelirler.

Yani üç kere kahvaltı sofrasında yenilince biten kaşarlar kadar değeri olmaz bir eser için aylarca yıllarca emek veren aydınların yazarların yazdıklarının.

Her reyonda birbirinin aynısı olan kaşarların reyonlarını tek, tek ziyaret edip neredeyse tüm etkinliğe ayrılan zamanının tamamına yakınını kaşarlara ayıran milletimiz iş bir kenara dizilmiş kültür emekçisi yazarlarımıza destek vermeye gelince kaşara verdikleri değerinin onda birini bile vermezler maalesef.

Tabi kaşara verdiği değerin onda birini yazarına vermeyen bir milletin her fırsatta kültürden bahsedip uzun uzadıya kültür nutukları atması da ayrı bir ironi ve insanın yüreğini yakıp kavuran ayrı üzüntü vesilesi olsa gerek.

Bir de bir zahmet stantlara gelen ve ancak kendi siyasal görüşünden ya da ilçesinden köyünden olan yazarların bir tek kitabına beş adet kitabın ücretini böbürlenerek öderken yan taraftaki yazarların da birer kültür emekçisi olduğunun unutarak onlara bir baş selamı vererek geçmesi de ayrı bir durum. Oysa bir kitaba beş kitap bedeli ödeyene kadar beş ayrı yazardan birer kitap alsalar belki de bu kültürün sessiz ve bir kenarda kendi mücadelesini veren yazarlara katkı vermiş olurlar aslında.

Hal böyle olunca yazmanın hele yazdıklarını kitap haline getirmenin zorlukları ile boğuşan yazarlarımız ve şairlerimiz bir de iki dilim kaşardan daha az ilgi görünce ve kaşar ile yazar arasındaki tercih kaşardan yana kullanılınca zamanla yazmaktan soğumakta ve tüm yazma ve güçlerini ve kudretini kaybetmektedir.

Gelin kaşar ile yazar arasındaki tercihlerinizi bundan sonra yazar için yapalım ne dersiniz?

 

Sinan KARAÇAY

Gazeteci Yazar            

 

 

 

 

.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.