‘’ Ben 26 yıllık evliyim. Bana çocuğum dedi ki; 'Biz neden pazar göremiyoruz, bakkala gidip de bir peynir, bir süt, bir sucuk niye alıp da yiyemiyoruz.' Çünkü yetmiyor bize asgari ücret. Dedim, 'alamıyoruz.' Bunu komisyondaki kişilerle de paylaştım; eşim bunu duymuş olacak ki 26 yıllık evliyim, ilk aldığım evlilik yüzüğü ile ilk aldığım küpeyi vererek 'Bunu bozduralım, evimize bir şeyler alalım' ve ben eşimin ziynet eşyasını bozdurup çocuğumun boğazından bir şeyler geçirdim. Normalde benim eşime bir şeyler almam gerekirken eşimin elindeki son hazinesini alıp bozdurmak zorunda kaldım. Bir baba için bu utanç verici.’’
Yukarıdaki beyanlar 2024 yılı asgari ücret komisyonuna davet edilen dört asgari ücretle çalışan işçimizden iki tanesinin komisyondaki sözleri.
Şimdi gelin her yaptıkları üç konuşmandan ikisinde referans olarak gösterilen İslam’ın adaleti ile nam salan halifesi Hz. Ömer şöyle buyurmuştur: "Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamı, hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu, Gelir de adl-i ilâhi Ömer'den sorar onu!"
Ey Hz. Ömer’in ayak izlerini takip ettiğini iddia eden ve bu iddia yüzünden toplumdan iltifat gören ahali yukarıda bu topraklarda alın teri ile ekmeğini kazanan işçinin düştüğü durum ortada ve şimdi sorarım size bu adaletsizliğin bu zulmün hesabını kim verecek?
Dicle’nin kenarına ne hacet ülkenin tam orta yerinde baş şehirde üstelik makam-ı âli de iki garip sizlere utana sıkıla hallerini arz etmişler üstelik bu perişan hal sadece onların değil onlar gibi aynı dertlere düçar olan 12-13 milyon ahalinin her ne kadar hadleri olmasa da zatınızın yönettiği devletteki perişanlıklarının sessiz feryadıdır sultanım.
Bu durumda nerede Ömer’in adaleti ? Hani Saraylara sığmayan, tasarrufu muhterem itibarınızdan zafiyet sayan zat-ı şahanelerinizin şaşamaz adaleti?
Affet ey Ömer ne hakkımızı koruyabildik ne de ADALET denince akıllara gelen senin o güzel namını, hepsini elimizden aldılar üstelik elimizden alınırken hakkımız ve o muhterem namınız biz ayakta alkışladık elimizde, avucumuzda ve kalbimizde ne varsa alıp gidenleri affet bizi olur mu?
Sinan KARAÇAY
Gazeteci Yazar