Parasal değer, satılıp alınabilir olan mal ve hizmetlerin el değiştirebilmesi için gerekli olan ölçü birimini temsil eden değerdir. Yani satılabilen ve alınabilen şeylerin parasal olarak bedelleri belirlenebilir.  Ancak gerçek manada dilde değil yürekte olan manevi değerler için parasal bir değer asla biçilemez eğer birileri buna değer biçiyorsa o kişiler için bu değerlere en ufak sevgisi ve hürmeti yok demektir. Son zamanlarda Türkiye Cumhuriyeti toprakları içerisinde 250.000 ABD doları tutarında bir mülk alan kişiye adeta Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı promosyonmuş gibi evin yanında bir de vatandaşlık veriyoruz kabilinden veriliyordu. Geçen gün yapılan düzenleme ile bu promosyondan faydalanmak için bedel 400.000 ABD dolarına çıkartıldı. Hatta ‘’Türk Vatandaşlığı para ile satılamaz’’ diyenleri popülist söylemde bulunmakla itham edip bu cümlenin ardına işi matematik hesabına döküp keşke her sene bir milyon kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsa diyerek kişi sayısı ile vatandaşlık bedelini çarpıp ekonomimize büyük bir katkı diye kendince büyük milletine ve milliyetine gerçekten sevdalı olanlar için ise küçük olan hesapları yapanlar bile oldu. Bu konuya dair çok çeşitli karşıt ya da yandaş yorumlar yapılınca toplumda kendini büyük bir onurla Türk Milliyetçisi diye adlandıran bu memleketin bir evladı olarak konuya dair bana da birkaç kelam etme hakkı doğdu diye düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını satışa konu bir mal veya hizmet olarak sunmak kimin aklına gelmiş ise ya da bunu kimler önermişse benim ve birçokları için halen mukaddes olan bu duyguyu satışa konu mal ya da hizmet yapanlara iki cihanda hakkımı helal etmiyorum. Dünya üzerinde paranın satın alamayacağı bazı şeyler vardır şeref gibi namus gibi işte Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı da bizim için şereftir ve namustur ve asla satılık değildir.   Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için bir bedel biçmenin en başında ne kadar abes ile iştigal olduğunu söylemiştim buna rağmen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına bedel biçen sözüm ona yerli ve millilerin otoyol ve köprü ihalelerinde olduğu gibi yerli ve milli parayı dikkate almadan Amerikan doları ile bedel belirlemesi de üzerinde ayrıca düşünülmesi, üzünülmesi hatta kahrolunması gereken bir konu bunu belirleyenleri de ilahi adalete şikâyet ediyorum.   Bir diğer kahrolunması gereken konu iki tane 2,5 Litrelik kolanın yanına konularak bantlandığı teneke tepsi gibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının bir promosyon ürünü haline getirilmiş olması üstelik bunun kanun ve kararnameler ile resmiyete dökülerek dünyaya ilan edilmesidir ki bu bir devletin kendini düşürebileceği en kötü durum en onur kırıcı haldir diye düşünüyorum. Yani sözün özü değerli dostlar her seferinde öve, öve bitiremediğimiz şanlı tarihimiz ve binlerce yıllık medeniyetimiz, resmi geçitler ile kutladığımız, Sakarya’mız, Dumlupınar’ımız, Afyon Kocatepe’miz, Çanakkale’miz var ya hani bizim işte bunlar ve bunlar gibi nice kanla ve gözyaşı ile yazılan kahramanlık destanlarımız ile sahip olduğumu Türkiye Cumhuriyeti Kimliğimizin satışa çıkması hatta satışa çıkan bir malın yanına promosyon olarak konulması benim canımı yakıyor ve bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu acz içindeki durumu kabul etmediğimi alenen beyan ediyorum. Ben kabul etmiyorum da yerli ve milliyiz diye iktidara ABD ‘nin desteği ile gelenler ile her koşulda kayıtsız şartsız onlara desteği bir vatan borcu olarak görüp verenler kabul de ediyor sinelerine de çekebiliyor anlaşılan. Herkes kendine yakışanı yapıyor bende bu şanlı bayrak bu toprakların üzerinde dalgalansın diye şehit olan Kasımoğlu Hasan Ağa’nın torunu olarak kendime yakışanı yapıyor dedemin kanı ile bana verilen vatandaşlığıma değer biçemiyor, satılmasını istemiyor hele onun promosyon malzemesi olmasına asla ve asla rıza göstermiyor gösterenleri de yüce Rabbime havale ediyorum.   Sinan KARAÇAY Gazeteci Yazar