2002 yılında yapılan genel seçimde tek başına iktidara gelen AK Parti her ne kadar “Biz liberal muhafazakar bir partiyiz” dese de varlığını daha çok dini referanslar üzerine inşa ettiği hemen herkes tarafından kabul edilen bir gerçek.
İktidarının ilk döneminde diğer iktidarın hayata geçirdiği yapılanma dolayısı ile parlak zamanlar geçiren AK Parti sonralarda işler kötüye gittiğinde sürekli dini argümanları kullanmaya başladı.
Olumsuzluk içeren her koşulda bir şekilde dini argümanlar kullanan AK Parti’de faizlerin hangi noktada olacağı ile ilgili süreçte “-Nas var sana bana ne oluyor.?” şeklindeki ifade bu söylemlerin tavan yaptığı an olarak biliniyor.
İşler iyi giderken hiç kimse bu tür söylemlerin iyi yada kötü olduğu ile ilgilenmez, ancak işlerin sarpa sardığı anlarda kullandığınız her dini söylem bir anda sizi sıkıntılı sürece sokabiliyor.
Almanya’da bilindiği gibi milyonlarca vatandaşımız yaşıyor, Bizim vatandaşlarımız Müslüman, Almanlar ise hristiyan, ancak Almanya’da yaşayan milyonlarca Müslüman vatandaşımız “-Biz Müslümanız yaşadığımız yer hristiyan o halde burada durmak bize yakışmaz çıkalım kendi memleketimize gidelim kalan hayatımızı orada devam ettirelim” diye asla düşünmüyor.
Zira Almanya’da da dünyanın başka ülkelerinde de insanlar önce emeklerinin karşılığını almak sonrada rahat bir hayat yaşamak istiyor ve “Herkesin inancı kendisine” şeklinde bir yorum ile yoluna devam ediyor.
Bundan 30 yıl 40 yıl önce dini argümanlar ve islami söylemler bu kadar fazla bir şekilde hayatımızın içerisinde değildi, O dönemlerde iktidara gelen siyasi partiler elden geldiği kadar siyaseti camiden-okuldan ve kışladan uzak tutmaya özen gösterirlerdi.
O dönemlerde din adamlarına olağanüstü saygı gösterilir, dini söylemler üzerinden söz veren birisinden senet-sepet vs. istenmezdi.
Ancak geldiğimiz noktada var olan tüm dini değerlerin ve söylemlerin ulu orta kullanılması bu ifadeleri kullananlarında yanlış üzerine yanlış yapması kutsal değerlerimizin nerede ise tamamını büyük oranda değersizleştirdi.
Dünyanın tüm ülkelerinde başta ekonomi olmak üzere tüm yönetim modellerinde belli kurallar var, ülkelerin dili, dini, yaşantısı ayrı olsa da tamamı bu kurallara uymak zorunda kalıyor, uymayanlar zorlanıyor.
Vatandaştan fedakarlık isterken kendisi uymayan bir sistemde işi getirip dini söylemlere dayandırmak belli bir zaman işe yarayabilir, ancak günümüzde var olan iletişim teknolojisi dolayısı ile uzağımızdaki yakınımızdaki tüm ülkelerde yaşayan insanların yüksek yaşam düzeyini görenler söz konusu dini söylemleri artık tebessüm ederek karşılıyorlar.
-Hepimiz Müslümanız,
-Hepimiz Allah’a inanıyoruz
-Hepimiz aynı peygamberin ümmetiyiz
Allah’ın yarattığı bir kul olarak tek talebimiz daha iyi bir hayat.