Enflasyon kavramı konusunda genel kabul gören bir tanım yapılamamış olsa da enflasyon; sürekli fiyat artışı veya paranın sürekli değer kaybetmesi, bir başka tanıma göre ise fiyatların sürekli artması, ekonomik düzenin işleyişinde bir aksama, bir istikrarsızlıktır.
Enflasyonun başlı başına bir sorun olması enflasyon oranının artış şiddetine bağlıdır. Yıllık yüzde 1-3’lük bir fiyat artışı, ülke için bir sorun olmaz; hatta ülke ekonomisi için yararlı bile olur. Oysa enflasyon Türkiye’de en önemli ekonomik sorunlardan biri olmuştur. 1970'li yıllarda dünyada yaşanan iki büyük petrol krizleri nedeniyle enflasyon ciddi oranlarda yükseldi. 1976'da %15 olan enflasyon 1979'da %81'e, 1980'de %115'ye kadar yükseldi 1980 yılında %115,6 düzeyindeki enflasyon 1982 yılı sonunda %21,9'a kadar geriledi.
1990’lı yıllar boyunca yüksek enflasyon devam etmiştir. 1994 yılı sonunda enflasyon üç basamaklı olarak %125,49'a yükseldi. Sonra uygulanan ekonomi programları ile yıllık enflasyon 1997'de yüzde 91'e. 1998 yılı sonunda yıllık enflasyon yüzde 54'e düştü.
2000-2004 yılları arası dönemi Merkez Bankası tarafından örtük enflasyon hedefleme dönemi olarak tanımlanır. Bu yıllar arasında gerçekleşen enflasyon oranı açıklanmamıştır.
3 Kasım 2002’de yapılan Genel Seçiminde yeni kurulan AK Parti, iktidar oldu ve son 22 yıldır ülke AKP tarafından yönetilmektedir. AKP 2002 de iktidara geldi ama 2005 yılından itibaren enflasyon rakamları yeniden açıklanmaya başlandı. 2005-2016 yılları arasında en düşük yüzde 6,16 (2012) ile en yüksek yüzde 10,45 arasında değişen yıllık enflasyonlarla yaşadık.
2017 den sonra enflasyon tırmanışa geçti. 2017 de %11,91-2018 de %20,30, 2019 da %11,84, 2020 de %14,60 oldu. 2021’de yüzde 36,08 olan enflasyon, TÜİK tarafından 2022 yıllık enflasyonu, yüzde 64,27olarak açıklandı. TÜİK’E göre 2022 yılında yüzde 64,27 olarak gerçekleştiği açıklanan enflasyonun toplum genelinde doğru olmadığını hep söylendi.
Çünkü çarşıda, pazarda görülen enflasyon artışı (fiyat artışı) bu oranın doğru olmadığını ve gerçek yaşanılan enflasyonun yüzde yüzün katları şeklindedir.
Son yıllarda yaşanılan yüksek enflasyon sonucu ülke kalkınması sekteye uğradı, gelir dağılımı bozuldu ve işsizlik oranı arttı. Petrol ürünlerinde ve dövizdeki artışın hızına yetişilemez olundu. Hükümet tarafından vatandaşın üzerine adeta zamlar yağdırıldı.
Bütün bu zamlara rağmen çalışanın ve emeklinin maaşlarına kabul edilebilir bir zam yapılmadı.
Bir yanda sürekli yükselen enflasyon ve buna bağlı olarak mal ve hizmet alımlarındaki yüksek orandaki zamlar, diğer yanda alınan düşük maaşlar insanları iyice bunalttı.
Üstüne üstlük birde 2023-2024 eğitim öğretim yılı için geri sayımın başladığı bu günlerde veliler de zam dalgasına yakalandı. Yapılan piyasa araştırmalarına göre bir öğrencinin en düşük okul masrafları geçen yıl 3.500 TL iken, bu yıl bu artışlar yüzde yüzün üzerinde bir artış ile ortalama 8.000 TL’yi bile aştı.
Dudak uçuklatan okul masrafları velileri kara kara, düşündürüyor.
Özel okul fiyatları ise ilden ile, ilçeden ilçeye hatta semtten semte göre farklılık gösteriyor. Özel okullardaki eğitim ücretleri en düşük 70 bin TL’nin üzerinde başlıyor 400 bin hatta 500 bin TL’nin üzerine çıkıyor. Yemek ücretleri ise 30-40 bin TL civarındadır.
Eğitim ile ilgili ücretlerde yaşanılan bu fiyat artışları gösteriyor ki enflasyon eğitimi de aşırı şekilde olumsuz olarak etkilemektedir.
Cengiz Ceylan
Eğitimci-Yazar