Önceki akşam uzun yıllardır tanıdığımız bir dostumuzun oğlunun düğün merasimine katılmak adına İstanbul’a doğru yola çıktık, bizim gibi dostumuzda uzun yıllar MHP’de siyaset yaptığı için misafirlerinde Ülkücülerden olacağı ile ilgili en ufak bir şüphemiz yoktu.
Daha düğün cemiyetinin yapılacağı alanın kapısından girer girmez tamamını nerede ise en az otuz yıldır tanıdığımız yüzlerce Ülkücü kardeşimiz ile göz göze geldik, sarıldık, hasret giderdik.
Diğer siyasi partilerden de temsilciler olsa da ağırlığın İYİ Partili, MHP’li ve Zafer Partilerden oluştuğu son derece net bir şekilde ortaya çıkmıştı.
Söz konusu her 3 partide şu sıralar yoğun bir mücadele içerisinde bulunuyor, 14 Mayıs ve 28 mayıs 2023 tarihinde yapılan iki seçimde de ayrı noktalarda bulunan üç partinin de gelecek yıl yapılacak yerel seçimde de en iyi sonucu almak için mücadeleye girecekleri kesin gibi.
Düğünde çok sayıda eski ve yeni milletvekili, il-ilçe başkanları, ocak başkanları yaklaşık dört saat boyunca hasret giderdiler anılarını tazelediler.
Nikah merasiminde de her üç partinin temsilcileri şahit yazılınca ortaya bambaşka bir tablo çıkmış oldu.
Böylesi bir noktada iş dönüp dolaşıp “düğünde cenazede bir araya gelen ülkücüler siyaseten neden bir partinin çatısı altında buluşamıyorlar” sorusunda kilitlendi.
Aslında bu soru bugünün değil aşağı yukarı 40 yıl öncesinin sorusu, Dikkat edin özellikle 12 eylül 1980 ihtilali sonrası demokrasiye geçişte kurulan tüm siyasi partilerin kurucularının büyük bir çoğunluğu ülkücülerden oluşuyordu.
TBMM’ye giren siyasi partilerin milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu Ülkücü
Komisyonlarda yer alan başkanların çoğu Ülkücü
Devlet kademesinde görev yapan bürokratların çoğunluğu Ülkücü
Ancak ne hikmetse söz konusu ülkücüler yıllar yılı bir partinin çatısı altında toplanamıyorlar.
Bu durum belli zamanlarda “-Daha ne istiyorsunuz Başbuğ Alparslan Türkeş Ülkü ocaklarını bir okul bir Üniversite gibi düşündü, Ülkü ocaklarından mezun olan öğrencilerde o gün bu gündür Türkiye Cumhuriyetine hizmet için oradan oraya koşturup duruyorlar” düşüncesinde hayat buluyor.
Ülkücülerin bir arada daha doğrusu tek bir partide toplanması bu noktadan sonra artık pek mümkün görünmüyor, Geriye bir tek seçenek kalıyor oda üç partiden ikisinin siyasi hayattan silinmesi.
Her üç partide görev yapan arkadaşlarımıza nerede ise her gün “Partileriniz ayrı olabilir ama biz Ülkü ocaklıyız, birbirinizi kırmayın , sevin saygı gösterin zira partiler gidiyor, geriye dostluk kalıyor, ülkücülük kalıyor” tavsiyelerinde bulunuyoruz.
Bundan sonrada aynı tavsiyelerde bulunmaktan bir an bile geri durmayacağız.
Zira biliyoruz ki Ülkücünün ülkücüden başka dostu yok.