Genel manada gazetecilik ile ilgili bir sohbet açıldığında “-Basın Yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvettir” söylemi tekrarlanır durur, Özellikle siyaset yapanlar yada seçim öncesi medyada yer bulmak adına medya kuruluşlarını ziyaret eden adaylar gazetecileri yere göğe sığdıramazlar.
Ancak ister genel siyasete ister yerel siyasette göreve gelen kim varsa kendilerine rakip olarak seçtikleri ilk kitle gazeteciler olur ve bu gelenek yıllar yılı hiç değişmeden devam eder durur.
Biz sürekli tekrarlar dururuz, siyasetçinin nerede ise basın danışmanı olan siyasetçinin yanlışını bile doğru olarak anlatmaktan geri durmayan çok sayıda gazeteci toplumu aydınlatmak, olup bitenleri kamuoyunun bilgisine sunmak adına dünde olağanüstü bir mücadele veriyorlardı bugünde aynı mücadeleyi vermeye devam ediyorlar.
Siyasetçi ile gazetecinin ayrılmaz bir ikili olduğunu kabul etmeyen nerede ise yok gibidir, Siyaset makamı çalışacak, hizmet üretecek, yaptığı yada yapamadıkları gazeteciler vesilesi ile kamuoyuna aktarılacak bu aktarımlar sayesinde de halk söz konusu siyasetçiye bir dönem daha vize verecek yada vermeyecektir.
Siyasetçilerin karşısında bir gazeteci bulduğunda zembereği boşalmış gibi kendisine göre doğru kabul ettiklerini söylemek gibi bir alışkanlıkları da var, Belli zamanlarda siyasetçinin bu söyledikleri muhatabı olan gazeteci yada gazeteciler tarafından “-bu söylem size zara verebilir” dese de o an bu ikaz pek bir etki yaratmaz.
Siyasetçinin söylemi sonrası kamuoyunda meydana gelen özellikle olumsuz dönüşler sonrası bir anda “-Ben böyle bir ifade kullanmadım, söylemediğim sözler söylenmiş gibi kamuoyuna aktarıldı, bana komplo kuruldu, kamuoyunda küçük düşürüldüm ilgili gazeteci ile mahkemede hesaplaşacağız” diye akıla ziyan açıklamalar yapar durur.
Demek istediğimiz şudur, siyasetçi hangi konumda olursa olsun sadece ve sadece kendisinin yaptıklarının daha doğrusu kendi istediklerinin haber olmasını ister, yapamadıklarının ise asla duyulmasını istemez.
Ancak kabul etmek gerekir ki gazetecinin olmadığı gazetecinin var olan aksaklıkları kamuoyu ile paylaşmadığı, sorunların çözümü için yöneticileri ikaz etmediği yerlerde hiç kimse kolay kolay iş yapmaz, yerinden bile kıpırdamaz.
Siyaset makamı gazetecinin var olan ilan-reklam gelirlerini ortadan kaldırmak yerine işini daha iyi yapabilmesi adına gazeteciye daha geniş imkanlar sağlaması sadece siyasetçi için değil tüm ülke için faydalı olacaktır.
Kurumların zaten onlarca yüzlerce basın danışmanları var, bu danışmanların arasına gazetecileri de katmak,” Gazetesi sadece benim istediğimi yazsın” diye düşünmek sağlıklı bir düşünce olmasa gerek.
Gazetecinin kuvvetli olduğu bir ülkede var olan tüm kurum ve kuruluşlarda kuvvetli olur.
İşini hakkı ile yapan gazetecileri diğerlerinden ayırdığımız ölçüde demokrasi gelişir.
Diğer türlü kendimiz çalar kendimiz oynarız.