Kıbrıs Barış Harekâtı kahramanı Oğuz Kalelioğlu anlatıyor

Gündem 16.05.2024 - 16:08, Güncelleme: 16.05.2024 - 16:08
 

Kıbrıs Barış Harekâtı kahramanı Oğuz Kalelioğlu anlatıyor

Okuyucusu olmaktan gurur duyduğumuz, 16 Mayıs 1975’te çıkan, gazetemiz KOCAELİ’nin ilimizde yayın hayatına başlayalı bugün tam 50’inci yılı oldu.

Bu her gazeteye nasip olmayan önemli bir başarıdır. Bunun sebebi; KOCAELİ Gazetesi’nin, tarafsız ve ilkeli yayın çizgisini ve Atatürkçü ruhunu daima yaşatması bütün zorluklara rağmen yarım asırdan beri sürdürmesidir. 80 yıllık ömrümüzün yarıdan çoğunu, bizleri ilimizle yaşatan bu seçkin yayın organımız doldurmaktadır. Görevim gereği Kocaeli’nin dışında bulunduğum zamanlar, Türkiye’nin neresinde olursam olayım hatta yurt dışında bulunayım hep KOCAELİ Gazetesini takip etmeye çalıştım. Bu değerli gazetemiz her zaman bana İzmit’i ve Kocaeli’yi yaşattı. Hem Kocaeli’nin hem de bütün ülkenin önemli sorunlarını haber sütunlarında ve yetkili kalemlerin makalelerinde bularak aydınlandım. Başta Genel Yayın Yönetmeni Sn. Tanzer Ünal’a ve fedakârca çalışan bütün mensuplarına yürekten teşekkür eder, KOCAELİ Gazetesinin daha nice 50 yıllara ulaşmasını dilerim. İzmit için; “İzmit bir köprü konumundadır, bütün Anadolu’yu İstanbul’a veya Avrupa’ya bağlayan bir köprüdür. Bu yüzden bir İzmitlilik ruhunun olmadığın-dan” bahsedilir. Ben buna katılmıyorum. Çok derin bir İzmitli olma şuuru ve İzmitlilik ruhu vardır. Ben bu duyguyu her zaman iliklerime kadar hisseden bir kişiyim. Bakın anlatayım: Çocukluğum Ömer Ağa Mahallesinde itfaiye meydanında geçti. Ulugazi İlkokulu’nda 5’inci sınıfta iken, okulun önünde şambaba tatlısı satan Efe Dayı vardı. Kısa boylu, kısa kesik saçlı sevimli bir ihtiyardı. Bir gün kendisinden tatlı alırken “Sana niye Efe dayı diyorlar” diye sordum. O da; “Oğlum ben Atatürk ’ün emrinde İngilizlere ve Yunanlılara karşı çarpışan Kuvayı Milliyeciyim, İzmit’i önce İngilizler işgal etti. İngilizler Türkleri şimdiki Merkez Bankasının bulunduğu yerde 23’üncü tümen vardı. Orada birçok vatan sever İzmitliyi kurşuna dizdiler. Sonra İngilizler İzmit’i Yunanlılara devrettiler. Yunanlılar İzmit’te çok katliam yaptılar. İşte biz de İzmitli gençler olarak silaha sarıldık, Atatürk’ten emir geldi, Yahya Kaptan, İpsiz Recep, Kara Fatma ve diğer Kuvayı Milliyecilerle beraber İzmit’i işgal etmeyi ve masum insanları katlet meyi düşmana pahalıya ödettik. Bu sözler bende büyük heyecan ve hayranlık yarattı. Daha ilkokulun 5’inci sınıfında iken asker olmak, subay olmak arzusunu uyandırdı. Efe dayı basit bir satıcı değildi, İzmit’ te herkesin saygı duyduğu bir kişi idi. Bu satıcılığı da çok sevdiği çocuklarla kaynaşmak için yapardı. Çünkü bazen Efe dayı param yok borca tatlı verir misin? Deyince, hemen tatlı verir, “Bu da benden olsun” diye para da istemezdi. Bu Efe dayının torunu olan Mehmet Efe ile İzmit Lisesi’nde beraber okuduk. Mehmet Efe günümüzdeki Efe Tur şirketini kuran ve yurtdışına bile seferler yapan büyük bir iş adamıdır. Yıllar sonra yurt dışında Mehmet Efe ile karşılaştığımızda sanki yıllardır hasretini çektiğim öz kardeşimi görmüş kadar sevinmiş ve hasretle kucaklaşmış İzmit’ten sohbet ederek eski günleri konuşmuştuk. Efe Dayının anlattığı, 23 ncü Tümen bahçesinde İngilizlerin İzmitli Kuvayı Milliyeci Vatanseverleri kurşuna dizerken. Orta okulda sınıf arkadaşlarla Ulugazi İlk Okulunu bitirince şimdiki Gazi Orta okuluna gittim hep aklım asker olmakta idi. İstanbul’da Selimiye Askeri Ortaokulunun sınavlarını kazanmama rağmen, okulda tadilat başlamıştı. Gelen öğrenciler Erzincan Askeri Lisesine gönderiliyordu. Kuleli Askeri Lisesine girmek istedim babam Sadi Bey Tekel Başmüdürlüğünde muhasebeci idi ve asker olmamı istemiyordu. Çünkü babası ve iki amcası Enver Paşanın Almanların isteği üzerine yaptığı Sarıkamış Harekâtın da şehit olmuşlardı. Babam küçük yaşta yetim kalmış ve I. Dünya Harbinin sıkıntılarını yaşamış, çok zorluklarla okumuş bir insandı. “Sen askerliğin üniformasına seviyorsun İzmit Lisesini bitir de Harbiyeye O zaman gidersin” diyordu. Beklentisi liseden 1967’de Kandıra’da  Tğm. Rütbesinde iken sonra başka bir mesleğe yöneleceğimi zannediyordu. Ben İzmit Lisesi fen kolundan haziran döneminde mezun oldum 56 kişilik sınıftan sadece 9 kişi mezun olabilmiştik. ODTÜ Mimarlık bölümünü ve İktisat Fakültesini kazanmama rağmen, Harp Okulunu seçtim ve sınavını birinci kazandım ve kaydımı yaptırdım. Artık mesleğimi bulmuştum. İsteyerek Topçu sınıfını seçtim, Polatlı’daki Topçu ve Füze Okulunu da bitirdikten sonra Kandıra Garnizonunda bulunan Topçu Taburunda 1967 yılında göreve başladım. Teğmen rütbesi ile 1’inci Batarya K’nı olmuştum. Tarihe merakımdan ve devamlı Harp Tarihi kitaplarını da okuduğum için bayramlarda ve kurtuluş töreninde konuşma görevlerini Garnizon Komutanı bana veriyordu. Kandıra’da Cumhuriyet Bayramı töreni için “Günün mana ve ehemmiyetine uygun bir konuşma” yapmam emredildi. Ben de tarih boyunca bütün dikta idarelerinin Cumhuriyet idareleri ve Cumhuriyet Orduları tarafından mağlup edildiğini, bunun son örneğinin ise; Ankara’ya kadar Anadolu’yu işgal eden Yunan Kralı Konstantin ’in ordularının Atatürk’ün kurduğu TBMM’nin Cumhuriyet Ordusu tarafından 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruzda denize döküldüğünü açıklayan bir konuşma yaptım. Kandıralı olan ve Kandıra’daki bütün törenlere katılan ve daha sonra başbakan 29 Ekim 1968’de Cumhuriyet Bayramında konuşma yaparken olan Prof. Dr. Nihat Erim tören bitiminde beni tebrik etti ve Garnizon K’ı Kur. Alb. Muzaffer Bayraktar’a dönerek “Bu genç subayın kültürüne hayran kaldım” dedi. Ben mahcup bir halde “Sağolun Efendim” diyebildim. Anayasa Profesörü olan merhum Nihat Erim, İzmit’in yetiştirdiği dünya çapında bir değerdi. Töreni kabul edenler, soldan itibaren Kocaeli Milletvekili, Prof. Dr. Nihat Erim, Garnizon K’nı Kur.Alb. Muzaffer Bayraktar, Kandıra Kaymakamı ve Belediye Başkanı Numan Güneş Babamın yakın dostu olan Prof. Dr. Turan Güneş (1974 Kıbrıs Barış Harekâtının Efsanevi Dışişleri Bakanı), benim Kandıra’da görev yaptığımı öğrenince, Babama; -“Subay oğlun Kandıra’dan evlenir, Kandıra’ya gelen bekar asker ve memur mutlaka buradan evlenir” diyor. Babam da “Keşke evlense, ancak kurmay subay olacağım, yurtdışına gideceğim” diyor. Prof. Güneş, “Merak etme, vakti gelince gene Kandıra’dan evlenir” diyor. Gerçekten Kıbrıs’ta savaş, terör örgütleriyle çarpışma ve yurtdışı görevleri yüzünden albay rütbesine kadar evlenmeye fırsat bulamadım. 1990 yılında Çorlu’da 5’inci Kolordu Topçu Alay Komutanı oldum. Eşlerin katıldığı sosyal faaliyetler dolayısı ile artık evlenmek şart olmuştu. Alay sancağını teslim alalı henüz 1 hafta geçmişti ki, Kolordu Komutanı Korg. Hüseyin Kıvrıkoğlu’na biraz da sıkılarak gittim ve izin istedim. Kıvrıkoğlu; “Daha yeni Alayı aldın, önümüzdeki günlerde denetleme var. Körfez krizi de yeni başladı. ABD ordusu ile TSK. Irak’a müdahale edebilir. Aslında izinler ikinci bir emre kadar kaldırıldı” dedi. “Peki Komutanım sonra düşünürüz” dedim. Komutan; “Hayrola niye izin istiyorsun “diye sorunca “Evlenmek için dedim. “Ne! Söylesene süresiz izinlisin” demez mi.? Çünkü ben orduda bekar albay olarak meşhur olmuştum. Komutanlar ve devre arkadaşlarım benim evlenip yuva kurmamı çok istiyorlardı. Ankara’da tanıştığım bankacı Gülten Türkkan hanımla evlenmeye karar verdikten sonra, kendisine; -Sen nerelisin diye sorunca, -Kandıra’lıyım demez mi? Merhum Turan Güneş’in kehaneti doğru çıkmıştı. Kandıra Garnizonundan 3 yıl sonra şark (doğu) hizmetim geldiği için Van-Erciş’e tayin oldum. 1970 yılında üsteğmen oldum. Kocaeli’nden hiç kopmadım. İzmit hakkındaki haberleri devamlı takip ediyordum. 1971 yılında el radyosunu dinlerken İzmit’ten acı bir haber aldım. İstiklal Harbi komutanların dan Orgeneral Hasan Atakan’ın kızı İzmit Belediye Başkanı Leyla Atakan ve İzmit’in değerli müteahhidi İsmail Kolaylı ile iş adamları Abdurrahman Yüksel ve Feridun Özbay bir trafik kazasında hayatlarını kaybetmişti. İzmit’e Van’ dan taziye telgrafları çektim. Adeta İzmit’te yaşıyormuş gibi bin km. uzakta gayrı ihtiyari aynı acıyı hissettim. Bu İzmitlilik ruhu değil midir.? Şark hizmetim bitince Kara Harp Okulu Öğrenci Alayına tayin oldum. 2 yıl sonra Kıbrıs’a atandım. Magosa Sancağı Merkez Tabur Komutanı oldum. 20 Temmuz 1974 sabahı Kıbrıs Barış Harekâtı başlayınca Magosa şehrinin savunma planını yaptım ve TSK. Girne kıyılarından çıkarak bize gelinceye kadar 1 ay zaman geçti. Düşman çıkarmayı Magosa kıyılarından beklediği için 8000 kişilik en güçlü birliğini bu bölgede mevzilendirmişti. İlkel silah ve yetersiz mühimmatla 252 mevcutlu Mücahit Taburum yegâne kuvvetimizdi. BM Barış Gücü irtibat subayı İsveçli Yb. Felix, 20 Temmuz saat 08.00’da geldi ve düşman komutanından bir ültimatom getirdi. Bölgemizdeki Yunanlı Gn. Konstantin Corcakis’in “Silahları ve Magosa şehrini teslim ederse komutanın hayatını bağışlıyorum Türkiye’ye gidebilir. Eğer teslim olmazsa, taş üstünde taş bırakmayacağız. Magosa halkını kadın çocuk demeden surların dibinde imha edeceğiz” ihtarını getirdi. BG SB. Yarbay Felix, adeta yalvararak teslim olun direnemezsiniz. Sizi çembere alan Yunanlı kuvvetler 8 P. Tb, 2 Top. Tb.1 Tnk. Tb. ve 94 adet havan var” dedi. Ben, BM Barış Gücü Subayına; “Beni buraya gönderen Yüce Türk Devleti düşmanı çok görünce teslim Ol! demedi, bilakis kanımızın son damlasına kadar burayı savunmamızı emretti. Asla teslim olmam” dedim. İsveçli Yb. Felix, ülkesinde Türkoloji okumuştu ve Türklere sempati hatta hayranlık duyuyordu. Heyecanla konuşmaya başladı; “Ben Türkleri tanıyorum siz cesursunuz, kahramansınız ancak bu çılgınlık olur, böyle nispetsiz bir savaş olmaz, savunan taraf kendisinden en fazla 3-5 misli kuvvete karşı koyabilir, karşınızdaki kuvvet sizden 35- 40 misli fazla, böyle savunma olmaz” dedi. Ben tekrar, “Asla teslim olmuyoruz” deyince; “Çılgın Türkler, Çılgın Türkler” diyerek uzaklaştı. Kısa bir süre sonra yeni bir ültimatomla geldi, Yunanlı Gn; “Türkler madem teslim olmuyor, burada şiddetli bir savaş başlayacak, biz kadın ve çocukları bölge dışına çıkarıyoruz, sakın müdahale etmesinler” diyordu. Bizde araçlar Türk bölgesinden geçerken BMBG Sb. ile kontrol edelim, geçsinler deyince, tenteleri kapalı 100 araca yakın düşman konvoyu bölgemizdeki barikatı yıkarak Lefkoşa yoluna süratle girdi. Anlaşılan Girne’ye giderek çıkan Türk kuvvetlerine karşı taarruz yapacaklardı. Düşman konvoyunda en az 5 Tb. 5000 kişi vardı. Düşman bunun üzerine bizi 3 Tb. ile sararak, 5 Tb.’u çıkarma bölgesi olan Girne ’ye kaydırmaya başladığında “İlk ateş komutunu” verdim. Gitmekte olan kuvvetler de bize dönerek taarruz ettiler. Çok güç şartlarda 1 Ay Magosa şehrini savunduk. Bütün erzak Rum tarafından alındığı için, 2’inci gün açlık başladı. İlaç ve serum yoktu. Savaşın şiddetinden erken doğum yapan ve sütten kesilen kadınlar “Komutanım bebeğimiz ölecek, bize mama bulun” diye feryat ediyorlardı. 22 Temmuz 1974 gecesi Rum Milli Muhafız Ordusunun (RMMO) kontrolündeki Magosa Limanına 5 fedai mücahitle baskın yaptık. Panik içinde kaçan düşmanı önceden mevzilendirdiğim mücahitlerin ateşi ile bertaraf ederek limana sahip olduk. Magosa Limanı Kıbrıs’ın en büyük ve zengin limanıdır. Rum tarafına gelen erzak, ilaç ve mamalarla bebekleri ve halkı açlıktan kurtardık. Düşman kuvvetleri Türk Ordusu yetişmeden Magosa’yı ele geçirmek istiyordu. Ancak bütün taarruzlarını kırdık ve Magosa’yı teslim etmedik. 1ay boyunca 36 şehit 265 yaralı verdik, düşman Magosa önlerinde 750 ölü 2000 yaralı bırakmıştı. Harekâtın bitiminde Kıbrıs Türk Meclisi şehre Gazi unvanı verdi. Tarihi Magosa şehri artık Gazimagosa olmuştu. Gazimagosa Belediyesi 42 parçalık Özgürlük Anıtına 6.5 m. boyunda heykelimi koydurdu. İzmit Belediyesi Nihat Dairesinde nikahımız kıyılırken Kıbrıs’tan dönünce Kara Harp Akademisini kazandım.1978’de Kur.Yzb. Oldum. Adıyaman’da ve Urfa’da 2 yıl görev yaptıktan sonra, isteğim üzerine İzmit’te 15’inci Kolordu Karargahına tayin oldum. Ne yazık ki çok sevdiğim şehirde fazla kalamadım 1 yıl sonra KKK.lığına tayinim çıktı. Bütün birlik ve Karargahlara konferanslar vermek üzere teşkil edilen ekibin içinde görev verdiler. Buradan Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine tayinim çıktı. Burada ilk defa uzun sayılabilecek 8 yıl görev yaptım. ABD, İngiltere ve Almanya’da mesleki kurslara katıldım. Buradan NATO Karargahında Daire Başkanı oldum. Kıta göre vim için 5’inci Kolordu Topçu Alay komutanlığı görevinde iken, bir aksiyon filmi gibi hareketli geçen hayatımda ancak fırsat bulup evlene bildim. Nikahımız İzmit Belediyesi Nikah memurluğunda dost ve akrabalarımızın sevinç gözyaşları içinde kılındı. Alay komutanlığı görevimi tamamlayınca tekrar NATO Kh.’ına ve oradan Gnkur. Başkanlığı Karargahına tayin oldum. Gnkur. Harekât Başkanlığına bağlı Daire Başkanı oldum. Burada 4 yıl görev yaptıktan sonra 1997’de kadrosuzluktan emekli oldum. Terfiimde ve daha sonra 2012’de 18 ay tutuklu kalmamda FETO terör örgütünün rolü anlaşıldı. Beni, 28 Şubat’ta aktif görev aldığımı iddia ederek suçlamışlardı. Halbuki ben emekli olmuştum. Emekli olduktan 15 yıl sonra tutuklanıyordum. Kıbrıs’ta 2002 yılında Annan Planı çıkınca, Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın daveti ile Kıbrıs Barış Harekâtına katılan 5 Muharip Gazi komutan olarak Kıbrıs ’ta TV’ lere çıkıp konuşmalar yaptık. Büyük bir heyecan dalgası oldu. Gazimagosa Savunmasında benimle çarpışan mücahitler Kıbrıs Adalet Partisini kurup beni Genel Başkan seçtiler. 4 yıl Parti Gn.Bşk.lığı yaparak Annan Planının “Şehit kanları ile kazandığınız özgürlüğünüzün masada kaybedileceğini” anlatmaya çalıştık. Ancak yoğun AB, İngiliz, ABD hatta Türkiye’nin referandumda “EVET” oyu verin AB vatandaşı olacaksınız propagandası ile Kıbrıs Türkü % 65 EVET oyu verdi. % 35 Hayır oyunu zor çıkarabildik. Rum tarafı ise bilinçli bir şekilde % 65 HAYIR diyerek Annan Planını etkisiz kılmıştı. Annan Planı bitince DYP’nin teklifini kabul ettim Partinin Basın-Yayın ve Propaganda Başkan Yardımcısı oldum. Parti Gn. Bşk. olan eski TBMM. Bşk. Sn. Hüsamettin Cindoruk beni Partili arkadaşlara tanıtırken “Milli Kahraman” diye tanıtarak büyük iltifat etti. Daha sonra siyasi hayatı bırakarak akademisyen oldum. Ankara’da Gazi ve Ufuk Üniversitelerinde 14 yıl Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi öğretim üyeliği ve Bölüm Başkanlığı yaptım. Halen Almanya’da Sosyoloji alanında doktorasını tamamlamakta olan oğlum Uğur Berk ile kurduğumuz Araştırma Merkezinde kitaplarımızı yazıyoruz. Benim 9 oğlumun 6 kitabı var. Karadeniz kıyısında Seyrek’teki yazlığıma Kocaeli Gazetesinin okurlarını davet ediyorum. Kocaeli Gazetesinin 50’inci yılını kutlar, emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Okuyucusu olmaktan gurur duyduğumuz, 16 Mayıs 1975’te çıkan, gazetemiz KOCAELİ’nin ilimizde yayın hayatına başlayalı bugün tam 50’inci yılı oldu.

Bu her gazeteye nasip olmayan önemli bir başarıdır. Bunun sebebi; KOCAELİ Gazetesi’nin, tarafsız ve ilkeli yayın çizgisini ve Atatürkçü ruhunu daima yaşatması bütün zorluklara rağmen yarım asırdan beri sürdürmesidir. 80 yıllık ömrümüzün yarıdan çoğunu, bizleri ilimizle yaşatan bu seçkin yayın organımız doldurmaktadır.

Kıbrıs Barış Harekâtı kahramanı Oğuz Kalelioğlu anlatıyor

Kıbrıs Barış Harekâtı kahramanı Oğuz Kalelioğlu anlatıyor

Görevim gereği Kocaeli’nin dışında bulunduğum zamanlar, Türkiye’nin neresinde olursam olayım hatta yurt dışında bulunayım hep KOCAELİ Gazetesini takip etmeye çalıştım. Bu değerli gazetemiz her zaman bana İzmit’i ve Kocaeli’yi yaşattı. Hem Kocaeli’nin hem de bütün ülkenin önemli sorunlarını haber sütunlarında ve yetkili kalemlerin makalelerinde bularak aydınlandım. Başta Genel Yayın Yönetmeni Sn. Tanzer Ünal’a ve fedakârca çalışan bütün mensuplarına yürekten teşekkür eder, KOCAELİ Gazetesinin daha nice 50 yıllara ulaşmasını dilerim.

İzmit için; “İzmit bir köprü konumundadır, bütün Anadolu’yu İstanbul’a veya Avrupa’ya bağlayan bir köprüdür. Bu yüzden bir İzmitlilik ruhunun olmadığın-dan” bahsedilir. Ben buna katılmıyorum. Çok derin bir İzmitli olma şuuru ve İzmitlilik ruhu vardır. Ben bu duyguyu her zaman iliklerime kadar hisseden bir kişiyim. Bakın anlatayım: Çocukluğum Ömer Ağa Mahallesinde itfaiye meydanında geçti. Ulugazi İlkokulu’nda 5’inci sınıfta iken, okulun önünde şambaba tatlısı satan Efe Dayı vardı. Kısa boylu, kısa kesik saçlı sevimli bir ihtiyardı. Bir gün kendisinden tatlı alırken “Sana niye Efe dayı diyorlar” diye sordum. O da; “Oğlum ben Atatürk ’ün emrinde İngilizlere ve Yunanlılara karşı çarpışan Kuvayı Milliyeciyim, İzmit’i önce İngilizler işgal etti. İngilizler Türkleri şimdiki Merkez Bankasının bulunduğu yerde 23’üncü tümen vardı. Orada birçok vatan sever İzmitliyi kurşuna dizdiler. Sonra İngilizler İzmit’i Yunanlılara devrettiler. Yunanlılar İzmit’te çok katliam yaptılar. İşte biz de İzmitli gençler olarak silaha sarıldık, Atatürk’ten emir geldi, Yahya Kaptan, İpsiz Recep, Kara Fatma ve diğer Kuvayı Milliyecilerle beraber İzmit’i işgal etmeyi ve masum insanları katlet meyi düşmana pahalıya ödettik.

Bu sözler bende büyük heyecan ve hayranlık yarattı. Daha ilkokulun 5’inci sınıfında iken asker olmak, subay olmak arzusunu uyandırdı. Efe dayı basit bir satıcı değildi, İzmit’ te herkesin saygı duyduğu bir kişi idi. Bu satıcılığı da çok sevdiği çocuklarla kaynaşmak için yapardı. Çünkü bazen Efe dayı param yok borca tatlı verir misin? Deyince, hemen tatlı verir, “Bu da benden olsun” diye para da istemezdi. Bu Efe dayının torunu olan Mehmet Efe ile İzmit Lisesi’nde beraber okuduk. Mehmet Efe günümüzdeki Efe Tur şirketini kuran ve yurtdışına bile seferler yapan büyük bir iş adamıdır. Yıllar sonra yurt dışında Mehmet Efe ile karşılaştığımızda sanki yıllardır hasretini çektiğim öz kardeşimi görmüş kadar sevinmiş ve hasretle kucaklaşmış İzmit’ten sohbet ederek eski günleri konuşmuştuk.

Kıbrıs Barış Harekâtı kahramanı Oğuz Kalelioğlu anlatıyor

Efe Dayının anlattığı, 23 ncü Tümen bahçesinde İngilizlerin İzmitli Kuvayı Milliyeci Vatanseverleri kurşuna dizerken.

Kıbrıs Barış Harekâtı kahramanı Oğuz Kalelioğlu anlatıyor

Kıbrıs Barış Harekâtı kahramanı Oğuz Kalelioğlu anlatıyor

Orta okulda sınıf arkadaşlarla

Ulugazi İlk Okulunu bitirince şimdiki Gazi Orta okuluna gittim hep aklım asker olmakta idi. İstanbul’da Selimiye Askeri Ortaokulunun sınavlarını kazanmama rağmen, okulda tadilat başlamıştı. Gelen öğrenciler Erzincan Askeri Lisesine gönderiliyordu. Kuleli Askeri Lisesine girmek istedim babam Sadi Bey Tekel Başmüdürlüğünde muhasebeci idi ve asker olmamı istemiyordu. Çünkü babası ve iki amcası Enver Paşanın Almanların isteği üzerine yaptığı Sarıkamış Harekâtın da şehit olmuşlardı. Babam küçük yaşta yetim kalmış ve I. Dünya Harbinin sıkıntılarını yaşamış, çok zorluklarla okumuş bir insandı. “Sen askerliğin üniformasına seviyorsun İzmit Lisesini bitir de Harbiyeye O zaman gidersin” diyordu. Beklentisi liseden

1967’de Kandıra’da  Tğm. Rütbesinde iken

sonra başka bir mesleğe yöneleceğimi zannediyordu. Ben İzmit Lisesi fen kolundan haziran döneminde mezun oldum 56 kişilik sınıftan sadece 9 kişi mezun olabilmiştik. ODTÜ Mimarlık bölümünü ve İktisat Fakültesini kazanmama rağmen, Harp Okulunu seçtim ve sınavını birinci kazandım ve kaydımı yaptırdım. Artık mesleğimi bulmuştum. İsteyerek Topçu sınıfını seçtim, Polatlı’daki Topçu ve Füze Okulunu da bitirdikten sonra Kandıra Garnizonunda bulunan Topçu Taburunda 1967 yılında göreve başladım. Teğmen rütbesi ile 1’inci Batarya K’nı olmuştum. Tarihe merakımdan ve devamlı Harp Tarihi kitaplarını da okuduğum için bayramlarda ve kurtuluş töreninde konuşma görevlerini Garnizon Komutanı bana veriyordu. Kandıra’da Cumhuriyet Bayramı töreni için “Günün mana ve ehemmiyetine uygun bir konuşma” yapmam emredildi. Ben de tarih boyunca bütün dikta idarelerinin Cumhuriyet idareleri ve Cumhuriyet Orduları tarafından mağlup edildiğini, bunun son örneğinin ise; Ankara’ya kadar Anadolu’yu işgal eden Yunan Kralı Konstantin ’in ordularının Atatürk’ün kurduğu TBMM’nin Cumhuriyet Ordusu tarafından 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruzda denize döküldüğünü açıklayan bir konuşma yaptım. Kandıralı olan ve Kandıra’daki bütün törenlere katılan ve daha sonra başbakan

29 Ekim 1968’de Cumhuriyet Bayramında konuşma yaparken

olan Prof. Dr. Nihat Erim tören bitiminde beni tebrik etti ve Garnizon K’ı Kur. Alb. Muzaffer Bayraktar’a dönerek “Bu genç subayın kültürüne hayran kaldım” dedi. Ben mahcup bir halde “Sağolun Efendim” diyebildim. Anayasa Profesörü olan merhum Nihat Erim, İzmit’in yetiştirdiği dünya çapında bir değerdi.

Töreni kabul edenler, soldan itibaren Kocaeli Milletvekili, Prof. Dr. Nihat Erim, Garnizon K’nı Kur.Alb. Muzaffer Bayraktar, Kandıra Kaymakamı ve Belediye

Başkanı Numan Güneş

Babamın yakın dostu olan Prof. Dr. Turan Güneş (1974 Kıbrıs Barış Harekâtının Efsanevi Dışişleri Bakanı), benim Kandıra’da görev yaptığımı öğrenince, Babama;

-“Subay oğlun Kandıra’dan evlenir, Kandıra’ya gelen bekar asker ve memur mutlaka buradan evlenir” diyor. Babam da “Keşke evlense, ancak kurmay subay olacağım, yurtdışına gideceğim” diyor. Prof. Güneş, “Merak etme, vakti gelince gene Kandıra’dan evlenir” diyor.

Gerçekten Kıbrıs’ta savaş, terör örgütleriyle çarpışma ve yurtdışı görevleri yüzünden albay rütbesine kadar evlenmeye fırsat bulamadım. 1990 yılında Çorlu’da 5’inci Kolordu Topçu Alay Komutanı oldum. Eşlerin katıldığı sosyal faaliyetler dolayısı ile artık evlenmek şart olmuştu. Alay sancağını teslim alalı henüz 1 hafta geçmişti ki, Kolordu Komutanı Korg. Hüseyin Kıvrıkoğlu’na biraz da sıkılarak gittim ve izin istedim. Kıvrıkoğlu; “Daha yeni Alayı aldın, önümüzdeki günlerde denetleme var. Körfez krizi de yeni başladı. ABD ordusu ile TSK. Irak’a müdahale edebilir. Aslında izinler ikinci bir emre kadar kaldırıldı” dedi. “Peki Komutanım sonra düşünürüz” dedim. Komutan; “Hayrola niye izin istiyorsun “diye sorunca “Evlenmek için dedim.

“Ne! Söylesene süresiz izinlisin” demez mi.? Çünkü ben orduda bekar albay olarak meşhur olmuştum. Komutanlar ve devre arkadaşlarım benim evlenip yuva kurmamı çok istiyorlardı. Ankara’da tanıştığım bankacı Gülten Türkkan hanımla evlenmeye karar verdikten sonra, kendisine;

-Sen nerelisin diye sorunca,

-Kandıra’lıyım demez mi? Merhum Turan Güneş’in kehaneti doğru çıkmıştı.

Kandıra Garnizonundan 3 yıl sonra şark (doğu) hizmetim geldiği için Van-Erciş’e tayin oldum. 1970 yılında üsteğmen oldum. Kocaeli’nden hiç kopmadım. İzmit hakkındaki haberleri devamlı takip ediyordum. 1971 yılında el radyosunu dinlerken İzmit’ten acı bir haber aldım. İstiklal Harbi komutanların dan Orgeneral Hasan Atakan’ın kızı İzmit Belediye Başkanı Leyla Atakan ve İzmit’in değerli müteahhidi İsmail Kolaylı ile iş adamları Abdurrahman Yüksel ve Feridun Özbay bir trafik kazasında hayatlarını kaybetmişti. İzmit’e Van’ dan taziye telgrafları çektim. Adeta İzmit’te yaşıyormuş gibi bin km. uzakta gayrı ihtiyari aynı acıyı hissettim. Bu İzmitlilik ruhu değil midir.? Şark hizmetim bitince Kara Harp Okulu Öğrenci Alayına tayin oldum. 2 yıl sonra Kıbrıs’a atandım. Magosa Sancağı Merkez Tabur Komutanı oldum. 20 Temmuz 1974 sabahı Kıbrıs Barış Harekâtı başlayınca Magosa şehrinin savunma planını yaptım ve TSK. Girne kıyılarından çıkarak bize gelinceye kadar 1 ay zaman geçti. Düşman çıkarmayı Magosa kıyılarından beklediği için 8000 kişilik en güçlü birliğini bu bölgede mevzilendirmişti. İlkel silah ve yetersiz mühimmatla 252 mevcutlu Mücahit Taburum yegâne kuvvetimizdi. BM Barış Gücü irtibat subayı İsveçli Yb. Felix, 20 Temmuz saat 08.00’da geldi ve düşman komutanından bir ültimatom getirdi.

Bölgemizdeki Yunanlı Gn. Konstantin Corcakis’in “Silahları ve Magosa şehrini teslim ederse komutanın hayatını bağışlıyorum Türkiye’ye gidebilir. Eğer teslim olmazsa, taş üstünde taş bırakmayacağız. Magosa halkını kadın çocuk demeden surların dibinde imha edeceğiz” ihtarını getirdi.

BG SB. Yarbay Felix, adeta yalvararak teslim olun direnemezsiniz. Sizi çembere alan Yunanlı kuvvetler 8 P. Tb, 2 Top. Tb.1 Tnk. Tb. ve 94 adet havan var” dedi. Ben, BM Barış Gücü Subayına;

Beni buraya gönderen Yüce Türk Devleti düşmanı çok görünce teslim Ol! demedi, bilakis kanımızın son damlasına kadar burayı savunmamızı emretti. Asla teslim olmam” dedim.

İsveçli Yb. Felix, ülkesinde Türkoloji okumuştu ve Türklere sempati hatta hayranlık duyuyordu. Heyecanla konuşmaya başladı;

Ben Türkleri tanıyorum siz cesursunuz, kahramansınız ancak bu çılgınlık olur, böyle nispetsiz bir savaş olmaz, savunan taraf kendisinden en fazla 3-5 misli kuvvete karşı koyabilir, karşınızdaki kuvvet sizden 35- 40 misli fazla, böyle savunma olmaz” dedi. Ben tekrar, “Asla teslim olmuyoruz” deyince;

Çılgın Türkler, Çılgın Türkler” diyerek uzaklaştı. Kısa bir süre sonra yeni bir ültimatomla geldi, Yunanlı Gn; “Türkler madem teslim olmuyor, burada şiddetli bir savaş başlayacak, biz kadın ve çocukları bölge dışına çıkarıyoruz, sakın müdahale etmesinler” diyordu. Bizde araçlar Türk bölgesinden geçerken BMBG Sb. ile kontrol edelim, geçsinler deyince, tenteleri kapalı 100 araca yakın düşman konvoyu bölgemizdeki barikatı yıkarak Lefkoşa yoluna süratle girdi. Anlaşılan Girne’ye giderek çıkan Türk kuvvetlerine karşı taarruz yapacaklardı. Düşman konvoyunda en az 5 Tb. 5000 kişi vardı.

Kıbrıs Barış Harekâtı kahramanı Oğuz Kalelioğlu anlatıyor

Düşman bunun üzerine bizi 3 Tb. ile sararak, 5 Tb.’u çıkarma bölgesi olan Girne ’ye kaydırmaya başladığında “İlk ateş komutunu” verdim. Gitmekte olan kuvvetler de bize dönerek taarruz ettiler. Çok güç şartlarda 1 Ay Magosa şehrini savunduk. Bütün erzak Rum tarafından alındığı için, 2’inci gün açlık başladı. İlaç ve serum yoktu. Savaşın şiddetinden erken doğum yapan ve sütten kesilen kadınlar “Komutanım bebeğimiz ölecek, bize mama bulun” diye feryat ediyorlardı. 22 Temmuz 1974 gecesi Rum Milli Muhafız Ordusunun (RMMO) kontrolündeki Magosa Limanına 5 fedai mücahitle baskın yaptık. Panik içinde kaçan düşmanı önceden mevzilendirdiğim mücahitlerin ateşi ile bertaraf ederek limana sahip olduk. Magosa Limanı Kıbrıs’ın en büyük ve zengin limanıdır. Rum tarafına gelen erzak, ilaç ve mamalarla bebekleri ve halkı açlıktan kurtardık. Düşman kuvvetleri Türk Ordusu yetişmeden Magosa’yı ele geçirmek istiyordu. Ancak bütün taarruzlarını kırdık ve Magosa’yı teslim etmedik.

1ay boyunca 36 şehit 265 yaralı verdik, düşman Magosa önlerinde 750 ölü 2000 yaralı bırakmıştı. Harekâtın bitiminde Kıbrıs Türk Meclisi şehre Gazi unvanı verdi. Tarihi Magosa şehri artık Gazimagosa olmuştu. Gazimagosa Belediyesi 42 parçalık Özgürlük Anıtına 6.5 m. boyunda heykelimi koydurdu.

Kıbrıs Barış Harekâtı kahramanı Oğuz Kalelioğlu anlatıyor

İzmit Belediyesi Nihat Dairesinde nikahımız kıyılırken

Kıbrıs’tan dönünce Kara Harp Akademisini kazandım.1978’de Kur.Yzb. Oldum. Adıyaman’da ve Urfa’da 2 yıl görev yaptıktan sonra, isteğim üzerine İzmit’te 15’inci Kolordu Karargahına tayin oldum. Ne yazık ki çok sevdiğim şehirde fazla kalamadım 1 yıl sonra KKK.lığına tayinim çıktı. Bütün birlik ve Karargahlara konferanslar vermek üzere teşkil edilen ekibin içinde görev verdiler. Buradan Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine tayinim çıktı. Burada ilk defa uzun sayılabilecek 8 yıl görev yaptım. ABD, İngiltere ve Almanya’da mesleki kurslara katıldım. Buradan NATO Karargahında Daire Başkanı oldum. Kıta göre vim için 5’inci Kolordu Topçu Alay komutanlığı görevinde iken, bir aksiyon filmi gibi hareketli geçen hayatımda ancak fırsat bulup evlene bildim. Nikahımız İzmit Belediyesi Nikah memurluğunda dost ve akrabalarımızın sevinç gözyaşları içinde kılındı. Alay komutanlığı görevimi tamamlayınca tekrar NATO Kh.’ına ve oradan Gnkur. Başkanlığı Karargahına tayin oldum. Gnkur. Harekât Başkanlığına bağlı Daire Başkanı oldum. Burada 4 yıl görev yaptıktan sonra 1997’de kadrosuzluktan emekli oldum. Terfiimde ve daha sonra 2012’de 18 ay tutuklu kalmamda FETO terör örgütünün rolü anlaşıldı. Beni, 28 Şubat’ta aktif görev aldığımı iddia ederek suçlamışlardı. Halbuki ben emekli olmuştum. Emekli olduktan 15 yıl sonra tutuklanıyordum.

Kıbrıs’ta 2002 yılında Annan Planı çıkınca, Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın daveti ile Kıbrıs Barış Harekâtına katılan 5 Muharip Gazi komutan olarak Kıbrıs ’ta TV’ lere çıkıp konuşmalar yaptık. Büyük bir heyecan dalgası oldu. Gazimagosa Savunmasında benimle çarpışan mücahitler Kıbrıs Adalet Partisini kurup beni Genel Başkan seçtiler. 4 yıl Parti Gn.Bşk.lığı yaparak Annan Planının

Şehit kanları ile kazandığınız özgürlüğünüzün masada kaybedileceğini” anlatmaya çalıştık.

Ancak yoğun AB, İngiliz, ABD hatta Türkiye’nin referandumda “EVET” oyu verin AB vatandaşı olacaksınız propagandası ile Kıbrıs Türkü % 65 EVET oyu verdi. % 35 Hayır oyunu zor çıkarabildik.

Rum tarafı ise bilinçli bir şekilde % 65 HAYIR diyerek Annan Planını etkisiz kılmıştı. Annan Planı bitince DYP’nin teklifini kabul ettim Partinin Basın-Yayın ve Propaganda Başkan Yardımcısı oldum. Parti Gn. Bşk. olan eski TBMM. Bşk. Sn. Hüsamettin Cindoruk beni Partili arkadaşlara tanıtırken “Milli Kahraman” diye tanıtarak büyük iltifat etti.

Daha sonra siyasi hayatı bırakarak akademisyen oldum. Ankara’da Gazi ve Ufuk Üniversitelerinde 14 yıl Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi öğretim üyeliği ve Bölüm Başkanlığı yaptım. Halen Almanya’da Sosyoloji alanında doktorasını tamamlamakta olan oğlum Uğur Berk ile kurduğumuz Araştırma Merkezinde kitaplarımızı yazıyoruz. Benim 9 oğlumun 6 kitabı var. Karadeniz kıyısında Seyrek’teki yazlığıma Kocaeli Gazetesinin okurlarını davet ediyorum.

Kocaeli Gazetesinin 50’inci yılını kutlar, emeği geçen herkese teşekkür ederim.

Kıbrıs Barış Harekâtı kahramanı Oğuz Kalelioğlu anlatıyor

Kocaeli HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.