Bir işi ertelerken aslında hangi duyguyu erteliyoruz?

Gündem 04.10.2024 - 11:44, Güncelleme: 04.10.2024 - 11:44
 

Bir işi ertelerken aslında hangi duyguyu erteliyoruz?

Hepimizin yaşamında sıkça karşılaştığı bir durum vardır: Yapmamız gereken işleri, görevleri ya da sorumlulukları ertelemek.

Erteledikçe ertelediğiniz şeyleri şöyle bir düşünün, genel olarak önemsemediğiniz işleri mi erteliyorsunuz yoksa çok fazla önem atfettiklerinizi mi? Genellikle fazlasıyla önemsediğimiz işleri erteleriz. Hiç düşündünüz mü, bir işi ertelemekle aslında neyi ertelediğimizi? Cevap basit ama derindir aslında, O an yaşamak istemediğimiz bir duyguyu erteliyoruz. Bir görevi ertelediğimizde, genellikle o işin getirdiği olumsuz duygulardan kaçınırız. Peki, bu duygular neler olabilir?   İlk olarak, ertelediğimiz işlerin çoğu bize kaygı verir. Bir sınav, iş görüşmesi, önemli bir proje ya da zor bir konuşma… Tüm bunlar bilinçaltımızda “başarısız olma korkusu” ya da “yetersizlik” gibi kaygıları tetikler. Bu kaygılardan kaçmak için de işleri erteleriz.   İkinci olarak, bazen kendimizi bir işi yapmak için yeterli hissetmeyiz. “Ya başaramazsam?” veya “Bunu yapabilecek kadar iyi miyim?” gibi düşünceler, yetersizlik hissini artırır ve bu duyguyla yüzleşmemek adına erteleme davranışına yöneliriz. Bir diğer önemli etken ise mükemmeliyetçiliktir. Mükemmeliyetçi kişiler, her işi en iyi şekilde yapmaları gerektiğine inanır. Ancak bu baskı, çoğu zaman işleri başlatmalarına engel olur. Çünkü kusursuz yapamayacakları endişesiyle o işi sürekli ertelerler. Mükemmel olamama korkusu, ertelemenin temel motivasyonlarından biri haline gelir.   Ertelemenin arkasındaki en büyük tetikleyicilerden biri de başarısızlık korkusudur. Başarısızlık düşüncesi, kişiyi o kadar rahatsız eder ki, bu duygudan kaçmak için adım atmak yerine işleri sürekli erteler. “Başlamazsam, başarısız olma riskim yok” gibi bir düşünce şekli devreye girer; ancak bu sadece bir yanılsamadır.   Bir işi ertelediğimizde, kısa süreli bir rahatlama yaşarız. Bu rahatlama, aslında ertelediğimiz duygulardan kaçışın sonucudur. Ancak ertelediğimiz işler, bir şekilde geri dönüp bizi bulur ve genellikle daha büyük kaygı, stres ve suçluluk duygularına yol açar. Dolayısıyla duygulardan kaçmak, uzun vadede hiçbir sorunu çözmez; aksine bu duyguları daha karmaşık hale getirir.   Peki erteleme döngüsünü nasıl kırarız?   Bu döngüden çıkmak için ilk adım, erteleme davranışının ardında hangi duygunun yattığını fark etmektir. Bir işi ertelerken, kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: “Bu işi yapmak beni hangi duyguyla yüzleşmeye zorluyor?” Örneğin, kaygıyla başa çıkmanın etkili yollarından biri, o duyguyu kabul etmektir. Kendinizi kaygılı hissettiğinizde, bu duyguyu reddetmek ya da ondan kaçmak yerine, onu kabul etmek ve “Bu his geçici, yine de başlayabilirim” diyebilmek ertelemeyi azaltmaya yardımcı olabilir. Erteleme, yalnızca bir zaman yönetimi sorunu değildir; aynı zamanda bir duygusal kaçış biçimidir. Bir işi ertelediğimizde, aslında o işin tetiklediği olumsuz duygularla yüzleşmekten kaçıyoruz. Ancak bu duygularla yüzleşmeyi öğrenmek, hem kişisel gelişimimize katkı sağlar hem de erteleme alışkanlığını kırmamıza yardımcı olur. Sormamız gereken esas soru şu: Gerçekten ertelediğimiz iş mi, yoksa hissetmekten kaçındığımız duygular mı?   Ertelediğiniz duygularla yüzleşmeniz ve harekete geçmeniz dileğiyle…
Hepimizin yaşamında sıkça karşılaştığı bir durum vardır: Yapmamız gereken işleri, görevleri ya da sorumlulukları ertelemek.

Erteledikçe ertelediğiniz şeyleri şöyle bir düşünün, genel olarak önemsemediğiniz işleri mi erteliyorsunuz yoksa çok fazla önem atfettiklerinizi mi?

Genellikle fazlasıyla önemsediğimiz işleri erteleriz.

Hiç düşündünüz mü, bir işi ertelemekle aslında neyi ertelediğimizi?

Cevap basit ama derindir aslında, O an yaşamak istemediğimiz bir duyguyu erteliyoruz.

Bir görevi ertelediğimizde, genellikle o işin getirdiği olumsuz duygulardan kaçınırız.

Peki, bu duygular neler olabilir?

  İlk olarak, ertelediğimiz işlerin çoğu bize kaygı verir.

Bir sınav, iş görüşmesi, önemli bir proje ya da zor bir konuşma…

Tüm bunlar bilinçaltımızda “başarısız olma korkusu” ya da “yetersizlik” gibi kaygıları tetikler.

Bu kaygılardan kaçmak için de işleri erteleriz.
 
İkinci olarak, bazen kendimizi bir işi yapmak için yeterli hissetmeyiz.

“Ya başaramazsam?” veya “Bunu yapabilecek kadar iyi miyim?” gibi düşünceler, yetersizlik hissini artırır ve bu duyguyla yüzleşmemek adına erteleme davranışına yöneliriz.

Bir diğer önemli etken ise mükemmeliyetçiliktir.

Mükemmeliyetçi kişiler, her işi en iyi şekilde yapmaları gerektiğine inanır.

Ancak bu baskı, çoğu zaman işleri başlatmalarına engel olur.

Çünkü kusursuz yapamayacakları endişesiyle o işi sürekli ertelerler.

Mükemmel olamama korkusu, ertelemenin temel motivasyonlarından biri haline gelir.
 
Ertelemenin arkasındaki en büyük tetikleyicilerden biri de başarısızlık korkusudur.

Başarısızlık düşüncesi, kişiyi o kadar rahatsız eder ki, bu duygudan kaçmak için adım atmak yerine işleri sürekli erteler.

“Başlamazsam, başarısız olma riskim yok” gibi bir düşünce şekli devreye girer; ancak bu sadece bir yanılsamadır.
 
Bir işi ertelediğimizde, kısa süreli bir rahatlama yaşarız.

Bu rahatlama, aslında ertelediğimiz duygulardan kaçışın sonucudur.

Ancak ertelediğimiz işler, bir şekilde geri dönüp bizi bulur ve genellikle daha büyük kaygı, stres ve suçluluk duygularına yol açar.

Dolayısıyla duygulardan kaçmak, uzun vadede hiçbir sorunu çözmez; aksine bu duyguları daha karmaşık hale getirir.
 
Peki erteleme döngüsünü nasıl kırarız?
 
Bu döngüden çıkmak için ilk adım, erteleme davranışının ardında hangi duygunun yattığını fark etmektir.

Bir işi ertelerken, kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: “Bu işi yapmak beni hangi duyguyla yüzleşmeye zorluyor?”

Örneğin, kaygıyla başa çıkmanın etkili yollarından biri, o duyguyu kabul etmektir.

Kendinizi kaygılı hissettiğinizde, bu duyguyu reddetmek ya da ondan kaçmak yerine, onu kabul etmek ve “Bu his geçici, yine de başlayabilirim” diyebilmek ertelemeyi azaltmaya yardımcı olabilir.

Erteleme, yalnızca bir zaman yönetimi sorunu değildir; aynı zamanda bir duygusal kaçış biçimidir.

Bir işi ertelediğimizde, aslında o işin tetiklediği olumsuz duygularla yüzleşmekten kaçıyoruz.

Ancak bu duygularla yüzleşmeyi öğrenmek, hem kişisel gelişimimize katkı sağlar hem de erteleme alışkanlığını kırmamıza yardımcı olur.

Sormamız gereken esas soru şu: Gerçekten ertelediğimiz iş mi, yoksa hissetmekten kaçındığımız duygular mı?
 
Ertelediğiniz duygularla yüzleşmeniz ve harekete geçmeniz dileğiyle…

Kocaeli HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.