crossorigin="anonymous"> google.com, pub-3332145558351436, DIRECT, f08c47fec0942fa0

Uyku apnesi kalp ve beyin hastalıklarına yol açıyor

Sağlık 22.07.2020 - 09:39, Güncelleme: 26.12.2020 - 11:34
 

Uyku apnesi kalp ve beyin hastalıklarına yol açıyor

Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Salih Bilgin uyku apnesi olanların uyku kalitesinin düşük olduğunu belirterek,” Uyku apnesi hastalığı olan kişiler derin uykuya dalamadığı için gündüzleri yorgunluk, aşırı uyku hali ve konsantrasyon bozukluğu çoğu hastada görülmektedir. Bu nedenlere bağlı olarak uyku apnesi olanların trafik kazası yapma oranının 2-7 kat arttığı tespit edilmiştir” dedi. Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Salih Bilgin Uyku apnesi ve Tedavisi konusunda bilgi verdi. Uyku apne sendromunun, uyku sırasında üst solunum yollarında tekrarlayan tıkanma nedeniyle ataklar şeklinde ortaya çıkan solunum durması ile karakterize bir hastalık olduğunu söyleyen Dr. Salih Bilgin,” Bu tür hastaların uyku sırasında boğuluyormuş veya solunum yollarının tıkanmış gibi hissedebilir. Uyku sırasında sık uyanıyor olabilir ya da hiçbir rahatsızlık hissetmeyebilirler. Zaman zaman uykusu sırasında hastanın uzun süre nefes almadığını fark eden yakınları hastayı ilgili kliniklere yönlendirebilmektedir. Hastaların uyku kalitesi düşüktür. Derin uykuya dalamadığı için gündüzleri yorgunluk, aşırı uyku hali ve konsantrasyon bozukluğu çoğu hastada görülmektedir. Bu nedenlere bağlı olarak uyku apnesi olanların trafik kazası yapma oranının 2-7 kat arttığı tespit edilmiştir” diye konuştu. "Uyku apnesi tanısı uyku laboratuvarında konuluyor" Hastalığın toplumda çok sık olmasına rağmen hastalar tarafından yeterince önemsenmediğini ve uyku apne sendromu çoğu hastada tespit edilmediği ifade eden Dr. Bilgin, “ Uyku bozukluğu tanısı bu iş için özel donatılmış uyku laboratuvarında konulur. Tanı için genellikle polisomnografi (PSG) denilen uyku evrelerini, solunum verilerini, kalp ritmini ve sinirsel uyarıları kaydeden bir cihaz kullanılmaktadır. Cihazdan alınan veriler ile de tanı kesinleşir. Uyku apne sendromunun ortaya çıkma ihtimali obez olanlarda , genetik yatkınlığı olanlarda ve sakinleştirici ilaç kullananlarda daha fazladır. Horlayanlarda uyku apnesi görülme ihtimali daha yüksektir. Sırt üstü yatma uyku apnelerini tetikleyebilir. Nefes alıp vermenin durması sırasında kan oksijen seviyesi düşer, karbondioksit seviyesi yükselir, kanın asitlik seviyesi artar, kanda stres hormonları artar, insülin hormonuna yanıt azalır. Tüm bu süreçler metabolizmayı ve dolaşım sistemini olumsuz etkilemektedir” şeklinde konuştu.  “Kalp ve beyin gibi hayati organlar olumsuz etkileniyor” Uyku apnesinin bir çok sağlık sorununa yol açtığına dikkat çeken Bilgin, “Hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, kalp ritim bozuklukları, kalp yetmezliği ve inme ile ilişkili olduğu, kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm riskini artırdığı bilinmektedir. Gerek insülin direnci gibi metabolik bozukluklar gerekse stres hormonlarının yüksekliği kan basıncının artışına neden olmaktadır. İlaç tedavilerine dirençli hipertansiyon varlığında uyku apne sendromu ilk akla gelmesi gereken hastalıklardandır. Obezite, insülin direnci, şeker hastalığı, sigara gibi kalp damar hastalığı risk faktörleri ile uyku apne sendromunun risk faktörlerinin çoğu ortaktır. Bu nedenle uyku apnesi olanlarda kalp damar hastalığı görülme oranıı daha yüksektir. Ayrıca uyku apne sendromu tansiyonu yükseltir, insülin direncine neden olur ve stres hormonlarının seviyesini artırır. Tüm bu nedenler kalp damar hastalığının oluşmasına ve ilerlemesine neden olur. Damar hastalığı olanlarda azalmış kan akımı kalp kaslarına yeterli oksijen taşıyamamaktadır. Apne sırasında kalp kaslarındaki oksijen yetersizliğinin daha da artması kalp krizini tetikleyebilmektedir. Damar hastalıkları ve kan oksijen seviyesindeki azalma,yüksek tansiyon kalpte olduğu gibi beyni de etkileyerek inmeye neden olabilir. Uyku apne sendromu olanlarda aritmiler oldukça sık görülür. Kalp hızı üzerine etki eden hormon ve sinirsel refleks mekanizmalar kalp hızında değişiklere ve ritim bozukluğuna neden olabilir. Genellikle solunumun durduğu sırada kalp hızında yavaşlama, tekrar solunumun başlaması ile kalp hızında artış ve ritim bozuklukları ortaya çıkar. Nadiren ciddi ritim bozuklukları ve ani ölümler görülebilir” ifadelerini kullandı. "Uyku apnesi trafik kazalarına ve sosyal başarısızlıklara neden olabiliyor" Uyku apnesinin tedavisi hakkında da bilgi veren Bilgin, “Sendromun iş hayatında başarısızlık, gündüz aşırı uyku eğilimi ve buna bağlı trafik kazaları, iş kazaları bunlara bağlı ekonomik kayıplar ve evlilik sorunları gibi sosyoekonomik olumsuz sonuçları da vardır. Uyku apnesinde tanıda altın standart uyku testidir. Tedavide altın standart CPAP’dır. Tedavide amaç tıkalı hava yolunu basınçlı hava veren cihaz ile uyku süresince açık tutmak ve solunusal olayların görülmesini engellemektir. Uyku apnesinde cerrahinn yeri düzeltici cerrahidir.Cihaz verilmeden önce her hastanın zayıflaması,sigara içiyorsa terk etmesi,alkol kullanıyorsa bırakması,en azından yatmadan 3-4 saat önce alkol almayı bırakması önemlidir. Hastada hafif derecede uyku apnesi varsa ve sırt üstü pozisyonda daha sıklıkla görülüyorsa ,sırt üstü yatmayı kısmen engelleyen yöntemlerle sırt üstü yatmasının engellenmesi uyku hijyenini bozmuyorsa kullanılan bir yöntemdir. Antihistaminik ilaçların ve sakinleştirici ilaçların alınmasından kaçınılması önemlidir” açıklamasında bulundu.  

Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Salih Bilgin uyku apnesi olanların uyku kalitesinin düşük olduğunu belirterek,” Uyku apnesi hastalığı olan kişiler derin uykuya dalamadığı için gündüzleri yorgunluk, aşırı uyku hali ve konsantrasyon bozukluğu çoğu hastada görülmektedir. Bu nedenlere bağlı olarak uyku apnesi olanların trafik kazası yapma oranının 2-7 kat arttığı tespit edilmiştir” dedi.

Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Salih Bilgin Uyku apnesi ve Tedavisi konusunda bilgi verdi. Uyku apne sendromunun, uyku sırasında üst solunum yollarında tekrarlayan tıkanma nedeniyle ataklar şeklinde ortaya çıkan solunum durması ile karakterize bir hastalık olduğunu söyleyen Dr. Salih Bilgin,” Bu tür hastaların uyku sırasında boğuluyormuş veya solunum yollarının tıkanmış gibi hissedebilir. Uyku sırasında sık uyanıyor olabilir ya da hiçbir rahatsızlık hissetmeyebilirler. Zaman zaman uykusu sırasında hastanın uzun süre nefes almadığını fark eden yakınları hastayı ilgili kliniklere yönlendirebilmektedir. Hastaların uyku kalitesi düşüktür. Derin uykuya dalamadığı için gündüzleri yorgunluk, aşırı uyku hali ve konsantrasyon bozukluğu çoğu hastada görülmektedir. Bu nedenlere bağlı olarak uyku apnesi olanların trafik kazası yapma oranının 2-7 kat arttığı tespit edilmiştir” diye konuştu.

"Uyku apnesi tanısı uyku laboratuvarında konuluyor"

Hastalığın toplumda çok sık olmasına rağmen hastalar tarafından yeterince önemsenmediğini ve uyku apne sendromu çoğu hastada tespit edilmediği ifade eden Dr. Bilgin, “ Uyku bozukluğu tanısı bu iş için özel donatılmış uyku laboratuvarında konulur. Tanı için genellikle polisomnografi (PSG) denilen uyku evrelerini, solunum verilerini, kalp ritmini ve sinirsel uyarıları kaydeden bir cihaz kullanılmaktadır. Cihazdan alınan veriler ile de tanı kesinleşir. Uyku apne sendromunun ortaya çıkma ihtimali obez olanlarda , genetik yatkınlığı olanlarda ve sakinleştirici ilaç kullananlarda daha fazladır. Horlayanlarda uyku apnesi görülme ihtimali daha yüksektir. Sırt üstü yatma uyku apnelerini tetikleyebilir. Nefes alıp vermenin durması sırasında kan oksijen seviyesi düşer, karbondioksit seviyesi yükselir, kanın asitlik seviyesi artar, kanda stres hormonları artar, insülin hormonuna yanıt azalır. Tüm bu süreçler metabolizmayı ve dolaşım sistemini olumsuz etkilemektedir” şeklinde konuştu.

 “Kalp ve beyin gibi hayati organlar olumsuz etkileniyor”

Uyku apnesinin bir çok sağlık sorununa yol açtığına dikkat çeken Bilgin, “Hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, kalp ritim bozuklukları, kalp yetmezliği ve inme ile ilişkili olduğu, kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm riskini artırdığı bilinmektedir. Gerek insülin direnci gibi metabolik bozukluklar gerekse stres hormonlarının yüksekliği kan basıncının artışına neden olmaktadır. İlaç tedavilerine dirençli hipertansiyon varlığında uyku apne sendromu ilk akla gelmesi gereken hastalıklardandır. Obezite, insülin direnci, şeker hastalığı, sigara gibi kalp damar hastalığı risk faktörleri ile uyku apne sendromunun risk faktörlerinin çoğu ortaktır. Bu nedenle uyku apnesi olanlarda kalp damar hastalığı görülme oranıı daha yüksektir. Ayrıca uyku apne sendromu tansiyonu yükseltir, insülin direncine neden olur ve stres hormonlarının seviyesini artırır. Tüm bu nedenler kalp damar hastalığının oluşmasına ve ilerlemesine neden olur. Damar hastalığı olanlarda azalmış kan akımı kalp kaslarına yeterli oksijen taşıyamamaktadır. Apne sırasında kalp kaslarındaki oksijen yetersizliğinin daha da artması kalp krizini tetikleyebilmektedir. Damar hastalıkları ve kan oksijen seviyesindeki azalma,yüksek tansiyon kalpte olduğu gibi beyni de etkileyerek inmeye neden olabilir. Uyku apne sendromu olanlarda aritmiler oldukça sık görülür. Kalp hızı üzerine etki eden hormon ve sinirsel refleks mekanizmalar kalp hızında değişiklere ve ritim bozukluğuna neden olabilir. Genellikle solunumun durduğu sırada kalp hızında yavaşlama, tekrar solunumun başlaması ile kalp hızında artış ve ritim bozuklukları ortaya çıkar. Nadiren ciddi ritim bozuklukları ve ani ölümler görülebilir” ifadelerini kullandı.

"Uyku apnesi trafik kazalarına ve sosyal başarısızlıklara neden olabiliyor"

Uyku apnesinin tedavisi hakkında da bilgi veren Bilgin, “Sendromun iş hayatında başarısızlık, gündüz aşırı uyku eğilimi ve buna bağlı trafik kazaları, iş kazaları bunlara bağlı ekonomik kayıplar ve evlilik sorunları gibi sosyoekonomik olumsuz sonuçları da vardır. Uyku apnesinde tanıda altın standart uyku testidir. Tedavide altın standart CPAP’dır. Tedavide amaç tıkalı hava yolunu basınçlı hava veren cihaz ile uyku süresince açık tutmak ve solunusal olayların görülmesini engellemektir. Uyku apnesinde cerrahinn yeri düzeltici cerrahidir.Cihaz verilmeden önce her hastanın zayıflaması,sigara içiyorsa terk etmesi,alkol kullanıyorsa bırakması,en azından yatmadan 3-4 saat önce alkol almayı bırakması önemlidir. Hastada hafif derecede uyku apnesi varsa ve sırt üstü pozisyonda daha sıklıkla görülüyorsa ,sırt üstü yatmayı kısmen engelleyen yöntemlerle sırt üstü yatmasının engellenmesi uyku hijyenini bozmuyorsa kullanılan bir yöntemdir. Antihistaminik ilaçların ve sakinleştirici ilaçların alınmasından kaçınılması önemlidir” açıklamasında bulundu.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.